Sait Alioğlu değerlendirdi...
Batıda her neyse de Türkiye gibi, geçmişinde İslam olan ve bu geçmişinin üzerinde hareket etmeye çalışan Müslüman ülkelerde, bırakın, klasik Müslüman dönemlere ait eserlerin, olguların, varlıkların ortaya çıkarılmasını, Anadolu müktesebatını oluşturan ve geçmiş dönemlere ait arkeolojinin konusu olabilecek müktesebatın ortaya çıkarılmasında, ne dine ve ne de Müslüman kimliğiyle bu işe soyunmuş bulunan arkeologlara yer olabilirdi.
Ama görebildiğimiz kadarıyla, son yirmi küsur yıllık süreçte bunun, kısmen de olsa ters teptiği söyleyebilirdi. Hayatın, ‘Müslüman için elzem olan’ her alanında Müslüman uzmanların boy göstermeleri kabilinde arkeolojik alanda da bu kötü yazgının değiştiğine şahit oluyorduk.
Konumuz gereği söylersek eğer, bu arkeologlardan sadece birisi de Seyithan Aydemir idi…
Uzman arkeolog olarak görev yapan yazar Seyithan Aydemir Çıra Yayınları arasından çıkmış bulunan “Kutsal Kitapların Sümer ve Babil’deki Yansımaları” adlı eserinde Ünlü Sümerolog Samuel Noah Krsmer’in yazdığı “Sümerler” ve “Tarih Sümer’de Başlar” kitabıyla tanıştım. Tufan Olayı ve Eyyub’un Hikâyesi’nin Kutsal kitaplarla olan benzerlikleri beni etkiledi ve Sümerleri ve Babillileri araştırmaya sevk etti. Samuel Noah Kramer’in kutsal kitapların kökeninin Sümer’de olduğu fikri beni pekte tatmin edemiyordu.” Diyor.
Yazar, Samurl Noah Kramer’in ve konu ile ilgili olan başka eserleri de incelediğinde, Sümer dini ve mitolojisinin Kur’anla benzerliğine de şahit olduğunun altını çizmeye çalışıyor.
Buna örnek olarak sadece, Kur’an’da da geçen birçok kavrama göz attığımızda dahi, Sümer ve Babil’in de ‘kendilerine bir elçi tarafından gönderildiği konusunda hiçbir şüphemiz bulunmamsı gereken kutsal metinlerinden hareketle Kur’an’ın bu vahiyleri onayladığına şahit olmaktayız. Ör. Ahkâf: 46/12
Buna örnek olarak yazarın şu ifadelerini alıntılayabilirdik: “”Zubur” kavramı Kur’an’da geçmekte: Tevrat, İncil ve buna örnek olarak yazarın şu ifadelerini alıntılayabilirdik: “”Zubur” kavramı Kur’an’da geçmekte: Tevrat, İncil ve Zebur’un dışındaki geçmiş ümmetlerin “Hikmet Dolu Kitapları” anlamını içeren “Zuburu’l-Evvelin” kavramının geçtiği, ayrıca Şuara Suresi’nin ilgili ayeti: “Kur’an’ın temel ilkeleri, daha önceki ümmetlerin kutsal kitaplarında yer almıştı.” İfadesi bağlamında, ‘son kitap’ olması hasebiyle Kur’an’ın hem geçmiş ümmetlere gönderilen vahiyleri onayladığı ve hem de, onlarda bulunan birçok unsurun de aynı zamanda, aslına uygun bir şekilde meczetiği pek rahatlıkla söylenebilirdi.
Aydemir’in kitabında, Sümerologlar tarafından gerek Sümer ve gerekse de onlarla aynı coğrafyada yaşamış bulunan Babillerin ülkesinde yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen ve çivi yazısı ile tabletlere kazınmış bulunan birçok ‘dinî ve maddi hayata dair’ bilgileri içeren metinler incelendiğinde, içerisine, daha yaşanılan dönemlerde şirk ve hurafenin karışmış olmasına binaen, Kur’an’la uyuşan ve öyle olduğu içinde Allah© tarafından bir elçi vasıtasıyla gönderildiği düşünülen ‘Kutsal Kitap’ların varlığıyla karşı karşıya idik…
Hurafeden bahsettik. Bir vahyi esere hurafe nasıl karışırdı? Daha doğrusu bu hurafeler, o kitapların hükmünün devam ettiği dönemlerde mi, yoksa aradan bir hayli uzun sayılabilecek on yıllarca ve yüzlerce yıl içerisinde mi oluşurdu?
Diğer ‘kutsal kitapların içeriğine hurafe karışmıştı. Bu doğruydu. Ama birde, tahrif edilmediği ve yüzlerce yıldır ilk günkü gibi elimizde bulunan Kur’an’da hiçbir yanlışlık ilişmediği halde, bir kısmı da ‘sözde’ Kur’an’ın tefsiri sayıla gelen eserlerde –eğer incelenme şansı olabilecekse- tahrif edilmiş bulunan ‘kutsal’ metinlerden, çoğu ad kendi bağlamında kopartılma suretiyle masal konseptine büründürülüp anlatılan ‘yüzlerce ve binlerce yıllık’ hurafî anlatılar gerçeği ile karşı karşıya idik…
Aydemir’in kaleme aldığı bu eserde, bizlerin, eski devirlere yönelik merakımızdan dolayı bilmek istediğimiz, ama ya Batıcı paradigmalar sonucu kapalı kalan, ya da hurafe içeriyor(du) oluşundan dolayı, elimize alıp okuduğumuzda bizlere yanlış kapılar açabileceği veya başka sebeplerden dolayı bir türlü okuyamadığımız eserlere bakıldığında, hacmi küçük, ama içerik açısından sıradan okuyucu için, sağlam ve sağlıklı bir perspektif sunmaktadır.
Kitabın içeriğinde başta Sümerlerle ilgili birçok‘ana’ konu dışında, “yerle göklerin birbirinden ayrılması, altı gün sorunu, insanın yaratılışı, Habil ile Kabil mevzuu, Tufan, Hz. Eyyub, cehennem ve yazarın kendi orijinal ifadesiyle “Göz ardı Edilen Kitap: Kur’an” konusu ile kaynakça ve dizin sayfası yer almış bulunmaktadır.
***
Sonuçta elde bulunan Sümer metinleri ile Batılı arkeologların, onlara yönelik düşünceleri ile yazarın arkeologluğuna ek olarak Kur’an’ı da büyük bir vukufiyetle konuşturması da esere bir canlılık katmakta…
En iyisi mi, siz bu kitabı tedarik edininiz ve okuyunuz…
____________________________________________________________
Kutsal Kitapların Sümer ve Babil’deki Yansımaları, Seyithan Aydemir, 1. Baskı, İstanbul Çıra Yayınları
NOT: Bu yazı Kitaphaber.com.tr'den alınmıştır.