Şimdiye kadar İsrail Hizbullah’ın caydırıcılığından dolayı, Hizbullah ise Lübnan iç şartlarından dolayı kapsamlı bir savaş istemedi.
Bu yüzden de şimdiye kadar hem Hizbullah hem de İsrail, ‘yıpratma savaşı’ stratejisini benimsedi.
Yıpratma savaşının doğal sonucu olarak, her iki taraf birbirine karşı sınırlı askeri operasyonlarla yetindi ve her ikisi de bir diğerini savaş dışı bırakacak denklemler dayatmaya odaklandı.
Hizbullah’ın yıpratma savaşı, Gazze üzerindeki savaş yükünü alırken; İsrail rejimine ağır ekonomik, askeri, toplumsal ve siyasi yükler bindirdi.
İsrail rejimi, Hizbullah’ın operasyonları sebebiyle on binlerce kişilik askeri gücünü Gazze savaşında kullanamadı ve kuzeyde tutmak zorunda kaldı.
Kuzey cephesinin İsrail’e maliyeti sadece askeri alanla sınırlı kalmadı. Zira rejim hem Gazze’de hem de kuzeyde verdiği ağır kayıplardan kaynaklanan asker ihtiyacını gidermek için Haredileri bile askere almak zorunda kaldı. Haaretz gazetesinin haberine göre hatta paralı asker arayışına çıktı.[1]
Rejimin kurulduğu günden beri askerlikten muaf tutulan ve nüfusun yaklaşık yüzde 14’ünüoluşturan[2] Haredilerin askere alınması büyük toplumsal çatışmalara sebep oldu.[3]
Hizbullah’ın askeri üslerle sınırlı tuttuğu yıpratma savaşı bile askeri açıdan İsrail rejimine pahalıya oldu.
Rejim, kuzeyde verdiği kayıplarla ilgili mutlak bir sansür uygulasa da 1948’den beri hiçbir savaşta hedef olmamış askeri tesislerin vurulduğu Hizbullah askeri medyasının yayımladığı görseller sebebiyle gizlenemedi.
Öte yandan Hizbullah’ın yıpratma savaşı sebebiyle kuzeydeki on binlerce yerleşimcinin iç kesimlere göç etmek zorunda kalması hem ekonomik hem de toplumsal düzeyde bunalımlara sebep oldu.[4]
Göçler sebebiyle kuzeydeki tüm tarım ve sanayi tesisleri üretim dışı kalırken yerleşimcilerin iç kesimlerdeki otellere yerleştirilmesi rejime fazladan ekonomik ve toplumsal maliyetler yükledi.
Kuzeydeki yerleşimcilerin güvenlik talebi, rejime isyan noktasına kadar vardı.[5]
Hizbullah’ın askeri caydırıcılığından dolayı Gazze’deki gibi Lübnan’a da kapsamlı bir savaş açamayan İsrail rejimi, 17-18 Eylül’e kadar sınırlı saldırılar yapabilmiş ve Hizbullah’ın yıpratma savaşı denklemine boyun eğmişti.
İsrail’in yıpratma savaşı Hizbullah’ın savaştan çekilmesini sağlamaya yetmedi. Bu yüzden Amerikalı, Avrupalı ve Arap ortakları tehditlerle veya Hizbullah’ın adayının cumhurbaşkanı seçilmesi gibi rüşvetlerle savaştan çekilmeye ikna etmeye çalıştı.[6]
Kitlesel terör ve yeni denklem dayatma girişimi
Kuzey cephesinin yarattığı askeri, ekonomik, toplumsal ve siyasi maliyet ve ayrıca rejimin yıpratma savaşıyla ve müttefiklerinin de tehdit ve rüşvetleriyle Hizbullah’ı savaş dışı bırakamaması İsrail’i yeni bir denklem arayışına sevk etti.
Bu denklem, kapsamlı bir savaşa girmeden Hizbullah’ı savaştan çekilmek zorunda bırakmayı öngörüyordu.
İsrail rejimi bunu dört ayak üzerine kurmaya çalıştı:
1) Güçlendirilmiş kapsamlı savaş tehdidi,
2) Siyasi irade,
3) 1967 model önleyici vuruş,
4) Mevcut denklemde şiddetin arttırılması.
Güçlendirilmiş kapsamlı savaş tehdidi, Amerika’nın desteğini almış bir kapsamlı savaş tehdidini ifade ediyor. Çünkü Netanyahu hükümetinin esir takası anlaşmalarını bile baltalayarak savaşı sürdürme politikası zahiren Amerikan rejimi tarafından eleştiriliyordu.
Dolayısıyla görünürde savaşın bölgeye yayılmasına karşı olduğunu açıklayan Amerika’nın kapsamlı savaşa onay vermesi, tehdidin ciddiyetini arttıracağı için doğrudan Lübnan kamuoyunu etkileyecekti.
Siyasi irade, Hizbullah’ın askeri caydırıcılığından dolayı rejimin güvenlik yetkililerinin itirazlarına rağmen oldukça güçlü gözüküyor. Zira mevcut hükümetin savaşı uzatarak iktidarda kalma çabası artık kimse için bir sır değil.
1967 model önleyici vuruş, 1967 savaşında İsrail’e saatler içerisinde hayal bile edemeyeceği büyük bir zafer kazandıran önleyici saldırıyı ifade ediyor.
İsrail 1967 savaşında Mısır savaş uçaklarını hangarlarında imha ederek kolay bir zafer kazanmıştı.
Buna benzer bir önleyici saldırı 17-18 Eylül’de haberleşme cihazları patlatılarak ve iki gün içinde binlerce Hizbullah mensubu savaşamayacak hale getirilerek yapıldı.
Mevcut denklemde şiddetin arttırılması, ise mevcut yıpratma savaşı denklemindeki saldırıların kapsamının ve şiddetinin arttırılmasını ifade ediyor.
İsrail bu çerçevede 20 Eylül’de Beyrut’un güney semtinde Hizbullah’ın üst düzey komutanlarını hedef aldı.
21 Eylül’de de gece geç saatlere kadar Güney Lübnan’ı bombaladı. Rejimin askeri sözcüsü, 21 Eylül’deki bombardımanlarda Hizbullah’ın 400 stratejik füze rampasını imha ettiklerini öne sürdü.
Yıldırım hızında hazırlık
17-18 Eylül saldırılarından önce İsrail kamuoyunda zaten Hizbullah’a yönelik bir kapsamlı saldırı için hükümete yoğun bir baskı vardı.
Kuzey cephesinin ağırlığı ve tepkilerin kuzeydeki yerleşimcileri aşarak tüm kesimlere yayılması, rejimin Hizbullah’a yönelik kapsamlı savaş kararı alabilmesi için gerekli toplumsal desteği yaratıyordu.
17-18 Eylül saldırılarından sonra ise kapsamlı savaş tehdidini güçlendirmek üzere şu gelişmeler yaşandı:
Medya, rejimin Hizbullah’la kapsamlı bir savaşa girmekten kaçınmasını “Hükümet, İran'ın İsrail'i yıpratmasına izin veriyor”[7] diye eleştirmeye başladı.
İstihbaratçılar, Hizbullah’ın operasyonlarının bitirilmesi için Lübnan’ın karadan işgal edilmesi gerektiğini belirtti ve haberleşme araçlarının patlamasıyla oluşan fırsatın kaçırılmamasını tavsiye etti.[8]
Muhalefet partisi lideri Yair Lapid, “İsrail’de, neredeyse bir yıldır kuzeydeki evlerine dönemeyen yaklaşık 60 bin vatandaşımız var. Hizbullah, gelişen ve refah içindeki bir bölgeyi mahvetti,”[9] diyerek Amerikalılardan destek talep etti.
İsrail basını, gözükenin aksine Amerikalıların Hizbullah’la savaşa sıcak baktığını bildirdi.[10]
Bütün bu hazırlıklar sonrası Hizbullah’a yönelik savaş iradesi, açık ve somut bir siyasi kararadönüştürüldü ve İsrail hükümeti, Hizbullah’ın tehcir ettiği kuzeydeki yerleşimcilerin dönüşünü savaş hedefiolarak belirledi.[11]
Hizbullah, İsrail rejiminin Gazze savaşını durdurması halinde kendisinin de saldırıları durduracağını dolayısıyla da kuzeydeki yerleşimcilerin tekrar yerlerine geri dönebileceğini açıklamıştı.
İsrail, Gazze’de kapsamlı bir savaş yürütüyor. Dolayısıyla kuzeydeki yerleşimcileri geri getirmeyi de bu savaşın hedefleri arasına katması, Hizbullah’la savaşını da Gazze’deki gibi kapsamlı savaşa dönüştüreceği mesajını içeriyordu.
İsrail bu kararla Hizbullah’a savaştan çekilmek ile kapsamlı savaşı kabullenmek arasında iki seçenek dayatıyordu.
Hizbullah’ın savaştaki yeni denklemi ‘açık hesap’
İsrail rejiminin Hizbullah’ı savaştan çekilmeye razı etmek için masaya sürdüğü kapsamlı savaş tehdidi, Hizbullah’ı korkutmadı.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, kuzeydeki yerleşimcilerin ancak İsrail rejiminin Gazze savaşını durdurması halinde geri dönebileceğini vurguladı.
İsrail rejiminin savaş yoluyla bunu başaramayacağını, hatta daha fazla yerleşimcinin göç etmek zorunda kalacağını söyledi.[12]
İsrail rejiminin Seyyid Nasrullah’ın bu konuşmasından bir gün sonra 20 Eylül’de Beyrut’un güney semtindeki Hizbullah komutanlarını hedef alması,[13] bir dönüm noktası oluşturdu.
Çünkü İsrail rejimi Hizbullah’a Lübnan iç şartlarından kaynaklanan çekincelerden dolayı başlatamayacağı kapsamlı savaşı başlatabilecek bir meşruiyet ve moral üstünlük kazandırdı.
Zira iletişim araçlarıyla yaptığı saldırılar ile Lübnan iç cephesinde panik ve kaos yaratmak isteyen İsrail rejiminin hesabı tersine sonuç verdi.
Bu saldırılar Lübnan tarihinde görülmemiş bir toplumsal dayanışmaya ve ulusal birliğe vesile oldu.
Sünniler, yaralanan Hizbullah üyelerine kan vermek için hastane önlerinde kuyruklar oluşturdu.
Hizbullah’la ilişkileri hiç de iyi olmayan Dürzi lider Velid Canbolat, Nasrullah’la paralel bir dil kullandı. Direnişi tasfiye etmek isteyen İsrail’in tüm kırmızı çizgileri aştığını söyledi.[14]
Fanatik bir Hıristiyan grup olan ‘Tanrı’nın Askerleri’ “Siyaset konusunda Hizbullah ile aynı fikirde olmayabiliriz, ancak onların sırtına hançer saplamayacağız. Bizler aynı ülkenin ve ailenin çocuklarıyız ve asla kanın su gibi akmasına izin vermeyeceğiz”[15] diyerek Hizbullah’a destek verdi.
Hatta birkaç yıl önce Beyrut’un Tayyune Meydanı’nda Hizbullah’ın yaptığı bir gösteriye ateş açıp çok sayıda Hizbullah üyesini öldüren Semir Caca liderliğindeki Lübnan Kuvvetleri bile hastanelerini büyük bir hürmetle yaralılara açtı.
Hizbullah, 20 Eylül’e kadar, istisnai olaylar dışında saldırılarının kapsamını en fazla Safed, Akka ve Nehariya ile sınırlı tutmuştu.
Fuad Şukur suikastına cevap için Tel Aviv’in yanı başındaki Glilot üssünü vursa da bunu sürdürmemiş ve hesabı kapatmıştı.
Ancak Hizbullah, 22 Eylül’de Hayfa’nın da ötesini vurarak operasyonlarının hem kapsamını ve hem de şiddetini arttırdı.
Gerçi hala hassas stratejik füzelerini kullanmadı Katyuşa füzelerinin geliştirilmiş bir türü olan Suriye yapımı Fadi-1 ve Fadi-2 füzeleriyle yetinse de İsraillileri şoke eden bir yıkım yarattı.
Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, 22 Eylül’de yaptıkları operasyonla ilgili olarak şu mesajları verdi:
-Daha güçlü bir şekilde geri döndük ve saha buna tanıklık edecek.
-Düşman korkudan ölecek, birliği parçalanacak ve hedeflerine ulaşamayacak.
-Tehditler bizi durdurmayacak, en tehlikeli ihtimallerden korkmuyoruz ve tüm askeri ihtimallerle baş etmeye hazırız.
-Kuzeydeki yerleşimciler geri dönmeyecek. Aksine, mültecilerin sayısı artacak.
-Rejimin çözümü yerleşimcilerin sıkıntılarını artıracak, o yüzden Gazze'ye gidin ve savaşı durdurun.
-Bizim tehdit etmeye ihtiyacımız yok, cevaplarımızı sınırlamayacağız.
-Artık savaşta yeni bir aşamaya geçtik bu aşamanın adı da ‘açık hesap.’[16]
Sonuç
Hizbullah liderlerinin açıklamaları ve 22 Eylül itibariyle ortaya koyduğu pratik şunu gösteriyor:
Yeni başlayan ‘açık hesap’ aşamasıyla birlikte Hizbullah’ın bundan sonraki operasyonları sınırlı bir alanda olmayacak.
Saldırıların kapsamı da şiddeti de öncekilerin aksine sınırlı tutulmayacak ve daha fazla olacak.
Önceki misilleme operasyonların aksine bundan sonra misilleme sonrasında hesap kapatılmayacak. Yani 22 Eylül itibariyle Hayfa ve ötesini vuran saldırılar artacak.
Dolayısıyla bütün bunlara bağlı olarak yerlerinden göç etmek zorunda kalan ve tıpkı Filistinliler gibi mülteci durumuna düşen İsraillilerin sayısı artacak.
Hizbullah’ın açık hesap aşaması, İsrail’in Hizbullah’a dayatmaya kalktığı denklemi İsrail’e dayatmayı hedefliyor.
Bu hedef, kapsamlı bir savaş başlatmadan İsrail’i savaştan çekilmeye zorlamak.
İsrail’in 17-21 Eylül arasındaki saldırıları Hizbullah’ı kapsamlı savaş korkusuyla savaştan çekilmeye ikna edemedi; tersine Hizbullah’a saldırılarını kapsamlı savaş düzeyinde arttırması için altın bir fırsat verdi.
Hizbullah, İsrail’in aksine kapsamlı savaşla tehdit etmiyor; ancak kapsamlı savaş da dahil her ihtimale hazır olduğunu belirtip saldırıların şiddetini ve kapsamını arttırıyor.
Yani Hizbullah da İsrail’e iki seçenek dayatıyor: Ya kapsamlı bir savaş başlat -ki bunu biz de çok istiyoruz- veya Gazze savaşını durdur.
İsrail’in bu iki seçeneği de reddetmesi, kapsamı ve şiddeti artmış bir yıpratma savaşını sürdürmek zorunda kalacağı anlamına geliyor.
Peki 11 aydır sadece 5-10 kilometre derinliklerde süren bir yıpratma savaşına dayanamayan İsrail, 50-60 kilometre derinliklere yayılacak bir yıpratma savaşına dayanabilir mi?
[1] YDH, 15 Eylül 2024, İsrail, paralı asker arıyor
[2] YDH, 3 Nisan 2024, İsrail, ultra-Ortodoks Yahudileri topluma 'entegre etmeyi' tartışıyor
[3] YDH, 19 Mart 2024 İsrailli yerleşimcilerle Haredi Yahudiler arasında çatışma
[4] YDH, 23 Ağustos 2024, New York Times: Hizbullah Kuzey’i girilmez bölgeye çevirdi
[5] YDH, 9 Mayıs 2024, İsrail'in kuzeyindeki yerleşimciler 'bağımsızlık' ilan ediyor
[6] YDH, 5 Mart 2024, Amerika’dan Hizbullah’ın savaşmaması için Lübnan’a rüşvet
[7] YDH, 17 Eylül 2024, İsrail basını: Hükümet İran'ın İsrail'i yıpratmasına izin veriyor
[8] YDH, 17 Eylül 2024, İsrailli istihbarat subayı: Kuzeyde fırsat penceresi kapanıyor
[9] YDH, 17 Eylül 2024, Lapid: Kuzeyde yaklaşan savaş İsrail topraklarını tehdit ediyor
[10] YDH, 17 Eylül 2024, İsrail medyası: ABD’li yetkililer Hizbullah’la savaşa sıcak bakıyor
[11] YDH, 17 Eylül 2024, İsrail, kuzeydeki yerleşimcilerin dönüşünü savaş hedefi olarak belirledi
[12] YDH, 19 Eylül 2024, Seyyid Nasrullah: Gücümüz de kararlılığımız da arttı
[13] YDH, 21 Eylül 2024, Hizbullah, komutanlarının şehadetini duyurdu
[14] Arabi21, 20 Eylül 2024, جنبلاط: عدوان الاحتلال تجاوز الخطوط الحمر وهدفه تصفية المقاومة في لبنان
[15] YDH, 19 Eylül 2024, “Tanrı'nın Askerleri” adlı Hristiyan gruptan Hizbullah’a destek
[16] El Menar, 22 Eylül 2024, الشيخ قاسم في تشييع القائد الجهادي الحاج عبد القادر: ما جرى ليلة أمس دفعة على الحساب في معركة الحساب المفتوح وراقبوا الميدان