Tarih: 26.09.2019 18:26

17 AĞUSTOS’UN ÜSTÜNDEN 20 YIL GEÇTİ, AFET TOPLANMA ALANLARI YETERLİ Mİ?

Facebook Twitter Linked-in

Dündar Kale'nin haberi...

Salı günü 4.6 büyüklüğünde bir depremle sarsılan, İstanbul 5,8 şiddetindeki deprem ile sallandı. Kentte son 24 saatte en büyüğü 3,4 şiddetinde 4 deprem meydana gelmişti.

Sarsıntının şiddeti ile korkan insanlar parklara ve açık alanlara koşarken, deprem toplanma alanları tekrar gündem geldi. 

Bilim insanları hala İstanbul’u da tehdit eden büyük Marmara depreminin her an olabileceğini söylüyorlar.

Korkulan olur da, İstanbul’da 7 ya da daha büyük bir rakamla ifade edilen bir deprem yaşanırsa ne olur?

Uzmanlara göre felaketin büyüklüğünü tahmin etmek güç.

Çok sayıda can kaybı ve yaralının dışında güvenliğinin sağlanmasını bekleyen milyonlar olacak.

Neredeyse tamamı bitişik nizam şeklinde yapılmış binalarından, korkuyla fırlayan milyonlar nereye sığınacak?

Bu soru sık sık tartışılan afet toplanma merkezleri sorununu yeniden akla getirdi.

Afet ve Acil Durum Başkanlığı’nın (AFAD) İstanbulluların ‘Depremden sonra nerede toplanacağız’ sorusuna yanıt veren bir uygulaması var.

e-devlet üzerinden girilebilen uygulamayla, adrese göre deprem durumunda kullanacak afet toplanma merkezi öğrenilebiliyor.

Ancak asıl tartışma konusu, bu alanların İstanbul’un ihtiyacını karşılayıp karşılayamayacağı. 

Mevcut toplanma alanlarının yeterli olmadığını düşünen uzmanlardan birisi de İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi Başkanı Nusret Suna.

nusret suna.jpg

İMO Başkanı Nusret Suna / Fotoğraf: TMMOB

99 depremi çabuk unutuldu

Independent Türkçe, İMO İstanbul Şubesi ile birlikte deprem hakkında farkındalık yaratmak için bir kampanya sürdüren Suna’ya deprem toplanma alanları hakkında konuştu.  

Suna, 1999 depreminden sonra yaşananların çabuk unutulduğunu söyleyerek söze başladı: 

1999 depreminden sonra, 2000’li yılların başında İstanbul Valiliği'nin başkanlığında İstanbul İl Afet Koordinasyon Kurulu kuruldu. Hem siyasi çevreler hem de bilim çevreleri beklenen Marmara depreminin varlığını kabul etti. Bu çerçevede çalışmalar yapılırken, o günlerde İstanbul’da 496 adet toplanma alanı yeri tespit edildi. Bununla birlikte de 562 adet acil çıkış yolu belirlendi. Altına da bir not düşüldü ‘bu sayılar İstanbul için yeterli değildir. Bu sayıların artırılması gerekiyor’ Bugüne bakmadığımızda bu 496 adet toplanma alanından 77 adet kaldığını görüyoruz. Bunların çoğunu maalesef beton yığınlarına dönüştürdük, plazalar, kuleler diktik, alışveriş merkezleri, iş merkezleri inşa ettik.

Bunlar toplanma alanı değil

Suna açıklanan toplanma alanı sayılarını ve yeterliliklerini ise şöyle değerlendirdi: 

1 Mart 2018 tarihinde dönemin İstanbul Valisi’nin ‘2285 toplanma alanımız var’ şeklinde bir açıklaması oldu. Aynı yıl 17 Aralık 2018 tarihinde AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu, Anadolu Ajansı’na açıklama yapıyor, diyor ki: ‘1999 yılında 400 olan afet toplanma merkezi şimdi 2850’ye ulaşmış durumda. Bu rakam toplanma alanlarının kaldırıldığına yönelik iddiaları çürütüyor. Biz bu 2850 rakamını inkar etmiyoruz. Ama bakın burada bir algı yönetme var. Deprem toplanma alanı dedikleri yerlere baktığınız zaman okul bahçesi, çocuk parkı cami avlusu, hatta büyük sitelerin bahçeleri bile o apartmanda yaşayanların toplanma alanı olarak gösteriliyor.  Bu 2850 adet alan, depremin hemen ardından insanların o sıcak dakikaları ayakta geçirebileceği, çocuğuyla, eşiyle dostuyla buluşabileceği yerdir. Bakıyorsunuz alan 15 katlı bir binanın yanındaki küçük alan olarak belirlenmiş. Buralar afet toplanma alanı değildir.

Hayatın devam edebileceği yerler hazırlanlanmalı

İMO İstanbul Şube Başkanı Suna ‘Deprem toplanma alanı nasıl olmalıdır’ sorusunu ise şöyle yanıtladı:

Deprem toplanma alanları, alt yapıları tamamlanmış, yani, elektriği suyu pis su giderleri yeterli hale getirilmiş insanca yaşamın sağlanabileceği barınma hizmetini görebileceği yani çadırların ve konteynerlerin konulabileceği alandır. Depremin ardından, evleri hasar görmeyen vatandaşlarımız bile evlerine girmeyecek. Ağır hasarlı, orta hasarlı, binlerce bina ile karşılaşacağız. Peki, bu vatandaşlar yaşamlarını nasıl sürdürecekler? Geçtiğimiz depremlere baktığımız zaman, 1999 depreminden sonra vatandaşlarımız o konteyner kentlerde, çadırlarda 2-3 sene yaşamak zorunda kaldılar. 2011 depreminde ben de orada görevliydim. Depremin ardından bölgeye çadırlar ve konteynerler gönderildi. Boş arazilerde muazzam çadır kent ve konteyner kent oluşturuldu. Aralık ayıydı, hava soğuktu. Vatandaşlarımızın hiçbirisi o çadırlara konteynerlere giremedi. Boş arazi var, çadır ve konteyner var ama elektrik yok ,ısıtma yok, su yok, tuvalet yok. Depremin ardından oluşturulacak yerlerde hayatın devam etmesi gerek. Bu alanlar bir gün için düşünülmemeli. İhtiyaç bir gün değil ki, insanlar bir süre hayatlarını burada sürdürmek zorunda kalacaklar, okul zamanı çocuklar okula gidecek, sağlık ihtiyaçları olacak. Deprem sonrasına hazırlık için böyle alanlar tespit edilip alt yapıları tamamlanacak, elektriği suyu, pis su giderleri hazır vaziyette bekleyecek. İstanbul’da olası bir depremde çevre illerden yardım gelecek. Bunların planları vardır geldiği zaman belirlenen yerlere çadırlar konteynerler oralara konacak. Elektriği, suyu, pis su tahliyesi bağlanacak. Hayat devam edecek.

Acil kaçış yolları olmazsa diğer tedbidlerin önemi yok

Suna’nın dikkat çektiği bir diğer önemli konu ise yollar oldu: 

Planda belirlenen 572 adet acil kaçış yolu çok önemli. Bu yollar olmazsa konuştuğumuz her şey boştur. İtfaiye araçları, ambulanslar, kolluk kuvvetleri bu yolları kullanacak. İstanbul’un dışından gelecek yardımlar ve kurtarma ekipleri bu yollardan geçecek. Bu yollar sarı çizgilerle ayrılmıştı. Maalesef İSPARK buraları otopark kullanıyor. Elbette kentin otopark ihtiyacı da var. Dileriz ki yeni yönetim bu konuya ivedilikle bir çözüm getirir. İstanbul’un bu kurtarma yollarına ihtiyaç var. Bu yollar geceleri boş diye bir savunma yapılıyor, depremin gece olacağının garantisi mi var?

Suna, her mahalleye yerleştirilen ve içerisinde afet durumunda kullanılacak acil malzemelerin konulduğu deprem konteynerlerinin de ortadan kalktığını söyledi:  

1999 depreminden sonra o günün yöneticileri hemen hemen her mahalleye bir veya iki tane turuncu renkli konteynerler koydu. Bu konteynerler olası bir afet durumunda, acil yardım malzemeleri, ilaç, kazma kürek, haberleşme cihazları.  Eskiden bu konteynerlerden her mahallede vardı, şimdi belki her ilçede 1 tane olmak üzere 39 tane kaldı. Şimdi faydalı bir durumu kalmadı. Hem anahtarı kimdedir onu da bilen yok. 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —