İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in CHP’ye yakınlığıyla bilinen Halk TV’deki “Ben cumhurbaşkanlığına değil başbakanlığa adayım” şeklindeki sözleri, iç siyasetin en canlı tartışma konularından biri haline geldi.
Doğru öngörülerde bulunabilmek için öncelikle şu sorunun cevabını bulmak gerekiyor:
Bu sözler verilmiş bir karar yahut, bir niyet beyanını mı ifade ediyor?
Yoksa ucu açık bir pazarlık kozunun denkleme sokulması anlamını mı taşıyor?
Düz bakınca, muhalefetin ortak adayını belirleme anlamında en fazla söz sahibi olma hakkını elinde bulunduran iki partiden birinin genel başkanının pistten çekilmesi ve diğer ismin önünün açılması şeklinde okunabilecek bir hamle bu.
Yani, Meral Akşener’in çekilmesiyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun önü açıldı diye düşünülebilir.
Peki, ama gerçekten öyle mi?
Akşener’in sözlerine bakıldığında, cumhurbaşkanı adaylığından kesin olarak vazgeçtiği anlamı çıkmıyor.
Bu yönüyle bir ‘nihai karar duyurusundan’ çok, siyasi kazançları hesaplanmış bir hamle gibi duruyor bu sözler.
Yani, muhalefetin ortak aday arayışlarında daha köprünün altından çok sular akıp gidecek, bu belli.
AKŞENER 2018’DE KURULTAY ÇAĞRISI YAPMIŞ, GENEL BAŞKAN ADAYI OLMAYACAĞINI AÇIKLAMIŞ SONRA FİKRİNİ DEĞİŞTİRMİŞTİ
Bir örnek vereyim:
Akşener, Haziran 2018’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bir ay sonra
Twitter hesabından yaptığı sürpriz bir duyuru ile seçimli kurultay kararı aldığını ve genel başkan adayı olmayacağı duyurmuştu.
Bu duyuru, “Ben cumhurbaşkanlığına değil başbakanlığa adayım” sözlerine göre daha net bir karar gibi gözüküyordu ama işler devamında öyle gelişmedi.
Yapılan ilk kurultayda Akşener yeniden İYİ Parti’nin başına geçerek yoluna devam etti.
(Kemal Kılıçdaroğlu da 2010’da genel başkan olmayacağını açıkladıktan hemen sonra hızlı bir U dönüşü ile, CHP’nin bir numaralı koltuğuna oturmuştu).
Dolayısıyla, İYİ Parti liderinin Halk Tv’deki sözlerine cumhurbaşkanı adaylığından kesin olarak feragat etti anlamını çıkarmak şu an için aceleci bir yorum olabilir.
Bu sözlerin yer aldığı haber metnini okuyunca, içimden, adaylıktan feragat etmekten çok, aralarında rekabet halinde olan Akşener’in Kılıçdaroğlu’na karşı bir hamlesi gibi duruyor bu sözler demek geçti.
“BEN ADAY DEĞİLSEM SEN DE OLMAMALISIN”
İYİ Parti çevrelerinin, Akşener’in yakın kurmaylarının havasını yokladığımda, bu düşüncede yalnız olmadığımı fark ettim.
Bu kurmaylardan biri, genel başkanlarının bu hamlesinin Kemal Kılıçdaroğlu’na dönük bir mesajı kendi bünyesinde taşıdığını açıkça dillendirdi.
Nedir o mesaj?
“Ben aday olmuyorsam sen de olmamalısın.”
Yakın çevresi Akşener’in sözlerinin içini şu türden cümlelerle dolduruyor:
-Parlamenter sistem konusunda kararlı bir duruş sergilemek.
-Sembolik cumhurbaşkanı olmaya razı olmamak.
-İcra makamında ve belirleyici bir pozisyonda olmak.
Meseleye bu tarafından bakınca, yukarıda sözünü ettiğim ‘düz bakışın’ tam tersi bir denklem karşımıza çıkıyor.
Yani aslında Meral Hanım o sözleriyle adaylık yarışında Kılıçdaroğlu’nun elini rahatlatmış olmuyor, aksine CHP liderinin elini zayıflatacak, ‘üçüncü kişilerin’ denkleme girmesine yol açacak, belki de günün sonunda ibrenin yeniden kendisine dönmesini sağlayacak bir kozu devreye sokmuş oluyor.
Bu zeminde fikir yürütmeye devam ettiğiniz takdirde, mantığınız sizi şöyle bir yere çıkarıyor:
Meral Akşener’in bu hamlesinden sonra Kemal Kılıçdaroğlu, adaylıklarına karşı olduğunu kamuoyu önünde defalarca zikrettiği Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş gibi isimlerin adaylık ihtimallerinin masaya geri dönmesine rıza göstermek zorunda kalabilir.
Kılıçdaroğlu’nun adaylık şansı bitti mi?
Hayır, bitmedi tabii.
Ancak, bu son hamlesinin ardından kendisi Akşener’i buna ikna etmek için daha fazla çaba harcamak, daha fazla taviz vermek, daha fazla pazarlık yapmak zorunda kalabilir.