Kosova genel seçimleri, 6 Ekim 2019 tarihinde yapılmıştı. Hatırlarsanız, 7 Ekim’de de bu konuda bir analiz kaleme almış ve Ocak Medya’da yayınlamıştım.
Seçimler şöyle neticelendi:
VV (Albin Kurti): % 26.27, MV sayısı: 32
LDK (İsa Mustafa): % 24.54, MV sayısı: 29
PDK (Kadri Veseli): % 21.23, MV sayısı: 25
AAK-PSD Koalisyonu (Ramush Haradinaj): % 11.51, MV sayısı: 14
Ayrıca diğer küçük partiler ve azınlıkların partileri de katılmışlardı seçimlere.
Bu neticeler çerçevesinde; VV ve LDK’nın “büyük koalisyonu” kurması, beklenen en muhtemel senaryo idi.
Bu senaryonun işlemesinde bir problem alanı vardı, o da VV Lideri Albin Kurti’ye “iktidarın hangi ölçüde” teslim edileceği, meselesiydi.
Bu endişelerle bir önceki yazımı kısaca şöyle bitirmiştim:
“Burada üç önemli problem alanı çıkıyor karşımıza:
• VV ve LDK’nın bu kadar yakın oy farkı ile seçimlerden çıkmış olması, politik oyunlardan medet umanlara fırsat verecek, başbakanın hangi partiden olacağı konusunun nasıl aşılacağı zorlaşacak.
• Kaybeden PDK’nın cumhurbaşkanı olan Hashim Taqi (Haşim Taçi)’nin, Türkiye’deki “haziran seçimleri sonrasına benzer” oyalama sürecine girip girmeyeceği? Muhtemelen, hükümetin kurulmasının geciktirilmesini, kirli siyasi atraksiyonların yapılmasını beklemek gerek.
• Albin Kurti’nin partisinin (Vetëvendosje-VV) yeniden “derin devlet” operasyonu ile bölünüp, bölünmeyeceği? Bir önceki seçim sonuçlarında partiyi bölmüşlerdi.
Bu üç önemli sorunun en önemlisi, “derin devletin” Albin Kurti’ye yeni bir parçalama operasyonu yapıp yapmayacağı. Bu sorunun cevabı, diğer ikisini de belirleyecek.“
Maalesef bu endişelerimde haklı çıktım.
Seçimlerin üzerinden 4 ay gibi çok büyük bir süre geçmesine ve hükümeti kurma konusunda sayısal bir yetersizlik olmamasına rağmen, hükümetin güçlükle kurulabilmesi, VV lideri Albin Kurti’nin önemli tavizler vermesi ile gerçekleştirilebildi.
Kosova’yı kontrol eden “derin devlet”, bütün güç merkezlerini Albin Kurti’ye teslim etmek istemedi. Söz gelimi; parlamento başkanlığını ikinci parti olan LDK’ya vermek zorunda kaldı Albin.
En kritik mesele ise, 2 ay sonra Nisan 2020 içinde yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, iktidar partileri birlikte girmek zorundalar. Bu nedenle, iktidar ortaklarının CB adaylığı konusunda da anlaşmış olmaları gerekir. Bu da en büyük parti adayının desteklenmesi şeklinde tecelli etmeli, siyasi etik böyle. Ancak bu konuda 4 aydır bir karara ulaşılamıyordu. İktidarın diğer ortağı LDK, bu postun kendisine verilmesini istedi başlangıçta. VV itiraz etti.
Hükümetin kurulmasından sonra, iki ay gibi kısa sürede gidilecek seçimlerde, koalisyon ortaklarının muhaliflerle işbirliği yapması, hükümette çatlak anlamı taşıyacaktı. Bu nedenle de en büyük partinin adayı üzerinde şimdiden anlaşmaları gerekiyordu.
Ama olmadı. Devletin en üst makamı olan cumhurbaşkanlığının VV’ya verilip verilmemesi konusu, en çok tartışılan konu oldu ve VV’nin talebi kabul görmedi.
“Derin devlet” cumhurbaşkanlığı makamının VV’ya verilmemesi konusunda ısrarcı oldu ve Nisan 2020’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “desteklenecek aday konusunda koalisyon ortaklarının serbest hareket etmesi” kararını almak zorunda kaldılar ve böylece hükümet kurulabildi.
Bunun anlamı, CB seçimleri geldiğinde hükümet bozulmayacak, ama VV’nin cumhurbaşkanı adayına ortağı LDK destek verip vermemekte serbest olacak. LDK’nın muhalefet partileri ile bu konuda işbirliği yapması da, hükümetin bozulması anlamı taşımayacak.
Yani “derin devlet” cumhurbaşkanlığını VV-Albin Kurti’ye teslim etmek istemiyor.
Neden diye merak ediyorsunuzdur. Söyleyelim. Albin Kurti 5 yıl kadar önce; “İslamafobi ile mücadele edeceğiz”, “İslam’a karşı önyargılı davranmayacağız” anlamında bazı sözler söylemişti. Kosova devletinin ve Kosova bağımsızlık hareketinin derinliklerinde önemli roller oynayan “Vatikan” bu ifadelerden oldukça rahatsız olmuştu.
Bu seçimlerden bir önce yapılan seçimleri de birinci bitirmesine rağmen, VV-Albin Kurti’ye o zaman da hükümet kurdurulmamış ve bunun için partisinden 11 MV istifa ettirilerek, parti bölünmüştü. Anlayacağınız mesele hayli ciddiydi.
Bu defa da benzer adımlar atılmaya çalışıldı. Ancak; halkın Albin Kurti’ye olan giderek yükselen teveccühü ve ekonominin dibe vurması, işsizliğin zirve yapması gibi, acil ekonomik önlem alınması gereken meseleler nedeniyle, bu konuda çok da ileri gidilemedi.
Albin Kurti’nin de verdiği tavizlerle, 4 ay sonra hükümet kurulabildi.
Meclis başkanlığı LDK’ya verildi. Cumhurbaşkanlığı konusunda VV-Albin Kurti’nin şansı iyice azaltıldı.
“Türkiye’deki derin devletin”, eşi başörtülü diye, cumhurbaşkanlığını Abdullah Gül’e vermemesi olayına ne kadar benziyor değil mi?
Bir notla bitirelim. Albin Kurti; dosdoğru kişiliği ile Türkiye’nin birlikte çalışabileceği en uygun liderdir, mevcutlar içerisinde. TC Devleti bunu bir kenara not etmelidir.
Kosova’mıza ve Türkiye’mize hayırlı olması dileği ile.