Rabbimiz, Bakara Suresi 44. ayetinde, “Halkı iyilik yapmaya çağırıp dururken kendinizi unutuyor musunuz...” buyuruyor ve değişime insanın kendisinden başlaması gerektiğine vurgu yapıyor. Ayet bize iyiliği önce kendimize tavsiye etmemiz gerektiğini açıklıyor.
Söz sahibinin benliğinde yer edinmişse, muhatabı üzerinde daha tesirli ve daha kalıcı etkiler bırakır. Fakat nedense insan hatalarıyla yüzleşmekten şiddetle kaçınır ve insanların eksik yanlarına odaklanarak kendisine üst bir rol biçer. Kürsüden muhataplarına nasihat eden hocalarımızdan tutun da halka nutuk çeken siyasilerimize, eğitimcilerimizden ebeveynlerimize kadar herkesin hedefinde diğerlerini değiştirmek vardır. Değiştirmek isterler, nasihat ederler, kusurları ortaya döker ve kişiyi yerden yere vururlar ancak ne eylemlerinin ne de sözlerinin bir geçerliliği vardır çünkü nasihat ettikleri şeyin kendi hayatlarında bir karşılığı yoktur.
İnsanlık tarihine yön veren ve geride kalıcı bir iz bırakan şahsiyetleri diğerlerinden ayıran en önemli etken, değişime kendilerinden başlamaları ve halklarına verdikleri nasihati ilk evvela kendilerine telkin etmeleridir. Onlar kibir kalıplarını kırarak tevazua tutunmuş şahsiyetlerdi ve hatalarının söylenmesinden hiçbir rahatsızlık duymaz, iç dünyalarına dönüp hallerini değiştirmeye çalışırlardı. Nasihat ederken kibre kapılmaz biz duygusu ile hareket eder ve muhatabı etkilemeyi başarırlardı. Bilinen bir gerçektir; insanın yaşamadığı, inanmadığı bir şeyi muhatabına tavsiye etmesi tesirli olmaz, kalıcı bir etkiye dönüşmez. Hz. Ömer, “Başkalarını değiştirmek istiyorsan önce kendini düzelt” demiş ve kişinin tavsiye ettiği şeyi içselleştirmesinin karşı taraf için daha tesirli olacağını belirtmiştir. Doğru söz bir güçtür ve kişi önce bu sözü kendisine söylemelidir.
Hz. Peygamber, insanları hakka davet ederken elbette sözü bir araç olarak kullanmıştır ancak o muhatapları üzerinde hâl dili ile de aynı şekilde etkili olmuştur. Nitekim hâl ile konuşmak bazen sözden daha etkilidir ki, bugün kürsülerde ahlâk kesen hocalarımızın sözlerinin tesirli olmamasının en önemli nedeni sözün sahibinin hayatında bir yer edinememesidir.
İyiliği tavsiye edip, kötülüğe karşı uyarıda bulunmak hepimiz için bir sorumluluktur ancak ilk evvela nasihati kendimize yapmalı ve mesajımızı hâl dili ile de iletebilmeliyiz. Unutmayalım değişim fertte başlar ve öbek öbek topluma yayılır… Eğer biz kendimizi değiştiremezsek karşı tarafı değiştirme şansımız hiç olmayacaktır… Öyle değil mi?