18. yüzyılının ikinci yarısında sanayi devrimi ile birlikte ortaya çıkan fabrika sistemiyle işçiler, patronların büyük baskısı altında çalıştırılmaya başlandı. Marx ve Engels de işçi sınıfı örgütünü ve ilkelerini açıklayan devrimci manifestolarını yazıyordu.
İşçi sınıfının içinde bulunduğu yoksulluk şartları bilhassa İngiltere ve Fransa´da kendisini göstermeye başlamıştı. İlk sendikal hareketler de burada çıktı.
Engels, işçilerinin tek kurtuluşlarının sosyalizmde olduğunu ifade ediyordu.
Bir bakıma, 100 milyon insanın canına mal olacak bir ideolojiden bahsediyorlardı. Öyle ki ?kristal berraklığında bir zihne sahiptir, partisine bağlıdır, halkını sever, onun demir gibi bir iradesi vardır? dedikleri yoldaş Stalin özel mülkiyetin iptaline ve kolektivist tarım politikalarına direnen sadece Ukrayna bölgesinde tam 8 milyon insanı katletmişti.
Ceset yiyen Çinliler
Keza Çin´de de 1958-60 arası insanlar açlıktan birbirlerinin çocuklarını ve mezarlardaki cesetleri yemeğe başlamıştı. Kısacası proletarya devrimi 30 ila 50 milyon Çinlinin ölümüyle sonuçlanmıştı.
Sosyalist hükümetlerin işçiler lehine sonuçlanacağı ifade dilen devrimlerinde işçilere o kadar baskı ve zulüm yapıldı ki işçiler kaçmasın diye şehirlerin etrafını duvar ve dikenli telle çevirmek zorunda kaldılar.
İşçi düşmanı sosyalizm
İşçilerin sömürülmesine tepki olarak doğmuş bir ideolojiden ve bu ideolojiyi uygulayan Doğu Alman sosyalistleri, sömürüye direnen kendi işçilerini ezmek için(!) başka bir ülkenin ordusunu yardıma çağırdı.
Ve Doğu Berlin´i bir hapishaneye döndüren o meşhur duvar işte böyle örüldü.
Peki, işçi kardeşliği söz konusu olur da küresel baronlar boş durur mu? ÖrneğinRusya´da Sosyalist devrimci sendikalar Schiff ve Rothschild ailesi tarafından finanse edilmişti.
Sosyolojik olarak devrimci hareketlerin alt yapısını hazırlayan küresel finans oligarşisi içeride de Rus liberal aydınlarıyla sosyalist grupları Çar´ın baskıları karşısında aynı noktada buluşturmayı başardı. Eh, bugün de başarmıyorlar mı?
1905 yılında Ohranka ajanı Papaz Gapon´ın tertiplediği ve bin civarında insanın katledildiği Kanlı Pazar tertibinin ardından istenilen netice tam anlamıyla alınamamıştı.