Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Yanlış yapan yanlışı yüzüne vurulduğunda neden saldırganlaşır, bilen var mı?

Fehmi Koru yazdı;

Yanlış yapan yanlışı yüzüne vurulduğunda neden saldırganlaşır, bilen var mı?

Daphne Caruana Galizia Maltalı bir gazeteci. ‘Araştırmacı gazeteci’ kimliğiyle gözünü budaktan sakınmamasıyla tanınıyor. Araştırmalarını yayınlayacak gazete bulmakta zorlandığı için, internetin sağladığı imkanı kullanarak, 2008 yılında kendi blogunu açmış. ‘Running Commentary’ adlı blogu ülkesinde çıkan bütün gazetelerin satış rakamlarından daha fazla okura sahip.

Yukarıdaki paragrafta sözünü ettiğim kadın meslektaşla ilgili cümleleri geniş zamandan dili geçmiş zamana göre yeniden yazmak gerekiyor. Daphne Caruana Galizia, dört yıl önce, 16 Ekim 2017 tarihinde, evine dönerken aracına yerleştirilen bir bombanın patlamasıyla hayatını kaybetti.

‘Panama Belgeleri’ 2016 yılında kalabalık bir araştırmacı gazeteci grubunun yayımladığı, dünyanın öndegelen politikacıları ve iş dünyasından insanlarının yanlışlarıyla ilgili belgelerdir. Halklardan gizledikleri akçalı ilişkileri ortaya dökülünce, haklarında belgeli yayınlar yapılanlardan birileri, hıncını gazetecilerden almaya kalktı. Daphne Caruana Galizia‘Panama Belgeleri’ ifşaatlarının ilk kurbanı olarak basın tarihine geçen gazetecidir.

Ülkesi politikacılarının Panama’da ‘off-shore hesapları’ olduğunu Maltalılar orada çıkan gazetelerden değil ‘Running Commentary’den öğrenmişlerdi.

Beş yıl önce ‘Panama Belgeleri’ni yayımlayan kalabalık gazeteci grubu, şu sıralarda Pandora’nın kutusunu açmakla meşgul. Araştırmacı gazeteciler, 2.9 terabit hacminde 11 milyon 900 bin adet belgeyi çeşitli ülkelerden seçtikleri gazeteler aracılığıyla bu ayın başında yayımlamaya başladılar.

‘Pandora Belgeleri’ dünyada 96 gazete tarafından eş-zamanlı olarak yayımlanıyor.

Belgeler, aralarında cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanların bulunduğu 35 dünya lideri ile çok sayıda iş, sanat ve spor dünyasından isimlerin ülkeleri dışında tuttukları ‘gizli’ hesaplara ait. Belegelerde 220 kadar Türk’ün de adı geçiyor.

Off-shore hesaplarda tutulan toplam paranın 5.6 ila 32 trilyon dolar çapında olduğu tahmin ediliyor.

Reklam

İlk bakışta yurtdışı hesapların bir çoğunun yasal sınırlar içerisinde açıldığı görülüyor. Özellikle iş insanları kazandıkları paraları vergi ödemelerini beklemeyen ülkelerde tutmayı yeğlemiş görünüyorlar.

Nitekim, yayınlanan belgelerde ismi geçen bir Türk şirketi bu yolda bir açıklama yaptı.

Haklı da olabilir. [Ancak, şirketin patronunun annesi adına açılmış iki hesaptan meçhul bir yerlere toplam 210 milyon (105+105) dolarlık ‘bağış’ yapıldığı anlaşılıyor. Böylesine yüklü miktarda bir ‘bağışın’ nereye veya nerelere yapıldığı meçhul. Bu noktanın şirket tarafından açıklığa kavuşturulması gerekiyor.]

Buna karşılık, devlet başkanlarının ve her düzeyde görev üstlenmiş eski-yeni politikacıların, menşei belirsiz milyonlarca doları başka bir ülkede kurulmuş şirketlerde tutması anlaşılabilir bir durum değil. 

Yayınlar üzerine her ülkede Pandora Belgeleri’nde adları geçen isimlerle ilgili soruşturma açılması kaçınılmaz.

‘Off-shore şirket’ denildiğinde insanın aklına, yüksek miktarda paralarla kurulduklarına göre bunların mükellef mekanlara sahip oldukları gelebilir. Oysa bu tür şirketlerin kuruldukları ülkelerde küçük de olsa bir mekanları yok. Kâğıt üzerinde şirketler bunlar. Vergi yasaları fazlasıyla liberal küçük ülkelerin bu alanda uzmanlaşmış uyanık bazı kişilerinin adresleri şirket merkezi olarak gösteriliyor.

Bazen de bir posta kutusu adresi oluyor şirketlerin. Hepsi o kadar.

Laundramat filminden..

[Merryl Street’in başrolünü üstlendiği gerçek olaylardan esinlenerek yazılmış bir senaryosu bulunan ‘Laundramat’ filminde (Netflix) Jürgen Mossack ile Ramon Fonseca adlı iki açgözlü girişimcinin kurduğu Panama merkezli karapara düzeni beyaz perdeye yansıtılıyor. Street’in canlandırdığı üç kağıtçıların off-shore hesap kullanarak canını acıttıkları bir kadının hakkını arama mücadelesi bu tür şirketlerin nasıl kötüye kullanılabildiğini anlatıyor.]

Reklam

Önce ‘Panama Belgeleri’ni şimdilerde de ‘Pandora Belgeleri’ni dünya gündemine armağan eden gazeteciler kalabalık bir grup. Bu sayede isimlerini açıklamaları da gerekmiyor. Ancak onların ilk araştırmasını yaparak gerçekliğini tespit ettikleri malzemeyi ülkelerinde haberleştiren gazeteciler bilinen isimler…

Ve baskılara, tehditlere, hatta suikastlara maruz kalabiliyorlar.

Panama Belgeleri’ni yayımlayan İngiliz Guardian gazetesini polisler basmış, haberlerde kullanılan bilgisayarlara el koymuşlardı. Üzerindeki baskı yüzünden gazetenin yayın yönetmeni istifa etmek zorunda kalmıştı.

Bizde de Panama Belgeleri ile ilgili yayınları yüzünden Cumhuriyet gazetesi ve haberlerde ismi bulunan muhabir aleyhine açılmış davalar var.  

Yeni belgelerde şimdiye kadar yalnızca birkaç iş insanının adı geçti; ancak 220 kişi oldukları önceden açıklandığına göre, bu ifşaatların arkası gelecektir.

Gazetecilik doğru yapıldığında dünyanın en tehlikeli mesleklerinden biri haline gelebiliyor. Özellikle de güçlü ve elindeki gücü kullanmaktan çekinmeyecek birilerini hedef alan haberler söz konusu ise…

Bu yazının başında adını andığım Daphne Caruana Galizia’nın başına gelenin benzeri olaylar bizde de yaşandı.

Ülkemiz siyasi tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olan ’28 Şubat post modern darbesi’nin (1997) ön hazırlığı sayılabilecek bir dizi kanlı olayın birbiri ardına sahnelendiği dönemde Uğur Mumcu (24 Ocak 1993), sürecin en tepe noktasında da Ahmet Taner Kışlalı (21 Ekim 1999) hayatlarını bombalı eylemlerde kaybettiler.

Daphne Caruana Galizia katili olarak üç kişi gözaltına alındı, ardından Dubai’de şirketi olan biri de tutuklandı. Ancak bu kişilerin bombalı cinayetin gerçek failleri olduğu söylenemiyor.

Mumcu ile Kışlalı’nın katilleri olarak yargılanmış kişilerin de gerçek failler olduğundan ailelerin kuşkuları olduğu basına yansımıştı.

Sedat Peker’in ilk videolarında sözünü ettiği Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı da aynı dönemde bir suikastla öldürülmüştü (6 Temmuz 1996).

Onun da kimler tarafından öldürüldüğü bilinmiyor. [Sedat Peker o suikasttan ‘Susurluk süreci’ (başlangıcı 3 Kasım 1996) içerisinde isimleri sıkça geçmiş ‘derin devlet’ unsurlarını suçladı.]  

İnsanları anlamak çok kolay değil. Bazıları, nereden kazandıkları belli olmayan paraları yurtiçinde tutamadıkları için yurtdışına götürüyor; yer olarak da vergisiz muamelelere açık olan off-shore bankacılığıyla ünlü küçük ülkeleri tercih ediyorlar. Yaptıkları faş olunca gözlerine ışık tutulmuş tavşana dönüyor, şaşkınları yaşıyorlar. Gücü olan yaptığı yanlışı sergileyen gazetecinin üzerine gidiyor.

Daphne Caruana Galizia böyle öldürüldü.

Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı suikastlarının ardında da bilinmeyene duydukları merak var.

Gazetecilik zor, zor olduğu kadar da tehlikeli bir meslek.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER