Dünya Bülteni'nden Osman Şahin Analiz Etti...
Belarus, Rusya Federasyonu ile Polonya arasında kalan Türkiye’ye dost bir ülkedir. Rus dilinde “Belarus” kelimesinin anlamı “Beyaz Rusya” demektir. Beyaz Rusya: “İşgale uğramamış ülke, insanları başka ırk ve medeniyetlerle karışmamış bölge anlamlarına gelmektedir. Ülkemize sığınan (1) Çarlık yandaşı Ruslara da “Beyaz Rus” denmektedir. Ancak burada, “Beyaz Rus” tabiri bir ırk anlamı taşımamakta olup Çarın yakın çevresi olan üst sınıf anlamında kullanılmaktadır. Çarın Beyaz Rus aristokratları ile halihazırdaki Belarus (Beyaz Rusya) halkını karıştırmamak lazım. “Beyaz Türk” tabiri de “Beyaz Rus” kavramından esinlenilerek kültürümüze aynı anlamda girmiştir.
Belarus’un dili ve ırkı Ruslardan farklıdır. 1994 tarihinden bu yana Aleksander Lukaşenko tarafından idare edilen ve AB ve ABD ile siyasi sorunlar yaşayan Belarus, ticari ve iktisadi yapısı müeyyidelerle frenlenmiş olmasına rağmen, ekonomisi düzgün yürüyen 11 milyon nüfuslu yemyeşil bir Sovyetler Birliği ardılı ülkedir.
Belarus Seçimleri
9 Ağustos 2020 tarihinde Belarus’ta seçimler yapıldı ve Aleksander Lukaşenko yüzde 80’lik bir ekseriyetle altıncı kere Cumhurbaşkanı seçildi. Seçimi 450 AGİT gözlemcisi takip etti. AGİT temsilcileri hazırladıkları raporda, seçimin eski seçimlere göre iyi geçtiği, ancak propaganda fırsatları eşit olarak verilmediği için AGİT kriterlerine uygun bir seçim yapılmadığını bildirdiler. AB ve ABD’de seçim sonuçlarını kabul etmedi. Tabiatıyla, batıdan destek alan muhalefet Belarus’ta sosyal medya üzerinden organize oldu, seçime hile karıştırıldığını ileri sürdü ve halkı sokaklara döktü. 20 gündür halk sokaklarda seçimin iptal edilmesini bekliyorsa da, Cumhurbaşkanı Lukaşenko seçimin yenilenmeyeceğini ancak yeni Anayasanın hazırlanacağını açıkladı.
Rus Vagner şirketinin bağlı paralı milisleri Belarus güvenlik güçleri tarafından böyle yakalandı.
Altı kere seçimi kazanan Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko kimdir?
Pedagoji ve Tarım yüksek lisans eğitimi almış olan Aleksander Grigoryeviç Lukaşenko, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra 1994’de Belarus Cumhurbaşkanı seçildi. Kendi ifadesiyle, bağımsızlığını yeni kazanmış olan ülkesini kapitalizmin pençesinden kurtarmak için uğraş verdi. Çünkü SSCB zamanında serbest piyasa yoktu, develüasyon, enflasyon, deflasyon ve paradan para kazanan faiz sistemini kimse bilmiyordu. Her şey devlet tarafından karşılanıyordu. Kapitalist sistemin Belarus’u kuşatma gayretleri halkın ve Lukaşenko’nun direncine takıldı. Lukaşenko Belarus halkını bu tehlikeli geçiş sürecinden kurtarmak için tedbirler geliştirdi. Bu süreçte Belarus rublesi sürekli değer kaybediyordu. İki kere paradaki “üçer sıfırı” sildi ve Türkiye’nin de paradan sıfır silmesine ilham kaynağı oldu. Bir ara Minsk Borsasını açmak istedi, ülkesindeki ticari hayatın borsa oyunlarına hazır olmadığını düşünerek bundan vazgeçti. Bu uygulamaları kendisine halkın sempatisini kazandırdı. O kadar ki o zamanlar büyük bir ekonomik sıkıntı içinde olan Rusya Federasyonu (RF) halkına da umut kaynağı oldu ve takdir gördü. Bu sempatiyi fırsata dönüştürmek isteyen Lukaşenko, Rusya ile “Birlik Antlaşması” imzalayarak Belarus-Rusya Federasyonunun (BR-RF) Cumhurbaşkanı olmak istedi. Halk tarafından sevilmesi o zamanki RF Başkanı Boris Yeltsin’i kıskandırdı. Lukaşenko, 1997 seçimleri öncesi Moskova’ya giderken Rusya tarafından uçağı havadayken geri çevrildi ve Rusya’dan ilk darbeyi aldı. Yeltsin, kendi yerine KGB Başkanı Putin’in başkan seçilmesini istiyordu veya yeni başkan seçimi konusunda inisiyatifin KGB’de olduğu mesajını veriyordu. Lukaşenko bir daha RF Liderliği konusunu gündemine almadı.
Belarus Cumhurbaşkanı Aleksander Grigoryeviç Lukaşenko
Lukaşenko’nun dünya görüşü:
Lukaşenko eski SSCB ekonomik sisteminin devam etmesini isteyen bir liderdir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasını müteakip, tek kutuplu bir dünyanın insanlık için bir tehlike olduğuna inanır ve dünya barışının iki kutuplu bir dünya tesis edilmesiyle mümkün olacağını her vesile ile dile getirir. Varşova Paktının dağılmasını müteakip geçen 30 yıllık sürede Ortadoğuda, Güney Amerikada (Venezüela) meydana gelen olaylar bu görüşü doğrulamıştır. Bugün maalesef ABD’yi hiçbir güç dizginleyemiyor. Son yıllarda ABD’nin, Türkiye ile müttefik olduğunu hesaba katmadan Irak ve Suriye’de sergilediği politika tek kutuplu dünyanın ne anlama geldiğini göstermiştir. Lukaşenko, ABD karşısında Rusya veya Çin’in de içinde bulunduğu bir gücün oluşması tezini savunanlardandır. Bu sebepten dolayı ABD tarafından iktidardan uzaklaştırılması gereken liderler listesine eklenmiş ve “diktatör” olarak yaftalanmıştır.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Belarus’u ziyareti sırasında Belarus Müslüman Tatar Müftüsü Ebubekir Şabanoviç tarafından kendisine hediye edilen Kuranı Kerimi öperek kabul etmiş, Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko’da aynı saygı ile Kur’anı Kerimi öpmüş ve 1,6 milyar Müslümanın takdirini kazanmıştır.
Detaylı bilgi için: https://www.dunyabulteni.net/haber-analiz/minsk-camiinin-acilisinin-hatirlattiklari-h383802.html
Belarus seçimlerinde Rusya faktörü
Rusya’nın Belarus’ta meydana gelen olaylar hakkında ilgisiz kalması düşünülemez. Bilindiği üzere Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerini ve özellikle enerji alanında kendisine bağımlı olan Belarus’u arka bahçesi olarak görmektedir. Basından okuduğumuza göre Enerji (doğalgaz) fiyatlarını artırarak meydana gelecek belirsiz ortamı lehine çevirmek istiyor. Bugün Rusya, NATO’nun Belarus’ta darbe yapacağı tezini medyanın diline düşürerek yaydığı propagandalarda Lukaşenko’yu kendine medyun hale getirdi. Rusya, seçim öncesi 200 kişilik Wagner milisini Belarus’a göndermiş olup, 33’ü Belarus’un güvenlik güçleri tarafından tutuklanmıştı. Milislerin, bir Rus Bakan Yardımcısına bağlı olarak yurtdışında eylem yaptıklarını Lukaşenko bir basın mülakatında kamuoyuna duyurmuştu. Doğrusu, Rusya’nın rolü olmadan Belarus’ta herhangi bir rejim değişikliğinin gerçekleşmesi mümkün değil.
Son seçimlerden sonra başlayan protesto gösterilerini AB-ABD ülkelerinin mi yoksa Rusya’nın mı finanse ettiğini zaman gösterecektir.
Lukaşenko’nun Belarus’u “komşu ülkeler” karıştırıyor tabiri de manidardır. Bu ifadenin Rusya’yı da kapsayıp kapsamadığını bilmiyoruz. Belarus NATO ile Rusya arasında bulunan bir ülke. Lukaşenko’nun; “NATO sınırımıza yığınak yapıyor” uyarısının NATO tarafından yalanlanması, olayların kurgular ve tehditler üzerinden manipüle edilmek istendiğini göstermektedir. Son seçimi müteakip meydana gelen olaylar yatışmayınca ve karizması ikinci kere çizilen Lukaşenko kerhen Rusya’nın etki alanına girmiş oldu. Ancak, siyasi olayların doğuracağı neticeleri görme konusunda 26 yıllık bir liderlik tecrübesine sahip olan Lukaşenko’nun bu krizi de atlatması beklenmektedir.
Lukaşenko iktidarı zamanında Belarus ABD ilişkileri
Belarus’taki protesto olaylarının arkasında AB ve ABD var. Özellikle ABD’nin 1994 tarihinden bu yana Belarus muhalefetiyle olan ilişkileri bu iddiamızı teyit ediyor. Zira ABD, yöneticilerinden memnun olmadığı ülkeleri muhalefet üzerinden dizayn etme konusunda tecrübeli bir ülke. Bu politikayı hedef ülkelerin içişlerine karışmak olarak yorumlamıyor. ABD başkan adaylarından demokrat Joe Biden’in ülkemiz hakkındaki talihsiz beyanları da aynı bakış açısını yansıtmaktadır. ABD’li başkan adayının bu nazik olmayan beyanı henüz elde edemediği güc sarhoşluğundan değil ABD’nin 1990 tarihinden sonra elde ettiği tek kutuplu konumundan gelmektedir. (Gözle görülmeyecek kadar küçük bir virüsün karşısında çaresizliğini ilan eden ABD bugün dünyaya meydan okuyor ve uluslararası diplomatik teamülleri hiçe sayarak başka ülkelerin içişlerine karışabiliyor).
Lukaşenko ile ABD arasındaki ilişkiler bugüne kadar olumlu bir seviyede yürümedi. Bunda ABD’nin Lukaşenko’yu her fırsatta Saddam Hüseyin veya Kaddafi gibi göstermesinin etkisi olduğu söylenebilir. ABD, Lukaşenko’yu diktatör gibi sıfatlarla anarak halkının gözünden düşürmek istemişse de Belarus lideri kendini ordusuna ve halkına sevdirmeyi başarmış ve ABD’li diplomatların Belarus’ta muhalefetini organize etmesine fırsat vermemişti.
Bugün Belarus bürokrasisinde ve ordusunda direnişi destekleyen hiçbir bürokrat yoktur
Lukaşenko döneminde, Belarus ile ABD arasında defalarca Büyükelçi krizleri yaşanmıştı. Şöyle ki: Lukaşenko iktidarının başlangıcında ABD Belarus Büyükelçisini New York Havaalanından geri çevirmişti. Belarus da buna misliyle mukabelede bulundu. Bilahare (2000) senesinde ABD Büyükelçiliğine sığınan Belarus muhalefet liderini ABD’nin Minsk Büyükelçisi diplomatik makam arabasıyla (filmleri andırır şekilde) ülke dışına (Vilnius’a) çıkardı. 2008 tarihinde de benzer bir kriz çıkmış ve Büyükelçiler karşılıklı olarak geri çekilerek temsil düzeyi maslahatgüzarlıklar seviyesine indirilmişti. 2019’da ikili ilişkiler iyileşme temayülü göstermiş ise de son olaylar üzerine ABD tarafından yeniden bir yıllık yaptırım kararı alınması ilişkileri yeniden germiştir.
Öte yandan, 1990’de Belarus bağımsızlığına kavuşunca, eski SSCB Komünist Partisi politbüro üyelerinin kullandıkları, etrafı duvarlarla çevrili (yaklaşık üç bin dönümlük) “Drazdi” isimli kompleksi yabancı büyükelçilere ikametgah olarak tahsis etmişti. 1999 tarihinde,kompleksin su şebekesinin yenilenmesi çerçevesinde ABD’nin Minsk Büyükelçiliği ile Belarus hükümeti arasında sorunlar yaşanmış ve Büyükelçi Belarus’u terketmek durumunda kalmıştı.
Soros Vakfı ve Lukaşenko
SSCB’nin dağılma sürecinde Soros Vakfı Belarus’ta üniversite öğrencilerine burs dağıtıyordu. O zamanlar ekonomik sıkıntı içinde olan Belaruslu öğrenciler Soros Vakfından burs almaya mütemayil idi. Lukaşenko Cumhurbaşkanı olunca bu vakıftan burs alanların ileride bir milli güvenlik sorunu oluşturacağını düşünerek vakfın burs vermesine izin vermedi, faaliyetlerini yasakladı, bürosuna kilit vurdurdu. Eğer Soros Vakfı Belarus’ta verdiği burslarla gençlerin gönlüne girmiş olsaydı bürokrasiden de muhalefete destek verenler çıkacak belki bugünkü olaylar farklı bir mecrada seyredecek ve “bizim çocuklar”(!) Belarusta da darbe yapacaktı.
Lukaşenko ve Türkiye
Belarusça yazılmış en eski yazılı belge Türkçe (Osmanlıca) harflerle yazılmış bir satır altı Kur’an-ı Kerim Tefsiridir. Tefsir, büyük bir titizlikle muhafaza edilmektedir. Söz konusu Tefsir, başka nadide kitaplarla sergilenmiş ve sergiyi müteakip, iki ülke arasında kültürel anlamda büyük bir misyon üstlenmiş olup, Lukaşenko tarafından Türkçe’nin ortaokullarda İngilizce seviyesinde birinci yabancı diller grubundan okutulmasına da vesile olmuştur. https://www.dunyabulteni.net/haber-analiz/minsk-camiinin-acilisinin-hatirlattiklari-h383802.html
Lukaşenko’nun Türkiye politikası Rusya’nın politikasına benzemiyor ve değişen olaylara göre farklı yaklaşımlar göstermiyor. Şöyle ki: Lukaşenko, bugüne kadar Türkiye’yi rahatsız eden bir politika içine girmedi. Suriye’de Ruslarla yaşanan uçak krizinde arabulucu rolüyle devreye girdi ve Rus öfkesini yatıştırdı. Ülkesinde PKK’nın faaliyet göstermesine izin vermedi. Abdullah Öcalan’ın Minsk Havaalanında bekletilmesine dahi izin vermedi. Keza, Belarus Eğitim Bakanlığına Türkçenin ortaokullarda İngilizce gibi birinci derecedeki yabancı diller seviyesinde okutulması talimatını verdi.
Türkiye de, (batının uyguladığı ekonomik yaptırımlara rağmen), Cumhurbaşkanı seviyesinde Belarus’u ziyaret etti. İlişkilerini daha da geliştireceğini açıkladı ve karşılıklı ziyaretler en üst düzeyde gerçekleşti. Ancak ticari ilişkiler bugün istenen seviyede değil. Bunda AB’nin Belarus’a uyguladığı yaptırımların etkisi var. Karşılıklı ticaretimiz yarım milyar dolar civarında olup müteahhitlik yatırımları ise 1,5 milyar dolar seviyesinde. Bir teknoloji ülkesiyle ticaretimizin bu seviyede olması ambargoyu lehimize çeviremediğimizi göstermektedir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 2016 tarihinde Belarus’a yaptığı çalışma ziyareti sırasında 10 milyar dolarlık ticaret hedeflendiğini açıklamışsa da Belarus’a uygulanan yaptırımlar sebebiyle bu rakama erişmek birkaç sene içinde mümkün görünmüyor. Zira bu ülkede de insanları sokaklara döktüler.
Belarus seçimleri hakkında basınımızda çıkan haber ve yorumlar AB ve Rus haber ajanslarının süzgecinden geçmiş haber ve yorumlardır. Rus basını da Belarus olaylarını kendi zaviyelerinden bakarak yorumlamaktadır. Hal böyle olunca son olayları Türkiye perspektifinden doğru görerek yorumlayabilmek zorlaşıyor. Mesela, Putin Belarus için özel güvenlik polisi kurulacağından bahsederken, ne maksatla seçim öncesi Belarus’a sızdıkları bilinmeyen Rusyalı bir Bakan Yardımcısının kontrolündeki Wagner milisleri Belarus tarafından tutuklanabiliyor.
Belarus’un batıya yakınlaşması veya Rusya’ya ilhakı Türkiye’nin lehine bir gelişme olmayacaktır. Türkiye için bugünkü fiili durumun devam etmesi maslahata muvafıktır. Zira Belarus bugün ülkemize karşı dostluk politikası izlemektedir.
Lukaşenko, Belarus’ta yatırım yapmak isteyen yabancılara çeşitli vergi kolaylıkları sağlamaktadır. Türkiye bu imkanları iyi takip etmeli ve özellikle tekstil alanındaki ticari ve ekonomik ilişkilerini her hal ve karda geliştirmelidir. Belarus’ta insan gücü ucuz olup Minsk’te kurulacak bir tekstil fabrikası Sibirya içlerine kadar yayılan geniş pazara rahatlıkla mal satabilir.
Özetle; Bugün Belarus’u batı ülkeleri karıştırmak istiyor. Rusya’da ilhak için şartların olgunlaşmasını bekliyor. Belarus’ta iktidar değişikliğini batının finanse etmesi Arap Baharını hatırlatıyor. Ülkede internet kapalı olmasına rağmen protestocuların sosyal medya üzerinden organize olmaları düşündürücüdür. Bilindiği üzere, Libya Lideri Kaddafi de, muhalifler sosyal medya üzerinden organize edilerek ayaklandırılmış ve iktidardan uzaklaştırılmıştı. (O Kaddafi ki halkından ne vergi, ne su ve elektrik parası almadığı gibi işsizlere devlet tarafından maaş, yurtdışında okumak isteyen Libyalı öğrencilere burs vermiş, halkının tarlasını sulaması için Büyük Sahra Çölünün altındaki denizi yapay nehir denilen dev borularla sahil şeridine getirip halkını bedava suya kavuşturmuş, evlenmek isteyenlere ev vermiş ve doğum yardımı yapmış idi. Kaddafi, petrol gelirlerini halkının refahına adilce yansıtmıştı. Batı ülkeleri refah içinde yüzen Libya’nın liderini demokrasi ve adil gelir dağılımı getireceğiz diye devirdiler ve ülkeyi felaketin içine soktular. Bugün Libya’nın yabancı bankalarda bulunan 300 milyar dolarlık petrol parasının akıbeti bilinmiyor. Libyalılara bu zulmü reva görenlere lanet olsun).
Aynı senaryo Belarus’ta da sergilenmek isteniyor. Bu yüzden, Belarus halkının Libya ve Irak olaylarını iyi analiz etmesi, dersler çıkarması ve Libyalılar gibi “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaması” lazım.
Bugün Belarus’daki protestoların toplum nezdinde sosyolojik bir zemini var mı bunun iyi irdelenmesi lazım. Zira Belarus halkı işsiz, aç ve susuz değil. Herkesin bir meşguliyeti var. SSCB’den kalma fabrikalar Lukaşenko tarafından özelleştirme adı altında ona buna peşkeş çekilmedi, bu işletmelerin çarkları hala dönüyor durumda olup teknoloji üretmeye devam ediyor. Lukaşenko’yu devirmek isteyenler muvaffak olurlarsa umarım ülkemizdeki 1960 darbecileri gibi “biz ne yaptık” deyip etraftan yardım istemezler.
Ülkemize sınırı olmayan bu dost ülkede istikrarın bir an evvel sağlanması en büyük temennimizdir.
-------
(1) Beyaz Rusların ülkemize göçlerini anlatan bazı kitaplar:
“Beyoğlunda Beyaz Ruslar”,
“Esir Şehrin Davetsiz Misafirleri”,
“Beni Unutma Rusyam”
“Spasiba” (Şükran) (Halife Abdulmecid’e ve bilahare Atatürk’e yardımlarından dolayı teşekkür kitabı)
Kaynak: Dünya Bülteni