Fırat´ın Suriye topraklarına girdiği Karkamış´ın, Türkiye ile güney komşusu arasında 911 kilometre uzunluğundaki sınırın ortasına yakın bir nokta olduğunu dikkate alırsak, şu gerçeği de teslim etmemiz gerekir.
Karkamış´tan batıya doğru Hatay Yayladağı´na kadar uzanan 483 kilometrelik sınır hattı, Türk Silahlı Kuvvetleri´nin hemen bitişik alanda Suriye topraklarının içinde varlık gösterdiği bir coğrafyaya işaret ediyor.
2018 yılının Suriye politikasında dikkat çekici bir yönü, Türkiye´nin ?bölgesel askeri aktivizmi´nin sahaya iyice yerleştiği bir dönem olmasıdır. Bunu, bir yönüyle sınırın dışındaki tehdidin kaynağında bertaraf edilmesi, bu amaçla sınır dışına konuşlanma ve ucu açık bir şekilde alan hâkimiyeti kurulması şeklinde tanımlayabiliriz. Türkiye´deki Suriyeli mültecilerin dönüşü için güvenli bir bölge tesis etme çabası askeri aktivizmin bir diğer boyutudur.
Bu politikanın ilk önemli adımı 2016 yılı ağustos ayında başlayan ve 2017 Şubat sonunda sonuçlanan, ?Fırat Kalkanı Harekâtı´ ile atılmıştı. Karkamış´tan Kilis´e kadar uzanan sınır hattına bitişik topraklarda icra edilen harekât ile ağırlıklı olarak DEAŞ bölgeden temizlenmiş ve burada bir güvenli bölge oluşturulmuştu. Bu harekâtın ardından 2018 yılının ocak ve mart ayları arasında gerçekleştirilen ve YPG/PYD´nin hedef alındığı ?Zeytin Dalı Harekâtı´ ile Afrin bölgesi TSK/ÖSO kontrolüne geçmiştir.
Türkiye, Suriye krizinde kendi güvenliği ve siyasi kazanımları için yalnızca siyasi müzakere ve diplomasinin araçlarıyla yetinmeyerek, doğrudan askeri gücünü kullanmaktan çekinmeyen bir politikayla hareket ediyor. Bunu yaparken Suriye´nin geleceğine dönük büyük pazarlıkta sahadaki askeri varlığından da güç almayı hedefliyor.
Buna paralel bir şekilde, 2018´de Türkiye´nin Suriye denkleminde güç kazanmasına yardımcı olan bir faktör, Astana sürecinin Rusya ve İran´la birlikte üç ortağından biri olmasıdır. Esad rejiminin 2018 yılında ülkenin batısına hâkim olup savaşın dengesini olduğu gibi kendi lehine çevirebilmesi de önemli ölçüde Astana mutabakatındaki ?çatışmasızlık bölgeleri´nin sağladığı çerçeve içinde mümkün olmuştur.
Ancak bu gelişme Türkiye açısından önümüzdeki dönemde başını ağrıtabilecek bir sonucu da beraberinde getirmiştir. Çünkü bu süreçte Hama, Humus, Doğu Guta, Deraa gibi bölgelerdeki ceplerde toplanmış olan muhaliflerin büyük bir bölümü İdlib ile TSK kontrolündeki Afrin ve Fırat Kalkanı bölgelerine sevk edilmiştir. Özellikle İdlib, cihatçıların kümelendiği bir toplama kampı görüntüsü kazanmıştır. Sonuçta Türkiye, artık hemen güney sınırında ?Peşaver benzeri´ bir realite ile komşu yaşamak durumundadır.
Böyle olmakla birlikte, Astana paydaşlığı Türkiye ve Rusya´nın uluslararası politikada zemin kazanmalarını da sağlamıştır. İdlib´e ilişkin Soçi mutabakatından sonra ekim ayında İstanbul´da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın ev sahipliğinde Almanya, Fransa ve Rusya liderlerinin katılımıyla düzenlenen Suriye ile ilgili dörtlü zirve bu durumu daha da güçlendirmiştir.
Suriye, 2019´a girerken Türkiye´nin dış politikasında en önemli dosya olma özelliğini koruyor. Yeni yılda bu dosyanın ağırlıklı gündemi, Fırat´ın doğusunun ne olacağı sorusu ve Suriye sorununa bulunacak siyasi çözüm meselesine odaklanacaktır. ABD´nin 2018 sonunda sürpriz bir hamleyle askerlerini çekme kararı Suriye´deki bütün dengeleri altüst etmiş ve bir boşluğun belirmesine yol açmıştır.
Esad rejimi, ABD´nin çekildiği alanı doldurmaya çalışacaktır. Türkiye haklı nedenlerle YPG ile PKK´yı bir tuttuğu için, Esad rejiminin YPG ile anlaşma yoluna gitmesi ihtimali sıkıntılı bir durum yaratmaya adaydır. Türkiye YPG terör tehdidini ortadan kaldırma hedefine kendisini kuvvetli bir şekilde bağladığından, bir dönem YPG ile ittifak kurması nedeniyle ABD´ye yönelen tepkisinin bu takdirde Esad rejimine doğru yön değiştirmesi muhtemeldir.
Bu bağlamda en kritik soru, Türkiye´nin Fırat´ın doğusu için planladığı askeri harekâtın yapılıp yapılmayacağı konusunda beliriyor.
Potansiyel bir başka sorun, siyasi çözüm sürecinde Türkiye´nin kontrolündeki güvenli bölgelerin ve bu bölgelerde yaşayan muhaliflerin, mültecilerin yeni Suriye tasarımına nasıl eklemleneceği başlığında belirecektir. Bu mesele Esadrejimiyle ciddi bir çekişmeyi beraberinde getirebilir. Bütün bu sorunlarda Rusya da masada olacaktır.
Suriye dosyası, 2018´de Türkiye´nin Rusya, ABD ve AB ile ilişkilerinin de seyrinde anahtar bir rol oynadı. ABD ile yaşanan krizlerin bir bölümü Suriye üzerinden çıktı. Rusya ile yakınlaşma Suriye üzerinden gerçekleşti. Keza, yine mülteciler dosyasının getirdiği manevra sahası Türkiye´ye AB karşısında önemli bir pazarlık kozu verdi. Her halükârda, ABD ve Rusya ile ilişkilerin 2019´da yine belli ölçülerde Suriye üzerinden şekilleneceğini söyleyebiliriz.
Suriye, bu yönüyle 2019´da birçok kırılganlığı Türkiye´nin dış politikasına taşımaya adaydır.