Siyasi partilerden “Göndermeyelim” diyen ya da “Ensar – Muhacir” ilişkisini seslendirebilen kaldı mı, var mı hala? Çok kısık seslerdir var ise bile.
Kapıları “Ensar – Muhacir” diye açan iktidar bile, en tepeden “Geri göndereceğiz” noktasına geldi. Çünkü başta “Ensar – Muhacir” gibi bakılsa bile mesele, ister ülkenin istiab haddi (taşıyabilme kapasitesi)nin ötesine geçildiği için, ister muhacir olarak gelenlerin bir kısmı muhacirliğe yakışmayan davranışlar sergilediği için ve ister her ülkede bir miktar mevcut olabilecek ırkçı provokasyonlar devreye girdiği için…. Artık acilen çözülmesi gereken bir probleme dönüşmüş bulunuyor.
Az önce saydığım gerekçelere, insanların iktidara yönelik tepkileriyle göçmen – mülteci her ne diye anılırsa anılsın tepkilerin birleşmesini ekleyebilirsiniz.
Aynı şekilde bu insanların işsizlikle boğuşan vatandaşların ucuz – kayıt dışı işçilikle iş umutlarını paylaşmalarını ekleyebilirsiniz.
Aynı şekilde artık İstanbul gibi şehirleri az gelirli değil, orta gelirli insanlar için bile yaşanmaz hale getiren ev kiralarının ve ev fiyatlarının astronomik tırmanışı ile varlıklı yabancıların kiralama ve ev sahibi olmaları arasında kurulan irtibatları sayabilirsiniz.
Aynı şekilde bir yandan mültecilerin fukaralıkları göze batıyor olabilir, bir yandan ev – vatandaşlık alabilecek boyuttaki zenginlikleri…Bunların her birinin Türkiye’nin farklı toplum kesimlerinde tepki doğurması bir merhalede bu tepkilerin aynı mecrada (Mesela Ümit Özdağ ya da Sessiz İstila ırkçılığında) buluşması mümkün.
Şu anda o tansiyon yüksekliğini yaşıyor Türkiye.
Onun için de iktidarı – muhalefeti, “Göndereceğiz” diyor.
Ancak Ümit Özdağ çizgisi dahil, iktidar dahil, muhalefet dahil hiç kimsenin, sayıları 5-8 milyon arasında değiştiği söylenen ve Suriyeli, Afganlı, Iraklı, İranlı, Özbek… bir dünya insanı nereye nasıl göndereceği belli değil.
Herhalde bunu hemen projelendirmesi beklenenin iktidar olması lazım. Çünkü şu anda en çok onun elini yakıyor bu mesele. Elini yakıyor, çünkü 2023’te en etkili seçim kriterlerinden birisi olması ve en çok iktidarı sarsması bekleniyor. Cumhurbaşkanı bile “Göndereceğiz – göndermeyeceğiz” gel – gitlerine rağmen, belli ki göndermeye çalışıyor. “1 milyonu gönderme projesi yapıyoruz” diyor en azından.
Ama nasıl gönderecek?
Kuzey Suriye… Türkiye’nin denetlediği bölge…. Biriket evler…
Briket evlerden başlayayım. Biliyorum birçok sivil toplum kuruluşunun katkıları ile yapıldı o evler…
Fotoğrafını görmüşsünüzdür, görmediyseniz arayın bakın, o evler insanların normal hayatını devam ettireceği bir “hayat alanı” olarak kabul edilebilir mi? Çok açık ki bir “toplama kampı”nı andırıyor o alan. Kutu gibi evler… Bir aile, hele çok çocuklu oldukları belli Suriyeli ailesi neresine sığar o evlerin?
Gerek Türkiye kontrolündeki Kuzey Suriye bölgesi gerek bu briket evler alanı, Suriye’deki çözülmemiş problemin somut göstergesi. Onun için önce Suriye yönetimi ile ilişki kurulacak, ülkede iç savaş sonrası normalleşme süreci başlatılacak, yani sıcak savaşa dönüşen iç ihtilaflara bir çözüm bulunacak, göçmen iadesi için anlaşılacak, göçmenlerin Suriye’ye “intibakları – evet kendi memleketlerine intibakları” projelendirilecek vs…
Nasıl bir takvim gerekiyor bunun için? Hangi güçlerin devreye girmesi gerekiyor? Bunu Türkiye nasıl koordine edecek?
Mevcut iktidar neyi göze alabilir bu noktada, muhalefet ya da yarının iktidarız neyi projelendirebilir?
Ateşteki kestaneyi avuçlamak olsa gene iyi, ateşi avuçlamak bunun adı.
Bu noktaya geldi Türkiye. İktidar birçok konuda problem kümeleri üretti ama, herhalde Suriye konusunda ülkenin önünde biriken problem, her şeyi gölgeleyecek nitelikte. Sınır güvenliğinin, içerde toplumsal entegrasyon problemine dönüşmesi, oradan ekonominin kötü hücresi haline gelmesi, oradan bir yandan göçmen meselesi sebebiyle AB ile, Suriye’de Esad kadar belki daha etkin güç olması sebebiyle Rusya ile, PYD – YPG irtibatı yüzünden Amerika ile ilişkilerin, çözümü kolay olmayan probleme dönüşmesi…
Yazıyı nasıl bağlamalı? İktidar çözüm arayadursun, sanırım 6’lı masa da bu konuyu Ümit Özdağ’ın köpürtmesine ve içinden çıkılmaz sorunlar ortaya çıkmasına mani olmak için toplum önüne göçmenleri de Suriye ile ilişkileri de kapsayan bir “Suriye çözümü” koymak zorunda.