Türkiye’nin ge(tiri)ldiği nokta itibarıyla her alanda gittikçe derinleşen krizlerle karşı karşıya kalması Saray iktidarının iddia ettiği gibi dış güçlerin komplo ve kumpaslarının mı bir neticesi; yoksa tek adam rejimine geçildikten sonra“pik” yapan “ortak akıldan iyice uzaklaşıp kopma” tercihinin mi bir sonucu?
Her konuda sorunları örterek “Reis”i pohpohlayanlar çözümü yine ondan bekliyor ve “Her krizden güçlenerek çıktı, yine öyle olacak” diyorlar; ama bu defa durum çok farklı.
18 yılı geçen iktidar serencamında yaşananlar bu açıdan tahlil edildiğinde ortaya çıkan sonuç Saray dalkavuklarını doğrulamaz.
Olanları kısaca gözden geçirecek olursak:
2002’de Erdoğan’ın sokulmadığı seçimde tek başına iktidar olan AKP, “Reis”e milletvekili seçilip başbakan olma yolunu açan anayasa değişikliğini hem kendi içindeki dayanışmaya, hem de CHP’nin verdiği desteğe borçluydu.
2007’deki seçim başarısında 27 Nisan muhtırasına, AYM’nin 367 dayatmasına ve Meclisin bu yüzden cumhurbaşkanı seçemeyişine yönelik yoğun tepkilerin büyük etkisi vardı.
2011 seçiminde de, 2008’de AKP’ye açılan kapatma davasına tepkiler belirleyici oldu.
Üçünde de o günkü vesayet odaklarınca sebebiyet verilen mağduriyetler parti içi dayanışmayı güçlendirip AKP’nin önünü açtı.
2015’e gelindiğinde, iktidar açısından artık mağdur olan değil, mağdur eden bir çizgi öne çıktı ve AKP tek başına iktidarı kaybetti.
Partinin iç uyum ve dayanışmayı kaybetmeye başladığı da su yüzüne çıktı. Haziran seçiminin sonuçlarından rahatsız olan Reisçi kanat çeşitli manipülasyonlarla koalisyon kurdurmayıp, derin mahfillerce tırmandırılan terör ortamında Kasım seçimini dayattı.
Sonrasında meş’um ve karanlık 15 Temmuz olayı, 20 Temmuz OHAL süreci, kendisine “cumhur” adını veren devletçi ve ulusalcı ittifakın kurulması, böylece altyapısı oluşturulan tek adam rejiminin hayata geçirilmesi, AKP’de bir dağılma ve kopma sürecini tetikledi.
Partinin kuruluşunda bulunmuş, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bakanlık ve teşkilât yöneticiliği yapmış birçok isim yolunu ayırırken, yeni ortaklarıyla ilerleyen Saray iktidarı “esrarengiz” kadrolar tarafından kuşatıldı.
“Reis”in ortak aklı dışlayan bu tercihiyle Sarayın geldiği ve ülkeyi getirdiği yer ortada.