Ukrayna’yı işgal kararı Rusya devlet başkanı Vladimir Putin için hayatının dönüm noktası olacağa benziyor. Sonuçta kazansa da kaybetse de kendisine yönelik değerlendirmeleri biraz daha olumsuz etkileyecek bir adım oldu bu onun için…
Stefan Zweig’in ‘İnsanlık Tarihi’nde Yıldızın Parladığı Anlar’ ile Thomas Carlyle’ın ‘Kahramanlar’ adlı eserlerinde yer verdikleri, başkalarının hayatlarını etkilemiş önemli insanlarla ilgili bilgileri edindiğim ilk gençlik yıllarımdan beri, Putin gibi kişilikleri besleyen etkileri hep merak etmişimdir.
O tür insanların adı her geçtiğinde ‘‘Yaptıklarında nelerden etkilenmişlerdir?’’ sorusu zihnimi işgal eder.
Sözgelimi kitap okurlar mı? Okurlarsa kimleri okurlar?
Dün günlük gazete okuma mesaim içerisinde Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesine göz gezdirirken karşıma çıkan Gary Saul Morson ve Morton Schapiro imzalı ‘‘Putin’in okuma listesinde kimler var?’’ başlıklı yazıyı önemsedim.
Önemsedim, çünkü şu yakınlarda elime geçen iki kitap, hakkında çok şey bildiğimi sandığım bir insan ile bir döneme kirli damgasını vurmuş bir istihbarat örgütüne tam da bu açıdan farklı bir ışık tutuyordu ve WSJ makalesi bu sebeple derhal dikkatimi çekti.
Bir okur olarak Stalin
Sovyetler Birliği’nin kendisinden sonra gelenler tarafından bile yaptıkları unutturulmak istenmiş ve mirası reddedilmiş ikinci devlet başkanı Josef Stalin’in sıkı bir okur olduğu hayli titizlikle araştırılmış bir kitaba şu yakınlarda konu oldu.
Kitabın adı ‘Stalin’in Kütüphanesi’ (Stalin’s Library)…
Döneminde çoğu idam mangaları karşısında hayatlarını kaybetmiş 1500 kadar yazarın katlinden sorumlu bilinir Stalin… Onun bir kütüphanesi olduğu, kitap okuduğu, okuduğu kitapların kenarlarına el yazısıyla notlar düştüğü hayret verici bir gerçek…
Görev verdiği üst düzey insanların evine gittiğinde adamların kitaplığına mutlaka göz atar, okunup okunmadıklarını anlamak için kitapları kurcalarmış…
Kendi kütüphanesinde 20 binden fazla kitap varmış.
Yalnızca siyasi kitapları değil, Gogol’u, Tolstoy’u, Dostoyevski’yi, Çehov’u, hatta Victor Hugo ve Shakespeare’i -kısacası Rus ve dünya klasiklerini de- okurmuş… [Dostoyevski’nin Rus gençleri üzerinde tehlikeli etkileri bulunduğuna inanırmış.]
Ölümü sonrasında yerine gelen Nikita Kruşçev, ismini tarihten silmeye çalışırken malikanesinde bulunan kütüphanesini korumama kararı aldığı için, Stalin’in kitaplarına sahip çıkılmadığı, her birinin farklı ellere geçtiği anlaşılıyor.
‘Stalin’in Kütüphanesi’ kitabının yazarı Geoffrey Roberts kütüphaneden dağılan kitapların peşine düşmüş, fakat pek azına erişebilmiş. Görebildiklerinden, Stalin’in okurken kırmızı, mavi veya yeşil kalemlerle kitabın kenarına notlar aldığı bilgisini ediniyoruz. Okuduklarından olumlu bulduklarını ‘tamam’, ‘işte bu’ gibi ifadelerle, olumsuz bulduklarını da ‘saçma’ veya ‘sahtekarlık bu’ gibi hakaretlerle ifade etmekteymiş Stalin…
Stalin gibi eli kanlı bir devlet yöneticisinin çok yönlü okuyan biri olması, ne yalan söyleyeyim, aklımı karıştırdı.
WSJ’de dün çıkan makale bu garabete hafif de olsa ışık tutuyor. Yazarlar, ‘‘Rusya böyle bir ülke, özellikle eski dönemlerde herkes bir şeyler okur, etkilenir ve etkilerdi’’ demeye getiriyorlar.
Stasi’nin şair ajanları
Stalin’in devlet yönetme anlayışı Sovyetler Birliği’nin uydusu sayılan öteki ülkelerde de etkisini hissettiriyor olmalı ki, son zamanlarda elime geçen ikinci eser, tam da bu duruma ışık tutuyor.
Philip Oltermann yeni çıkan kitabıyla, ‘German Federal Republic’ adını taşıyan ve 1991’de iki Almanya’nın birleşmesiyle tarihe karışan Doğu Almanya‘nın istihbarat örgütü Stasi’nin ajan olarak kullandığı insanlara yönelik bir yan etkinliğinin peşine düşmüş.
Kitap ‘Stasi’nin Şiir Halkası’ (Stasi’s Poetry Circle) adını taşıyor.
Oltermann’ın eline vaktiyle kırmızı kapaklı bir risale geçmiş. İlk göz gezdirdiğinde şaşırmış, önemsememiş ve bir tarafa bırakmış risaleyi. Neden sonra, 2015 yılında, kişisel sorunlar yaşadığı ve o durumunu atlatmak için bir yaşlılar evinde kalan insanlarla okuma seansları düzenlediği günlerde, risalede okudukları yeniden aklına gelmiş.
Doğu Alman istihbarat örgütü Stasi ilgi duyan ajanlarını haftanın bir günü bir araya getirip kendi ürünleri olan şiirleri birlikte okumalarını sağlıyormuş…
Şair istihbaratçılar…
Ne kadar absürd bir şey…
İlk verdiği bu tepki üzerine yolunu Almanya’ya düşürmüş ve risalede şiirleriyle tanıştığı biriyle buluşmuş.
O ilk kişiden sonra Stasi şiir halkasından başkalarıyla da…
Kitap ilgiyle okunuyor.
Stalin her türlü kitabı okumuş, ama işte tarihe geçen nice yanlış işi de yapmış…
İstihbarat örgütünün üyeleri arasında şiir meraklıları varmış Doğu Almanya’nın, ancak Stasi insanların iflahını kesen kötülükler yapmaktan geri durmamış…
[2006 tarihli ‘Das Leben der Anderen – The Life of Others – Başkalarının Hayatı’ adlı filmde, Stasi’nin takip altına aldığı bir oyun yazarını oturduğu apartmanın çatı katına kurulan bir düzenekle dinleme faaliyeti anlatılır. Etkili bir filmdir.]
Peki Putin kitap okur muymuş, neler okurmuş?
Maalesef WSJ makalesinde onunla ilgili başlığı hak eden hiçbir bilgi yok.
Şu tespit var ama: Bir kısım yazarlar, Rus tarihinden hareketle, etrafa düşman nazarıyla bakılması, düşman bilinenlerin de vücutlarının ortadan kaldırılması gerektiğini sürekli işler. Bunun doğal sonucu, Ruslar kendilerini genellikle mazlum olarak görür ve başkalarına da şer insanlar gözüyle bakıp onlara her türlü tepkiyi vermeye hakları olduğunu düşünürler.
‘‘Putin o tür yazarların etkisi altında’’ demeye getiriyor yazarlar…