Geçtiğimiz günlerde art arda medyaya yansıyan haberlerin ardından Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın medyada, “AB ile ilişkilerimiz daha da güçlenecek” değerlendirmesi ister istemez başlığa aldığım, “Bu AB ile ilişkiler nasıl güçlenecek?” sorusunu akla getirdi. Varank, konuşmasında Avrupa Birliği ile ilişkileri güçlendirmenin ve tam üyelik çalışmalarına odaklanmanın her zamankinden daha elzem olduğunu belirtiyor. Elbette Sayın Bakan bunları söylerken sahip olduğu bir takım bilgilere dayanıyor olabilir. Ancak, gazetelerde, “AP, PKK/ YPG’yi müttefik Türkiye’yi işgalci saydı”, “AP raporunda Türkiye için sınırı aşan ifadeler” başlıkları altında medyaya yansıyan açıklamalar Avrupa Parlamentosu’nun hazırladığı bir rapora cevap teşkil ediyordu. Dışişleri Bakanlığı’nca sert tepki gösterilen Suriye raporu şöyle eleştiriliyordu:
“Avrupa Parlamentosu, hazırladığı Suriye raporunda PKK/YPG gibi terör örgütleri yerine Türkiye’nin terörle mücadelesini eleştirdi. Ankara, ‘Milyonlarca Suriyeliye kucak açan, AB ve NATO’nun sınırlarını koruyan ülkemize ilişkin gerçeklerden kopuk iddiaları reddediyoruz’ dedi.”
Özetle Avrupa Parlamentosu’nun hazırladığı rapor ve karar tasarısında ülkemizi hedef alan küstah ifadelerle Türkiye’nin ihlallerde bulunduğu iddiasıyla Suriye’nin kuzeyinden Türk askerinin çekilmesi isteniyor. Kısacası ABD’nin Suriye’de terör örgütleri ile birlikte hareketi tercih etmesi gibi AB Parlamentosu da benzer bir anlayışı dile getirmiş bulunuyor.
Bu gelişmeler karşısında ister istemez, “Bu Avrupa Birliği ile mi ilişkilerimizi daha da güçlendireceğiz, bunun için mi gayret sarf edeceğiz?” sorularının mantıklı bir izahının yapılması gerekiyor. Bunun ötesinde AB’nin Türkiye ile Yunanistan ilişkilerinde hep Yunanistan’ın yanında yer aldığı da hatırlandığında bırakın AB ile ilişkilerimizi güçlendirmeyi sürdürmenin bile aleyhimize bir takım gelişmelere göz yummamızı gündeme getirmez mi? Ayrıca dünkü gazetelerde, “AB, İsrail ve Yunanistan’a nota” başlığı altında yer alan haber de çok dikkat çekiciydi. Çünkü haberde AB, İsrail ve Yunanistan’ın birlikte hareket ettiklerini gösteriyordu. Niçin bu üç ülkeye nota verdiğimiz ise şöyle izah ediliyordu:
“Türkiye, Euro Asia Enterkonnektörü projesinin güzergâhının Türk karasularından geçmesi nedeniyle Yunanistan, İsrail ve AB’ye nota verdi. Türk kıta sahanlığındaki çalışmalar için Türkiye’nin izninin aranması gerektiği vurgulandı.”
Tüm bu gelişmelere rağmen hâlâ AB ile ilişkilerimizin daha da güçleneceğini söylemek fiili duruma ters düşmüyor mu? Hemen belirteyim ki, AB ile ilişkilerin güçlendirilmesi gerekebilir ama bunun için karşı tarafın da adım atması gerekir. Yıllardan beri kapıdan içeri almayanlar bununla da yetinmeyerek sürekli ülkemiz aleyhine adımlar atan ve uygulamalar yapan AB ile ilişkilerin güçlendirilmesinin mümkün olmayacağını görmemiz gerekmiyor mu?
Son olarak bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum. Avrupa Birliği’nin bir Haçlı birliği olduğunu unutmamız onların da unutmasını sağlamıyor. Ülkemize karşı her türlü olumsuz adımlara rağmen ille de ‘biz sizi seviyoruz’ anlamına gelebilecek bir tavır sergilememizde toplumun bilmediği bir mecburiyet varsa bunun paylaşılması gerekmez mi?