Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Pandemi süper zenginleri nasıl daha da zenginleştirdi?

Salgının ilk haftalarında pek çok kişi Covid-19’un “büyük bir eşitleyici” olacağını iddia etti. Ancak merkez bankalarının varlık fiyatlarını şişirmesiyle kriz küresel seçkinleri her zamankinden daha zengin hale getirdi.

Pandemi süper zenginleri nasıl daha da zenginleştirdi?

Grace Blakeley yazdı;

Salgının ilk haftalarında pek çok kişi Covid-19’un “büyük bir eşitleyici” olacağını iddia etti. Ancak merkez bankalarının varlık fiyatlarını şişirmesiyle kriz küresel seçkinleri her zamankinden daha zengin hale getirdi.

Salgın süresince yaklaşık 500 kişi milyarder oldu. İşsizlik artarken ve reel ücretler durağanlaşırken borsalar amansız bir şekilde yükseldi. Birçoğunun ekonomik faaliyetler yavaşladıkça düşmeye başlayacağına inandığı emlak fiyatları sabit kaldı.

Görünüşte, varlık piyasalarının bu coşkun hali pek mantıklı gelmiyor. Temettüler, kira getirileri ya da faiz ve sermaye kazançları formundaki varlık fiyatlarının gelecekteki getiri beklentilerini yansıtması beklenir. Artan tüketici fiyatları ile birlikte ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlama, yatırımcıları gelecekteki kârlar gibi değişkenlere ilişkin beklentilerini uyarlamaya yöneltmiş olmalıdır. Beklentilerin uyarlanmamasının nedeni merkez bankalarının buna izin vermemesiydi.

Merkez bankaları finans piyasalarındaki ilk paniğe trilyonlarca dolar değerinde yeni para yaratarak ve bunu özel sektörden varlık satın almak için kullanarak yanıt verdi. Bu müdahaleler neticesinde yatırımcılar nakit paraya boğuldu ve yatırım yapacak güvenli varlıklar yetersiz kaldı. Yatırımcılar doğal olarak bu parayı teknoloji ve sağlık sektöründeki hisse senetlerine, şüpheli şirket tahvillerine ve hatta kripto para birimleriyle NFT’ler gibi daha riskli varlıklara aktararak daha yüksek getiri aramaya başladılar.

Varlık piyasalarında dünya çapında ortaya çıkan bu patlama, söz konusu varlıkları elinde bulunduranları son derece zengin hale getirdi; süper zenginlere büyük bir nimet sundu ve emeklilik fonları sayesinde orta sınıfa mensup ev sahiplerine biraz soluk aldırdı. Birleşik Krallık’ta hanehalklarının en zengin %1’inin sahip olduğu finansal servet, nüfusun en alttaki %80’inin sahip olduğundan daha fazla. ABD’de ise en zengin %1, ülkenin hisselerinin %80’ine sahip.

Bununla birlikte servet eşitsizliğinin ölçülmesi zor olduğu için merkez bankalarının bu müdahalelerinin etkisini tespit etmek zordur. Birleşik Krallık’ta anket verilerine dayanan Ulusal İstatistik Ofisi (ONS) Servet ve Varlık Anketi’ni (WAS) kullanıyoruz.

Anketin bir araya getirilmesi uzun zaman alıyor, bu nedenle veriler nispeten seyrek ve önemli bir gecikmeyle geliyor (bugün yayınlanan veriler, Nisan 2018 ile Mart 2020 arasında gerçekleştirilen ankete dayalıdır ve bu, verileri, pandeminin servet eşitsizliği üzerindeki etkisini anlamak konusunda işlevsiz kılar). Anket verilerinin kullanımı aynı zamanda verileri daha az güvenilir hale getirir, çünkü en zenginler, en azından kısmen, vergiden kaçınmak için servetlerini gizleme konusunda daha fazla teşvik ve kapasiteye sahip oldukları için servetlerini olduğundan daha az gösterir.

WAS’tan elde edilen verilerle Sunday Times Zenginler Listesi veya Forbes Milyarder Listesi gibi kaynaklardaki verileri karşılaştırmak, en tepedeki %1’in serveti hakkında çok daha derin bilgiler sağlar: belki de zenginler devletle bağlantısı olmayan kaynaklara karşı daha dürüst oldukları için, ya da belki de listenin en başına mümkün olduğunca yakın olma yönündeki gösterişçi arzudan. Sebebi her ne olursa olsun, sosyal bilimciler bu veri kaynaklarını kullanarak resmi anketlerin en tepedeki %1’in zenginliğini en az yüzde 6 eksik gösterdiği sonucuna vardılar. Muhtemelen bu bile Birleşik Krallık’taki servet eşitsizliğinin boyutunu olduğundan daha hafif gösteriyor.

Bu istatistiklere başvururken tepedekilerin servetindeki çarpıcı artışın serbest piyasanın işleyişinin “doğal” sonucu olmadığını her daim hatırımızda tutmalıyız. Bu artış, politika yapıcılar tarafından tasarlanmıştır.

Artan servet eşitsizliği, çelişkili sonuçlarıyla bugün Birleşik Krallık ekonomisinin işleyişine bağlı. Varlık fiyatları ani bir şekilde düşerse emekliliklerini finanse etmek için evlerinin veya emekli maaşlarının değerine güvenen milyonlarca insan, gelişmiş dünyanın en az cömert ülkesi olan Birleşik Krallık’taki oldukça kötü durumda olan emekli maaşlarına bel bağlayacak. Bu durumda harcamalarını durduracak ve hatta varlıklarını satmaya başlayacaklar, bu da sorunu daha da kötüleştirecek.

Aslında temel mesele şu: varlık fiyatlarının düşmesine izin verilmedikçe, ekonomi, pandemi krizinden sonra normalde olabileceği şekilde “sıfırlanmayacak”. Yeni ev sahipleri emlak merdivenini tırmanamayacak; bunların birçoğu kira gelirlerinin büyük bir kısmını emekliliklerine harcayacak, borca ​​girecek ve tüketim harcamalarını kısacak. Eski şirketler Schumpeter’in yaratıcı yıkım dediği güçlere maruz kalmayacak; aksine, en büyük ve en güçlüler rakiplerini satın almak ve pazar güçlerini pekiştirmek için kolay paradan yararlanabilecek.

Bu arada zenginler, ne yapacaklarını bilemedikleri kadar paraya sahip olacaklar. Bu nedenle fazla nakit paralarını finansal piyasalara sürmeye devam edecekler ve bu paralar güçlü şirketler ve daha az varlıklı şirketlerce borç olarak kullanılacak. Sonuç, gezegen ölçeğinde bir borç köleliği sistemine benzeyen bir ekonomi olacak. ABD’de yapılan bir araştırma zenginlerin artık “ABD hükümeti ve hane halkı borcu üzerinde doğrudan etkisi olan önemli finansal varlıklar biriktirdiğini” gösterdi. Yani borçlarımızın çoğunu en tepedeki %1’e borçluyuz.

Karşı karşıya olduğumuz eşitsizlik düzeyi reformizme meydan okuyor. Zenginliği ekonominin tepesine çekenler artık o kadar güçlü ki, neredeyse durdurulamaz görünüyorlar. Ancak David Graeber’in söylediği gibi, “dünyanın nihai, gizli gerçeği, bizim yaptığımız ve yine aynı derecede kolaylıkla daha farklı hale getirebileceğimiz bir şeydir”. Bu nokta, “serbest piyasa”nın soyut ekonomik güçleri değil; devletler, güçlü şirketler ve finansal kurumlar tarafından üstlenilen siyasi müdahalelerin gerçekleştirildiği pandemiyle her zamankinden daha açık hale geldi.

Bu müdahaleler, servet eşitsizliğinin teknokratik politika değişiklikleriyle çözülecek ayrı bir ekonomik sorun olmadığını ortaya koyuyor. Bu bir güç ve siyaset meselesidir. Dünya ekonomisinde serveti bölüştüren kurumları kim kontrol ediyorsa, kimin neyi alacağını da o belirliyor.

https://tribunemag.co.uk/2022/01/how-the-pandemic-made-the-super-rich-even-richer adresinden Pelin Tuştaş tarafından çevirilmiştir.)

 

Kaynak. politikyol.com



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER