RAMAZAN YAZILARI
İslâm kaynaklarındaki ‘kul hakkı’ kavramı, günümüzde ‘insan hakları’ diye ifade edilen haklardan İslâm’ın ölçülerine uyanların tamamını kapsar. Kur’an’da emanete hıyanet, hırsızlık, yolsuzluk, zimmet, rüşvet, adam kayırma, idarî baskı ve zulüm vb. gayri meşru yollarla bireylerin veya kamunun mallarını ele geçirmek ‘kul hakkı yemek’ kabul edilmiş ve yasaklanmıştır. Keza iftira, alay, kötü lakap takma, suizan, kusur arama, gıybet gibi davranışlarla başkalarının itibarına zarar vermek de kul haklarını ihlal sayılmıştır.
Bir kimsenin, kendisine ait olmayan bir şeyi haksız yolla elde etmesine veya hakkı olana hakkını ödememesine ‘kul hakkı yemek’ deniyor.
Bir konu toplumda çokça konuşuluyor, tartışılıyorsa orada ciddi bir sorun var demektir. Son yıllarda bizim toplumumuzda kul hakkı kavramı sıkça konuşuluyor, tartışmalara konu oluyor. Bilhassa hak kavramıyla yakın ilgisi olan ekonomik alanlarda şimdiki gibi büyük sorunlar, belirsizlikler varsa, piyasada istikrar bozulmuşsa ‘kul hakları’ ciddi bir sorun alanı haline gelmiş demektir.
Her devirde hak kavramı insanlığın temel meselelerinden birini oluşturmuş; din, ahlak ve hukukun başta gelen amacı hak taleplerini adalet çerçevesinde karşılamak olmuştur. Bu disiplinlerin doğruluk, dürüstlük, adalet gibi ilkelere böylesine önem vermesinin birinci gerekçesi de haksızlığın önlenmesidir.
***
Dinî kültürümüzde insanların gözetmeleri gereken haklar ‘Allah’ın hakları’ (hukūkullah) ve ‘kulların hakları’ (hukūk-ı ibâd / hukūk-ı âdemî) şeklinde iki kısımda ele alınmıştır. Bunlara bir de –zekât gibi- hem ibadet olduğu için Allah hakkı, hem de insanlara mali destek olduğu için kul hakkı sayılan bir şıkkın eklendiği görülür. Başka deliller yanında “Ey inananlar!.. Bir topluluğa (Mekke putperestlerine) duyduğunuz kızgınlık sizi adaletsizliğe itmesin. Adaletli olun…” anlamındaki ayet (Mâide 5/8), Müslüman olmayanların da temel haklarını gözetmeyi içerir.
Daha geniş olarak fıkıh ve ahlak kültürümüzde hayvanlara eziyet etmemek, çevreyi hor kullanmamak gibi konularda da önemli bir birikim bulunmaktadır. Bu birikim, modern zamanlarda ‘hayvan hakları’ ve ‘çevre hakları’ gibi terimlerle ifade edilen alanlarda bir felsefeye zemin oluşturacak kadar zengindir.
Kur’an’da ve hadislerde ‘kul hakları’ ve ‘insan hakları’ şeklinde terimler geçmezse de kuşkusuz ki her iki kaynakta da başka ifade kalıplarıyla kul hakları yahut insan hakları geniş bir şekilde yer almış; sonraki İslâmî literatürde ise konuyla ilgili terimler oluşturulmuştur. Ben, hem ‘kul hakları’ (hukūk-ı ibâd) hem de ‘insan hakları’ (hukūk-ı âdemî / hukūk-ı âdemiyyîn) kavramlarına ilk defa –günümüzden 12 asır önce vefat etmiş olan- İmam Şâfiî’nin eserlerinde rastladım.
İslâm kaynaklarındaki ‘kul hakkı’ veya ‘insan hakkı’ kavramı, günümüzde ‘insan hakları’ diye ifade edilen haklardan İslâm’ın ölçülerine uyanların, yani İslam’da haram olduğu belirtilmemiş olanların tamamını kapsar. Bu haklar arasında insanların canları, bedenleri, ırz ve namusları, şeref ve itibarları, özgürlükleri, dinî inanç ve yaşayışları gibi konulardaki kişilik hakları ile mallarına ve aile fertlerine ilişkin hakları zikredilebilir.
Kur’ân-ı Kerîm mutlak bir ifadeyle “Aranızda mallarınızı haksızlıkla yemeyin” (Bakara 2/188; Nisâ 4/29) buyurur. Bu ve “Ölçüyü tartıyı tam yapın” (En‘âm 6/152) gibi kategorik buyruklar, her türlü hak ihlallerini yasaklayan sembolik ifadelerdir. Üstelik bu buyrukların önceki bazı peygamberlerin davetinin bir parçası olarak tekrar edilmesi (mesela bk. A‘râf 7/85; Hûd 11/85; Şuarâ 26/183), Kur’an’ın bunları evrensel haklar saydığını gösterir.
Kur’an’da ve genel olarak İslam kaynaklarında ölçü ve tartıda hile, emanete hıyanet, hırsızlık, kumar, tefecilik, yolsuzluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, karaborsacılık, adam kayırma, idarî baskı ve zulüm vb. gayri meşru yollarla bireylerin veya kamunun mallarını ele geçirmek kul hakkı yemek kabul edilmiş ve yasaklanmıştır. Keza iftira, alay, kötü lakap takma, suizan, kusur arama, gıybet gibi tutum ve davranışlarla başkalarının şeref ve itibarına zarar vermek de kul haklarını ihlal sayılmıştır.
İslâm âlimlerinin çeşitli ayet ve hadislere dayanarak tespit ettikleri büyük günahların (kebâir) çoğu da kul haklarıyla ilgilidir. Bunlar arasında adam öldürme, hırsızlık, emanete hıyanet, zimmet ve irtikâp, tefecilik, ana babaya kötülük, akrabalık ilişkilerini kesmek, yalancı şahitlik, iftira, yalan yere yemin ederek haksızı haklı haklıyı haksız gösterme, yetim malı yeme, halk üzerinde zulüm ve baskı kurma, eziyet ve işkence gibi hak ihlâlleri bulunmaktadır.
Kaynak: Farklı Bakış