Türkler Müslüman değildir” diyenlerin kıralını Osmanlı iki asır evvel İstanbul’da idam etti.
Osmanlı Devleti o zamanın IŞİD’i olan vehhabilikle mücadele ediyordu. Vehhabiliği benimseyen Suudi hanedanı 1806’da Mekke ve Medine’yi ele geçirdi. Sultan 2. Mahmud vehhabileri buradan çıkarma işini Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’ya havale etti. O da iki oğlunu gönderdi. Ahmed Tosun Paşa Suudileri Hicaz’dan çıkardı. İbrahim Paşa, Suudilerin Merkezi Der’i’ye kadar gitti, Abdullah b. Suud’u esir aldı. Abdullah, önce Mısır’a götürüldü, sonra İstanbul’a gönderildi. İstanbul’da muhakeme edildi, Medine işgali sırasında Hücre-i saadeti (yani Peygamberimizin kabrini) yağmalamak suçundan idama mahkûm edildi. (17 Aralık 1818).
Arabistan’daki Suud isyanının özü: “Türkler müslüman değil, biz öz Müslümanlığı temsil ediyoruz”dur. Dine sokulan bid’atler, Osmanlının batıyla temasından ötürü modernleşmeye yönelmesi onlara göre, Türklerin Müslüman olmadığının açık delilleri idi.
Osmanlı merkezi, bu hareketin gerisinde, İngilizlerin olduğunun farkındaydı. 1. Dünya Savaşı sırasında âsi Hüseyin’i destekleyen İngilizler Osmanlı Devleti’nin Hicaz’dan çekilmesini sağladılar. Beklenen, “Mekke Şerifi” olan, Hüseyin’in Büyük Arap Kıralı olarak mukaddes topraklara hükmetmesi idi. Tam mânasıyla bir İngiliz oyunu: İngilizler, Osmanlı’ya isyan ederek vazifesini yapmış büyük Arap kırallığı ve hilafet peşinde koşan muhteris Hüseyin’in yerine, tarihsiz bir İslâm anlayışına sahip Suudi hanedanını desteklediler. Suudlar yüz yıl sonra Hicaz bölgesini tekrar ele geçirdi.
Suudlar, Arabistan’da modernleşmeye en zıt topluluktu. Hâkim oldukları bölgelerde İslâmın tarih damarını tamamen kestiler. Müslümanlık onların zamanında ortaya çıkmış nevzuhur bir dinmiş gibi davrandılar. Mekke ve Medine’de binlerce yıllık çevreye uyumlu mimarî bunların eliyle yok edildi. İslâm tarihi boyunca bu ülkede yapılan her biri bir devre şahitlik eden medeniyet mirası eserleri de yerle bir ettiler.
İslâmi devir eserleri yok edildi, İngiliz’in, ABD’nin mimarisi, sermayesi, büyük otel zincirleri buyur edildi. Müslümanlar yerin dibine, kâfirler Harem’in dibine (en yakınına)!
Bunlar selefilik görüntüsü altında Türklerle mücadele etmeye devam ediyorlar. Güya selefin, ilk devrin İslâmını temsil ettikleri iddiasındalar. Bizdeki öztürkçe hareketi nasıl gerçek türkçenin düşmanı ise, bunların “özislam” hareketi islâmın düşmanı.
Müslümanlık bunların dar kafasına sığmayacak genişlikte ve kapsayıcılıkta bir din.
Türklerin Müslümanlığına gelince…Türklerin Müslüman olması ilahî bir tecelli. Eğer bundan bin yıl önce Türkler Müslüman olması idi, Müslümanlık yer yüzünden silinme tehlikesi altında idi. Türkler çöken Abbasi otoritesini takviye ettiler, İslâmın düşmanları ile kıyasıya savaştılar. Yüzyıllar boyunca İslâma açılmayan Diyar-ı Rum’u, Anadolu’yu İslâm’a açtılar, İstanbul’u fethettiler. Haçlıları Filistin’den, Kudüs’ten attılar. İlâ-yı kelimetullah uğruna Avrupa ortalarına kadar yürüdüler.
Arap dünyası Osmanlı’nın yıkılışından yüz yıl sonra ikinci çöküşünü yaşıyor. İngilizler, ABD derken sonunda İsrail’e de teslim oldular. Daha önemlisi rezil bir modernleşme çıkmazına girdiler. Yüz yıl önce savunduklarının tamamen tersini yapıyorlar. Süslü camiler yapmak, yüksek minareler inşa etmek onların anlayışına göre bid’attir, ama bugün Suud ülkesinde buna uyulduğunu göremezsiniz. Resim ve heykele şiddetle karşıdırlar ama her yerde Suud kıralların resimlerine rastlarsınız. Daha ötesine Cidde’de Heykel Müzesi açılmıştır! Selefiliğin, vahhabiliğin düştüğü duruma bakın. Bizdekiler bunları bilmedikleri veya görmedikleri için bayat sakızları çiğnemeye devam ediyorlar.
Ya Suud kıralının “eğlence merkezi” açmasına, bunun için teşkilat kurmasına Ne buyurulur? Suud kıralı 334 km2lik bir eğlence, spor kültür alanının açılışını yaptı. Burada Suudi yurttaşlarına dünya standardında eğlence seçenekleri sunuluyormuş!
Suudların dünyaya gösterebilecekleri medeniyet mirasları yok. İslâmî dönemin medeniyet mirasını yok ettiler. Peki, dünyaya sundukları “insanlığın kültürel mirası” ne olabilir? İlk Kâbe akla gelmez mi? İnsanoğlunun Allah’a adadığı ilk mabed…İkinci sırada Mescid-i Nebevî gelir elbette.
Suudların dünya kültürel mirasına dahil ettirdikleri ilk yer ne Mekke’de, ne de Medine’de…Bu beldelerden hayli kuzeyde, Ürdün’e yakın bir yerde Medain-i Salih. Kur’an’da Salih peygamber bahsini hatırlayanlar, inkâra sapan kavminin bir sesle, gürültüyle helâk edildiğini de bilirler.
Suudlar putperest bir kavmin kalıntılarını dünya mirasına sokarken başka ne işle meşguldüler? Mekke ve Medine’deki İslâmî devir eserlerini yok etmekle! Bugün bu ülkede Osmanlı eseri namına ne kaldı? Kâbe revakları kısmen yerine konulmuş. Peygamberimizin kabri ayakta, onu yıkmaya güçleri yetmedi, Mescid-i Nebevi’nin son Osmanlı onarımından kalan bazı kısımları da yıkılamadı! Hiç şüphesiz bunlar insanlığın halis muhlis kültürel mirası idi. Ecyad kalesi de öyle idi…
Vahhabilerin geldiği noktaya bakın: İslâmî devre ait bütün kabirleri, türbeleri yerle bir ettiler, Semud kavminin anıt mezarlarını ise dünya mirası listesine koydurdular!
Selefiliği her yerde destekleyen Suudlar, kâfire karşı boyun eğici ve müslümana karşı şedit, islâmla ilişkisi tartışılır bir kavimdir. Kim ki “Türkler müslüman değildir” diyor hiç şüphesiz o kâfirlerin buyruğuna girmiştir!