21. yüzyılın “Yeni Soğuk Savaş”ını başlatan ABD’de “Çin” ile ilgili her konu parantez içine alınıyor. ABD Kongresi’nde iki partinin üzerinde anlaştıkları nadir konuların başında “Çin” geliyor. O kadar ki, “Temsilciler Meclisi”nde “Amerika Birleşik Devletleri ile Çin Komünist Partisi Arasındaki Stratejik Rekabete İlişkin Seçilmiş Komite” bile kuruldu. Komitenin Başkanıysa eski bir Deniz İstihbarat subayı olan şahin Cumhuriyetçilerden Mike Gallagher.
Çin ile stratejik rekabet çok boyutlu ve çok katmanlı. “Çin Komitesi” Çin Komünist Partisi’ni ABD için “varoluşsal tehdit” olarak tanımlıyor. Halihazırda ABD ve Çin ekonomileri iç içe geçmiş bulunuyor. Çin şahinleri bu olgunun en hızlı biçimde değişmesini istiyorlar. Üstelik “Avrupa” başta olmak üzere ABD’nin tüm müttefiklerinin de aynı şekilde davranmaları için girişimlerde bulunuyorlar. Özetle söylemek gerekirse, ABD, Çin’in liberal küresel ekonomik sistemden dışarı itilmesini sağlayarak Çin ile “Yeni Soğuk Savaş”ı küreselleştirmeye çalışıyor. Washington’da bir “Çin valsi” sahneleniyor, herkesin de bu müziğe ayak uydurması isteniyor.
Bu arada “Kovid 19” virüsüne ilişkin eski iddialar da yeniden canlandırılıyor. Başkanlığı döneminde Çin ile” ticaret savaşları” başlatan Donald Trump “Kovid-19”u “Çin virüsü” olarak etiketlemiş idi. Hatta bazı Trumpçılar “Kovid 19”un Çin laboratuvarlarında imâl edilmiş olduğunu bile ileri sürüyorlardı. “Amerikan İstihbarat Topluluğu”ndan medyaya yansıyan bilgilere göreyse bu iddialar somut kanıtlara dayanmıyordu. Kezâ “Dünya Sağlık Örgütü” de aynı kanıdaydı. Salgının Çin tarafından yürütülen bir biyolojik silah programının sonucu olmadığı konusundaysa Amerikan istihbarat kurumları arasında fikir birliği söz konusuydu. Bütün bu bilgilere göre Çin kaynaklı “Kovid-19” virüsü doğal yollarla insanlara bulaşmıştı.
26 Şubat tarihli “Wall Street Journal”de yer alan bir haberdeyse Enerji Bakanlığı’nın Beyaz Saray’a ve üst düzey Kongre üyelerine sunduğu gizli bir istihbarat raporunda “Kovid salgını”nın büyük olasılıkla, kazaen bir laboratuvar sızıntısından kaynaklandığı sonucuna varıldığı belirtiliyordu. Habere göre Enerji Bakanlığı’nın vardığı sonuç yeni bir istihbaratın ürünüydü. Bu istihbaratın detaylarıysa bilinmiyor. Enerji Bakanlığı kaynaklı açıklamadaysa “WSJ haberindeki söz konusu öğeyi ne doğrulayabilir ne de reddedebiliriz” deniliyordu.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan “CNN”e verdiği röportajdaysa, “Şu anda istihbarat camiasından bu soru hakkında kesin bir yanıt çıkmış değil” diyordu. Sullivan, “Başkan Biden, Enerji Bakanlığı’nın bir parçası olan ulusal laboratuvarların bu değerlendirmeye dahil edilmesini özellikle istedi” diye konuşuyordu. “Fox News”e konuşan FBI Başkanı Christopher Wray ise “FBI’ın de bir süredir, Enerji Bakanlığı’nın söz konusu raporundaki bulguları doğrulayan bir değerlendirmeye sahip olduğunu belirtiyordu.
“Temsilciler Meclisi”nin Demokrat Parti’li Başkanı Nancy Pelosi’nin Ağustos 2022’deki “Tayvan Ziyareti” ABD ve Çin arasında korkutucu bir gerilim yaşanmasına yol açmıştı. Kasım 2022’deki seçimlerde Cumhuriyetçiler Meclis çoğunluğunu kazandılar. Meclis’in yeni Başkanı Kevin McCarthy daha önce yaptığı açıklamalarda Tayvan’ı ziyaret edeceğini duyurmuştu. Amerikan medyasına yansıyan bilgilere göre McCarthy ziyaret hazırlıklarını tamamladı.
2023 Yılı için Savunma Bütçesi’ne ayrılan pay, Biden Yönetimi’nin önerdiği oranın üstündeydi. Bu bütçeyi de yetersiz bulan, “Anti-Çin Partisi” olarak nitelediğim Çin şahinleri 2024 Yılı Savunma Bütçesi’nin Çin odaklı olarak daha da artırılması için şimdiden hazırlık yapıyorlar.
ABD’nin Çin’i “Ukrayna savaşı”yla bağlantılandırma politikası yürüttüğüne değinmiştim. Çin ise Ukrayna’ya karşı Rusya’ya yardım ettiğine ilişkin iddiaları reddediyor. Savaşın son bulması için Çin’in önerdiği bir “Barış Planı”ysa Biden Yönetimi tarafından göz ardı ediliyor, hatta küçümseniyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de “Ukrayna’nın yasadışı işgalini kınayamadıkları için Çin’in fazla güvenilirliği yok” diyerek Biden Yönetimi’ne katılıyordu.
Kiev Yönetimi’ni Rusya ile müzakere masasına oturtacak tek güç, ABD. Ancak ABD’nin savaşın son bulmasıyla değil, uzamasıyla ilgilendiği aşikâr. Washington’ın bu tutumu Ukrayna Savaşı’nın ABD ve Rusya arasında bir “vekalet savaşı” olduğuna dair kanaatleri pekiştiriyor.