Halktv.com.tr'de meslektaşım İsmail Saymaz'ın İstiklal Caddesi'ndeki terör saldırısını gerçekleştiren Ahlam Albashir'in ifadesinin tam metnini okuyunca ürperdim. Ağabeyinin ÖSO komutanı olmasından Türkiye'ye geliş şekline, kendisini kimin kullandığı -bütün soruları yanıtlayacak şekilde- tam olarak belli olmamasının dışında başka bir detay daha beni korkuttu. Fatih Camisi detayı.
Saymaz'ın Albashir'in ifadesinden aktardığı o kısım şöyle:
İkinci hedef Fatih Camisi: Bilal, Ahmet Elşeybun ve ben Fatih'e gitmek üzere sözleştik. Korsan taksiyi çağırdık. Bilal vazgeçti. Ahmet'le Fatih Camisi'nin önüne gittim. Zaman geçirip döndük. Bilal, "Zorunlu haller haricinde atölyeden çıkma" dedi. Hacı aradı. "Bilal'in lafını dinle" diye tehdit etti.
Daha önce Albashir iki kere de Taksim'e gitmiş ve keşif yapmıştı ifadesine göre, bir de Fatih Camisi'ne… Bu cami tartışmasız simgesel bir öneme sahip. Osmanlı devletini büyük bir imparatorluğa dönüştüren, dünya tarihini değiştiren II. Mehmet'in, Fatih'in adını taşıyor. İstanbul alındıktan sonra, 1462 yılında yapımına başlanan, 1469 yılında yapımı tamamlanan, 1509 depreminde hasar gören ve onarılan, 1766 İstanbul depreminde büyük hasar gören ve tekrar yapılan caminin simgesel önemi de vardır. İstanbul'daki İlk selatin (sultanlar) camidir, başta Fatih Sultan Mehmet'in olmak üzere, pek çok önemli ismin kabri burada bulunmaktadır. Türkiye'nin muhafazakâr dünyasından ve bilinen ailelerden çok sayıda ismin cenazesi de buradan kaldırılır. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın annesi Tenzile Hanım'ın da, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da, Milli Görüş hareketinin kurucusu Necmettin Erbakan'ın da, iş insanları Vehbi Koç, Sakıp Sabancı'nın da…
Bu caminin provakasyon hedefi olarak seçildiği (ya da kamuoyuna öyle lanse edildiği) dönemler ve gruplar önemlidir. Almanya'da 'Hilafet devleti' kurma hedefini açıklayan Metin Kaplan'ın 1998 yılında camiyi hedefleyen bir saldırı planladığı iddiası ortaya atılmıştı. 29 Ekim tarihi seçilmiş, güvenlik güçleri olay öncesi Türkiye'ye sızanları yakalamış, bu isimler yargılanmıştı. Yıllar sonra Fatih Camisi'ni hedef aldıkları yönünde ifade verenler, "İşkence altında bu ifadeyi verdik, böyle bir şey hiç düşünülmemişti" diyeceklerdi.
Benzer bir olay bu kez Balyoz davası sırasında yaşanmıştı. 20 Ocak 2010'da Balyoz davası olarak yürütülen davanın sanıklarının Fatih Camisi'ni bombalamayı hedefledikleri iddiası ortaya atılmıştı. Fethullahçıların yargıda etkin olduğu o günlerde ortaya atılan bu iddia uzun süre tartışılmıştı. İddiaya konu olanlardan ve 3 yıl hapis yatan bir Tuğgeneral, önce beraat etmiş sonra 2019 yılında Bakü'ye askeri ateşe olarak atanmıştı. 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından "üretilmiş / uydurulmuş deliller" kapsamında Balyoz davasının kendisinin "kumpas davaları" arasında yargılamaya konu olduğunu da hatırlatalım. İlginç olan, "kumpas" faaliyetlerinde bile Fatih Camisi'nin adının ön sırada düşünülmesi!
Fatih Camii
Ağustos ayı sonunda T24'ye yaptığımız söyleşide Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun "Belli kesimlerin cami cemaatine yönelik birtakım saldırıları olabilir. Geçmişte yapılanlar olabilir. Bir yerde bir hata yapılıyor, hatayı yapana değil İslam'a saldırılıyor. Bu sefer de camiye giden insan bu saldırıyı kendisine yapılmış olarak görüyor ve onun karşısına çıkıyor. İlerde bu konularda bir provokasyon olmasından korkuyorum" sözleriyle ifade ettiği endişe önemliydi.
Bir sembol olarak Fatih Camisi adının karıştığı bir olayı-ifadeyi ne zaman duysam endişem büyür. Türkiye'yi yeni bir kaosa sürüklemek isteyenlere fırsat vermemeliyiz. Bu memleket bizim, hepimizin…