Hepimizi şifre çözme hastası yaptılar.
Siyaset aynı zamanda bir iletişim sanatıdır. Düşünülenler ile eylemler arasında tutarlılık iktidar unsurlarında politika olarak kendini belli eder. Düşünce ile eylemin politikaya dönüşme aşamasının mümkün olduğunca şeffaf yürütülmesi beklenir.
Bizde ise o süreç hiç de öyle çalışmıyor.
İki ortaklı iktidarın liderleri arasında fark edilen görüş ayrılığı bir tarafın -MHP lideri Devlet Bahçeli’nin- sözlerini revize etmesiyle nihayet geride kalmış gibi. Bahçeli iki aydır tekrarlaya tekrarlaya hepimize ezberlettiği Abdullah Öcalan’ın PKK’ya silah bıraktırma çağrısı için Meclis’e gelip DEM Parti kürsünü kullanması teklifini sonunda basitleştirdi.
Yenilenen teklife göre, DEM Partililer Öcalan’la yüz yüze görüşecekler ve ondan alacakları mesajı kamuoyuna iletecekler…
Teklif yenilenince, diğer taraf -AK Parti Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan suskunluğunu bozup konuya daha açık ifadelerle sahip çıkabildi.
“Aramızda tam mutabakat var” sözleriyle…
Böylece teklifin bu yeni haliyle anlaşılması da kolaylaştı.
Öcalan PKK’ya silah bırakması çağrısında bulunacak, o çağrıyı takiben meydana gelecek yeni ortamda, Türkiye, 1984 yılından beri maruz kaldığı PKK terörü defterinin kapandığını dünya aleme ilan edecek…
Ne kolay değil mi?
Politika tercihini açık ettiği konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan şifreli bir cümle kurdu.
Dediği şu: “Silahları gömeceksiniz. Silahları gömdüğünüz anda, bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır.”
Silahları bırakmayacak PKK, gömecek…
Türkiye gibi silahlı teröre muhatap başka ülkelerin çözüm aşamasına gelindiğinde karşılaştıkları en ciddi sorun, militanların elindeki silahlar oluyor…
Örgüt terörden vazgeçip militanlarına bu yolda telkinlerde bulunma aşamasına geldiğinde, eldeki silahlar ne olacak?
Geçmişte, kimi ülke silahların devlete teslimi, kimi de gömülmesi üzerine bir uzlaşmaya erişti…
İngiltere’nin İrlanda kökenli terörü bitirme aşamasında bu konuda derin anlaşmazlık ortaya çıkınca, kendine özgü pratik çözümler üretmesiyle tanınan Maltalı Prof. Edward de Bono’dan yardım talep edilmişti.
Devlet silahların teslimini bekliyor, IRA ise anlaşmanın tek taraflı bozulma ihtimalini hatırlatıp buna yanaşmıyordu.
Prof. de Bono, “Örgüt silahları satsın, parasını sosyal politikalar için kullansın” aklını vermişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından PKK’dan beklenenin silahlarını gömmesi olduğu anlaşılıyor.
Ya sonra?
Konuşmada çözüm bekleyen şifre de orada. “Silahları gömdüğünüz anda, bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır.”
Anlayan beri gelsin…
“Sizler” diye başlayan cümlenin muhatabı kim/ler olabilir?
PKK mı?
Benim anladığım şu: Cümlenin baş tarafı PKK’ya, sonrası ise DEM’e dönük…
Silahlar susacak, siyasetin önü açılacak…
Öyle mi olacak gerçekten?
Yorumcular adında ‘çözüm’ sözcüğü de bulunan önceki sürecin şeffaf olmayışının başarısızlığa yol açtığı kanaatini seslendiriyorlar; buradan bu defa daha şeffaf olunacağı sonucuna varmak mümkün.
Ancak tam da bu noktada müphemlik var.
“Terörsüz Türkiye ideali” diye bir şeyden söz ediliyor ve bunun için “Ülkemizi terör yanlışından kalıcı olarak kurtaracak alternatif yöntemlerin gündemde tutulacağı” Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından belirtiliyor, ancak bu genel tanım yeterince fikir verici değil.
Çözülmesi gereken daha pek çok şifre var.
İktidarın iki ortağının görüşüp konuştukları halde meramlarının ne olduğuna dair mutabakata ancak iki ayda ulaşabildikleri bir ortamda, gözlemciler ne yapsın?
Yazının girişinde “Hepimizi şifre çözme hastası yaptılar” derken bunu kast etmiştim.