Türkiye’nin kanunları yamalı bohçaya dönüştü.
Hatalı bir düzenleme başka bir hatalı düzenleme ile giderilmeye çalışılıyor. Bir kanun hazırlanırken ortaya çıkan sorun, başka bir kanunla giderilmek isteniyor.
Sorunların köküne inmek yerine yüzeysel çözümler ile idare etme sanatı sonuna kadar kullanılıyor.
Bugünden yarına; dünden bugüne değişen hiçbir şey yoktur.
Zihniyet hiçbir zaman değişmiyor.
Gücü eline geçiren yönetimler, vatandaşının canına okuyor.
Demokrasi ve hukuk devletinin vazgeçilmez iki temel unsuru vardır:
Hesap verebilirlik ve şeffaflık
İktidarlar hesap verebilirlik ve şeffaflıktan çok uzaktalar.
Herkesin kendilerine hesap vermesini ve şeffaf olmasını talep eden yönetimler, ne hikmetse sıra kendilerine geldiği vakit kaçış yolunu tercih ediyorlar.
Hesap sorarım ama hesap vermeyi sevmem.
Güçlüleri severim ama benden güçlüsünü sevmem.
Kızgınlıkla yaptığımız kanuni düzenlemelerden şimdiye kadar hiç memnun kalmadık.
İktidar öfkesinden en son nemalanan sosyal medya oldu.
İşin ucu ne zaman ki iktidara dokundu, işte o zaman harekete geçildi.
Oysa bu ülke, yıllardır sosyal medya trollerinden çektiğini iktidarlardan dahi çekmedi.
Paralı askerler, klavye kahramanları kuşandıkları silahlarıyla önlerine gelene ateş ettiler.
Çok can yaktılar.
Hatta koca bir başbakanı devirdiler ama kimselerin sesi çıkmadı.
Destek gördü, başları okşandı, cepleri dolduruldu.
Sonuç; bumerang gibi dönüp kendilerini vurdu.
AK Parti ve MHP milletvekillerinin imzasını taşıyan, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Meclis Başkanlığına sunuldu.
TBMM tatile girmeden kanun teklifi yasalaşacak.
Bir sorunu çözeyim derken yine başka sorunların yolu açılacak.
Teklifin ana unsurunu ise muhataplık oluşturuyor. Kısaca deniyor ki hesap sorulacak bir muhatap gösterilsin.
Elbette, hata yapan cezasını çekmelidir. Bu konu tartışmaya açık değildir.
Ancak aynı duyarlılığı neden iktidarlar, yönetimleri sırasında göstermiyor?
Mesela 301 madenci şehit olduğunda bir bakan çıkıp neden istifa etmiyor?
Yolsuzluk, rüşvet iddiaları ortaya atıldığında muhataplar niçin istifa kartını masaya koymuyor?
Tren kazası olduğunda, hatalara sebebiyet verenler niçin yargı önünde gereken cezayı görmüyor?
“Toplanan yardımlar nerede, nereye harcandı?” sorularının cevabı niçin sürekli havada kalıyor?
İktidar, harcamaları konusunda neden şeffaflık göstergesi sergilemiyor?
Yaşadığımız darbelerde siyasilerin ihmalleri neden hesaba çekilmez?
Buna benzer binlerce cevapsız sorular uzayıp gider.
Bence hesap verebilirlik ve şeffaflık konusunda önce sanal alemden değil gerçek alemden başlamalıyız ki inandırıcılığımız olsun.