Bayram günleri, eş-dost-akraba ziyareti için birer vesiledir. Bayramlarda bol bol muhabbet edilir.
Korona günlerine denk gelen ilk bayram (Ramazan Bayramı) ev hapsiyle geçti; bu defa da “Uzaktan bayramlaşın, telefonu tercih edin” tavsiyesine uyuluyor.
Ziyaret olmayınca muhabbet de olmaz mı?
Olur. Uzaktan da, telefonla da muhabbet olur.
Ben de bugün sizlere birkaç başlık altında muhabbeti açmaya yarayacak konular sunacağım.
Türkiye’yi bilen dünyayı iyi dizayn eder
Arefe günü öğle saatlerinde gelişmeyi öğrenir öğrenmez o günkü yazımı tazeleme ihtiyacı duymuştum. İngilizlerin, dış istihbarat birimleri olan MI6’in başına, temel özelliklerinden biri ‘Türkçe bilmek’ olan Richard Moore’u atayacaklarını açıklamaları üzerine.
Richard Moore ülkemizde dört yıl büyükelçilik yapmıştı. Beşiktaş taraftarı olarak biliniyordu. Sosyal medyadan kendisine binlerce arkadaş edinmişti. Ankara’da bilebilecek durumdaki kime “En sempatik diplomat kim?” diye sorsanız, cevap olarak onun ismini alırdınız.
Olağanüstü başarılı bir diplomattı.
MI6’in başına ülkemizi ve insanımızı tanıyan, Türkçe bilen birinin gelmesini nasıl anlayacağız?
Herhangi bir olay tek olduğunda, bu, standart kabul edilir. Aynı türden iki gelişme yaşanırsa buna rutin denilebilir. Üçüncü kez tekrarlandığında ise, ben, buna, “Hımm, bunda bir iş var” tepkisini veririm.
İngiltere’de yaşanan aynı türden üçüncü olay.
Daha önce de Amerikalılar, yine Türkiye’de bulunmuş, Türkçe de bilen Gina Haspel’i CIA’nin başına getirmişlerdi.
Bu iki atamayı yazdım, birileri onlardan önce yapılmış başka bir benzer atamayı daha hatırlattı.
Fransa’nın dış istihbarat örgütü DGSE’nin başında 2017’den beri Bernard Emié bulunuyor. Emié de 2007-2011 yılları arasında ülkesinin Ankara büyükelçisiydi. O da dilimizi çok iyi konuşan diplomatlardan.
[Rusya Federasyonu’nda Vladimir Putin’in en yakınında bulunanlardan, sözcüsü Dimitry Peskov da Türkçe biliyor ve ülkemizi yakından tanıyor; ancak istihbaratçı olan o değil Putin. Bu sebeple onu bu kategoriye koyamıyorum.]
Üç ülkede, ortak özellikleri ‘Türkiye’ irtibatı olan üç kişi, ülkelerinin istihbarat örgütlerinin başında.
Tamam, bu işin içinde bir iş var da, ama ne?
Aklıma çok sayıda ihtimal geliyor; üzerinde en fazla durulmayı hak eden ihtimalin ülkemizin istihbaratçılar için iyi bir eğitim merkezi yerine geçtiği tezine inanmaya başlıyorum. Bir tür laboratuvar, deney kabı Türkiye. Burada öğrenilenler istihbarat örgütlerinde işe yarıyor veya yarıyabileceği düşünülüyor.
Sizlerin aklınıza gelecek ihtimalleri de öğrenmek isterim.
****
‘He man’ lider seçimi kaybedebileceğini anlarsa
Birkaç gün önce, burada, çağımızdaki ‘he man’ türü liderlere, 26 yıldır Belarus’un başında bulunan Alexander Lukashenko örneğini vermiştim. 9 Ağustos’ta seçim var Belarus’ta ve Lukashenko altıncı kez seçilebilmek için akla gelen gelmeyen her şeyi yapıyor.
Rakiplerini şöyle veya böyle ortadan kaldırmak da dahil.
Yine de karşısına bir rakip çıktı. Daha doğrusu eşlerinin adaylığı önlenmiş üç kadın güç birliği yaptılar ve aralarından birini aday olarak Lukashenko’nun karşısına çıkardılar.
Sıkışan ‘he man’ türü lider seçilememe ihtimali belirince ne yapar?
Lukashenko ve Putin..
Bu soruya bir cevap Belarus’tan dün geldi. Rusya’nın ülkesinde bir askeri darbe yapmaya hazırlandığı iddiasını ortaya attı Lukashenko ve “Wagner şirketinin paralı askerleri” diye adlandırdığı bir grubu yaka paça gözaltına aldırdı.
Seçimde rakibi Svetlana Tikhanovskaya‘nın eşi tutuklanacağını anlayınca Moskova’ya kaçmıştı. Lukashenko’ya bağlı medya şimdi iki olay arasında ilişki kurmakla meşgul. [Ülkedeki muhalif basın mensupları seçim öncesi tıkıldıkları cezaevlerindeler.]
İşin ilginç yönü, Lukashenko’nun başında bulunduğu Belarus’un en yakın müttefiki, Rusya. İki ülke silahlı kuvvetleri her yıl birkaç kez askeri tatbikat da yapıyor.
Wagner kiralık unsurlarıyla oradaysa rakip adayı zora düşürmek için oradadır diye düşünüyorum. Seçimden Lukashenko yeniden başkan olarak çıkarsa, “Özür dileriz” denilerek Ruslar ülkelerine geri gönderilecektir.
****
Trump: Seçim ertelensin, yoksa sonucunu tanımayabilirim
‘He man’ türü liderlerin en ünlüsü olan Donald Trump da ABD’yi şaşkınlıktan şaşkınlığa sürüklüyor, 3 Kasım’da yapılacak seçim öncesinde.
Önce katıldığı bir programda kendisine yöneltilen “Seçimi kaybederseniz, sonucu kabul edecek misiniz?” sorusuna “Tabii ederim” cevabı vermeyerek şaşırtmıştı. Şimdi de, attığı bir Twitle, korona günlerini bahane ederek, seçimin ertelenmesinin gerekebileceğini ileri sürdü.
Seçimde kaybedebileceğini anlayan ‘he man’ türü liderin neler yapabileceğine dair bir örnek de bu.
Elinden gelse seçimi erteler, onu başaramazsa sonucunu kabul etmemek için her şeyi yapar.
Trump ve McConnell.. McConnell artık Trump’ın arkasında değil..
Kendi partisinin en güçlü adamı, Cumhuriyetçiler’in Senato’daki grup başkanı Mitch McConnell, “Biz karda kışta kıyamette, barışta ve savaşta, salgında ve yaygın hastalıklarda seçimi zamanında yapmayı başarmış bir ülkeyiz” diye Trump’a karşı çıktı.
Kaybederse onu kendilerinin koltuktan kazıyacakları görüntüsünü veriyor Cumhuriyetçi Parti’nin ileri gelenleri…
****
İşte size bayram ziyaretlerinde (veya uzaktan) üzerinde konuşabileceğiniz üç konu başlığı.