Baas Partisi, 1963´te iktidarı ele geçirdikten sonra ülkede Arap Nasyonalizmine dayalı dikta rejimi kurmuştu. Ülke demir yumrukla yönetilmeye başlanmıştı. Aynı tarihte ülkede sıkıyönetim ilan edildi. Kendisi bir asker olan (Hava Kuv. Komutanı) Hafız Esad´ın gerçekleştirdiği darbe sonrasında Baas rejimi bambaşka bir boyut kazandı. Darbenin akabinde gerçekleştirilen halk oylamasında Esad´ın başkanlığı %99 oy oranıyla kabul edildi. Bu referandumla Esad´ın başkanlığı ?meşruiyet? kazanmış ve ?Tek Adam? olmuştu. İşte ülke bu tarihten itibaren gerçek anlamda bir diktatörle tanışıyordu.
Esad, ülkede hiçbir muhalif çalışmaya izin vermiyor, en küçük kıpırdanmalara anına müdahale ediyordu. Gazete ve radyolar tamamen devlet tekelindeydi. Rejimin aleyhine hiçbir yayın yapılamıyordu. Yargı adeta rejimin kökleşmesi için çalışıyordu. Pek çok mahkeme göstermelik olarak yapılıyor, davaların görülmesi birkaç saniye sürebiliyor, avukatlar mahkeme salonlarına alınmıyor, mahkûmlara savunma hakkı verilmiyordu. Özellikle Müslüman halkın hareket alanı iyiden iyiye kısıtlanmıştı. İslami hareketler sıkı takibe alınıyor, hareketleri şüpheli görülenler Esad´ın adamları tarafından evlerinden alınıyor ve bunların pek çoğundan bir daha haber alınamıyordu. Özellikle Müslüman Kardeşler Cemiyeti mensuplarına 1970-80 arasında ciddi baskılar uygulanmıştı. Bu tarihler arasında pek çok cemiyet mensubu, Palmira Hapishanesinde infaz edilmişti.
Hafız Esad yönetiminde 1970´ler ve 1980´lerin başında muhalif grupları, özellikle Müslüman Kardeşleri ortadan kaldırmak için planlanan kanlı eylemlerin en şiddetlisi 2 Şubat 1982´de başladı. Başta Hama olmak üzere Suriye´nin kuzeyindeki bütün şehirleri Müslüman Kardeşlerden tamamıyla temizlemesi istenen Rıfat Esad´a 12.000 asker verildi ve özellikle muhalif unsurlarla bağlantısı bulunan 100 ailenin bütün fertlerini içine alan 5.000 kişiyi öldürme yetkisi verildi. Rıfat Esad ve askerleri evlerden işe başlamıştır. Baskı giderek artırılarak bütün evler içindekilerle birlikte yakılıp yıkıldı, hatta çocuklar anne ve babalarının gözleri önünde öldürüldü.
Esad yönetimi bu isyanı tarihte eşine az rastlanır bir şekilde kadın, çocuk, yaşlı demeden masum halkı ayırt etmeksizin şiddet uygulayarak katletmiştir.. Uluslararası Af Örgütü´nün raporuna göre; ?Dar sokaklardan tankların ve askeri birliklerin geçişini kolaylaştırmak için şehrin eski sokakları tıpkı çatışmanın ilk beş günü tanklar tarafından evlerin ezildiği el-Hader sokakları gibi havadan bombalandı Günlerce süren ağır bombardımanın ardından 15 Şubat´ta Savunma Bakanı Mustafa Talas isyanın bastırıldığını söylemesine rağmen şehir hala kuşatma altındaydı. İleriki iki hafta boyunca yoğun tutuklamalar sürdürülürken askeri kuvvetlerin halka karşı kötü muamele ettiği ve masum şehir halkına yönelik toplu katliamlar yaptığı bildiriliyordu. Tam olarak ne olduğunu bilmek kolay olmasa da Uluslararası Af Örgütü şehrin dışındaki hastaneden 19 Şubat günü 70 kişinin toplu olarak katledildiğine ve aynı gün Muhafız Tugayı´nın El-Hader bölgesinde ikamet eden herkesi infaz ettiğine dair haberler geliyordu. Şüphelilerin bulunduğu düşünülen binalarda yaşayanları öldürmek için siyanür kullanıldı. Ayrıca askeri havalimanında, şehir stadyumunda ve askeri kamplarda insanlar toplanarak günlerce açıkta ve yiyeceksiz tutuldular.?
Rejimin kendi organize ettiği olayları bastırma amacıyla uyguladığı şiddet üç haftadan fazla sürdü. 24 Şubat´ta kendisiyle röportaj yapan bir gazeteciye Esad, şehirde hayatın normale döndüğünü söylediği halde yollar hala kapalı tutuluyordu. En acımasız katliamların yapıldığı bu harekâtta tanklarıyla dar sokaklara giremeyen askeri kuvvetler uzun menzilli bombardıman topları ve tankları kullandılar, helikopterlerle bomba yağdırdılar, şehrin hedef alınan kesimini buldozerlerle yerle bir ettiler. Katliamdan kurtulan bazı Hamalıların anlattığına göre ?çürüyen cesetlerin çıkardığı koku bütün şehri kaplamıştı?. Yıkılmış binaların kalıntıları altında, sokaklarda yaralılar ve ölüler bulunuyordu. Askerler tarafından cesetlere bile tecavüz edilmişti. Çatışmalar sırasında Hama dışından olup da ikamet yeri Hama olan birçok kişi infaz edildi.
Bir görgü tanığının anlatımıyla Hamalı Şeyh Osman Ailesi Katliamı
?Suriye Ordusunun Askerleri 20 Şubat 1982 tarihinde Hayyı Şergiye ( Doğu mahalle) bölgesinde yaşayan 80 yaşını aşmış olan Muhyiddin Şeyh Osman´nın evini bastı.
Evde Çocukları, Gelinleri, Torunları ve Eşi de vardı. Onu tutuklamaya kalkıştılar. Karşı koyan aile fertlerini öldürdüler. Öldürülenler yaklaşık 30 kişiyi buluyordu.
Bilinen bir kaçının isimleri şöyle.
- Muhyiddin Şeyh Osman´ın Şinab ailesinden olan Eşi.
- Ahmed Şeyh Osman´ın Tahmaz ailesinden olan Eşi.
- Muhammed Şeyh Osman´ın Mansur ailesinden olan Eşi.
- Usame Şeyh Osman´ın Eşi.
- Memduh Şeyh Osman´ın Hâni ailesinden olan Eşi ve üç çocuğu.
- Muhyiddin Şeyh Osman´ın kızı Nuriye ve yedi çocuğu.
- Ahmed Şeyh Osman´ın çocukları Muhyiddin, Me´mun ve Nebil.
- Muhammed Şeyh Osman´ın oğlu Dücane.
Yine bu aileden öldürülenler arasında şunlar da vardı;
- Ömer Şeyh Osman.
- İbrahim Şeyh Osman.
- Zübeyir Şeyh Osman.
- Faysal Şeyh Osman.
- Ziyad Şeyh Osman.
- Osman Şeyh Osman.
Hepsi öldürülmüş, evlerinin de tamamı yıkılmıştı ve gözaltındaki baba Muhyiddin Şeyh Osman da daha sonra öldürülmüştü ve o öldürüldüğünde 80 yaşını aşmıştı.?
Saldırılar sırasında kentteki camilerin önemli bölümü yerle bir edildi. Aynı şekilde şehirde bulunan kiliseler de bu bombardımanlarda hasar gördü. Hama´da üç ay boyunca ezan sesi duyulmadı. Yapılan tespitlere göre bombardımanlarda 38 cami ve İslami merkez yok edildi, 19 cami hasar gördü ve bir kısmı da hükümet tarafından farklı amaçlarla kullanıldı. Hama kiliselerinin bombardımanlarla yok edilmesini kimse engelleyemedi. Arkeolojik eser olarak kabul edilen ünlü El-Cedide Kilisesi harabeye çevrildi. Bombalamalardan birçok tarihi eser de hasar gördü.
?Yararlılara tıbbi müdahalenin güvenlik güçlerince reddedilmesi sonucu binlerce kurban ölüme terk edildi. Bazı Hamalı kurbanlar da toplu mezarlara canlı olarak gömüldüler. Hammam el-Seyh Hastanesi, el-Huda Hastanesi, Karate Kulübü Hastanesi ve Zanuba Hastanesi´nin güvenlik güçlerince bombalanması sonucu 185 hasta hayatını kaybetti. Askerler şehirdeki bütün eczaneleri yağmaladılar. 52 eczaneden sadece bir tanesi yağmalanmamıştı. Katliamın kurbanları arasında 40 günlük bebekler ve anne karnındaki embriyolar dahi vardı. Bebekler, yalvaran annelerinin gözleri önünde balkonlardan aşağı atıldılar. Askerler hamile bir kadının karnını delerek doğmamış çocuğun ölümüne neden oldular. Birçok çocuk haftalarca süren yiyecek sıkıntısı yüzünden hayatını kaybetti. Dehşetin en şiddetli şekilde yaşandığı Hama´da çocuklar kendilerini savunabilmek için yaralı askerlerden aldıkları silahları kullanmak zorunda kaldılar. Askerler, mücevherlerini vermeyi reddeden kadınların ellerini kestiler. Birçok kadın, askerler tarafından işkence ve tecavüz edilerek öldürüldü. Kadın ve çocuklara karşı şiddet uygulamayı reddeden askerlerin cezası ölüm oldu. Yaşlılar da ayrım yapılmaksızın infaz edildiler. Evlatlarını gömmeye çalışan yaşlılar acımasızca öldürüldüler. Güvenlik kuvvetleri ölenlerin gömülmesine müsaade etmiyor teşebbüs edenleri bile öldürüyordu. Şehri ceset kokusu kapladı ve salgın hastalık tehlikesi ortaya çıktı. Katliamın son günlerinde akıbeti meçhul, kayıp insanların sayısı giderek arttı. 26 Şubat 1982´de yüksek makamlar tarafından soruşturmaları tamamlamak adı altında tutuklamaların artırılması emredildi. Hama müftüsü de dâhil 1.500 Hamalı zorla alıkonuldular. Alıkonulmalarının ardından bu kişiler bir daha görülmedi. 22 Şubat 1982´de Rıfat Esad, sayıları 1.000´i bulan camilerde çalışan bütün memur ve görevlilerin genel tutuklulardan ayrılmasını emretti. Bilinmeyen bir yere götürülen bu tutuklulardan o tarihten bu yana haber alınamadı. Katliamın ardından şehirdeki kadın erkek oranının değişmesi sonucu aileler geçimlerini sağlamakta zorlandılar. Askerler tarafından yağmalanan mağazalar daha sonra ateşe verilmek suretiyle şehir halkının gelir kaynakları yok edildi.?
Hama katliamından sonra 800.000 kadar Suriyeli ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. 20. yüzyılın en büyük katliamlarından olan Hama katliamı o tarihlerde yabancı basında da geniş yer buldu. Mayıs 1982 tarihinde bir Fransız dergisinde çıkan yazıda ?Hama katliamındaki kayıpların İsrail´le yapılan Ekim savaşından daha fazla olduğu? ifade ediliyordu. 1982 Mart´ında The Economist dergisinde yayınlanan makale de ise Hama katliamıyla ilgili şunlar belirtilmişti: ?Başkent Şam´a 120 mil uzaklıkta bulunan Hama şehrinde neler yaşandığı belki de hiçbir zaman bilinmeyecek. Üç hafta boyunca tank ve toplarla kuşatılan Hama şehrine hükümetin gazetecilerin girişine izin vermesi aylar aldı.?
Hama Katliamının Resimlerini çeken Kerem´in Kıssası:
Şam üniversitesi Tıp Fakültesi 6. Sınıf öğrencisi Kerem Kıyase 1982 yılında Hama katliamında gerçekleşen yıkım olaylarından iki ay sonra bölgeye gitmiş ve Arabasının içinden görevlilerden gizli bir şekilde vahşet´in fotoğraflarını çekmişti. Sonra Trablus´a gidip pozları resimleştirmiş çoğaltıp dağıtmıştı. Şama döndükten sonra vahşetin resimlerini onun çektiği ortaya çıkmıştı. Eylül ayında ise Suriye rejimi onu öldürüp evini yıktı.
Katliamın yoğun olarak yaşandığı şehrin tarihi bölgesi buldozerlerle tamamen yok edildi. Müslüman Kardeşler´e göre kayıplar ordununkiyle birlikte 30.000´den fazladır.
Bombardımanlar kilise ve cami ayırt etmeksizin yapılmıştır. Şehirde asırlardır Sünni çoğunlukla dostça geçinen çeşitli mezheplere bağlı 8.000 Hıristiyan yaşamaktaydı. Olaylar esnasında kendini kamufle ederek Hama şehrine girebilen Arap olmayan Fransız Liberasion gazetesi muhabiri Charles Bobit´in 1 Mart 1982´de yayınlanan haberinde ?olayların tanığı olarak şehre girdiğim gün karşılaştığım Hamalı bir kadın, kocasının günlerdir kafası kopmuş cesedini evinde saklamak zorunda kaldığını, birçok Hamalının da aynı şekilde yaralı yakınlarını evlerinde tuttuklarını, ezan okunduğu an minareler hedef alındığı için şehirde bulunduğum günler boyunca ezan sesi duymadığı?nı aktarmıştır.
* Mazlum-der Suriye İnsan Hakları Raporundan alıntılanmıştır.
Kaynak: suriyedevrimi.com