Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Kişi celladına aşık olunca... “Müslümanlar çocuk üretme fabrikası...” Peki, siz kimin çocuğusunuz bayım?

Bu siyah derili beyaz maskeliler dünya nüfusunu sömüren sermayenin kuzey yarımkürede toplaştığını, asıl sorunun nüfus artışı değil dünyadaki paylaşım adaletsizliği olduğunu ya bilmez ya görmek istemez.

Kişi celladına aşık olunca... “Müslümanlar çocuk üretme fabrikası...” Peki, siz kimin çocuğusunuz bayım?

Faşizm 1939’da gökten zembille gezegenimize düşmemişti. Kendi ırkının ya da dininin seçilmiş olduğu önyargısı da öyle pat diye ortaya çıkmadı.

Toplumsal öfkeyi yönlendiren bu kötücül arzular hep ‘öteki’yi düşmanlaştıran, şeytanlaştıran, aşağılayan kişilik bozukluklarının örgütlenmesidir aslında.

Faşizm aslında önce kendinden nefret ettirir insanı.

Kendinden nefret eden elbette ‘öteki’den de nefret edecektir.

Ve bu nefret sarmalı ‘öteki’yi nesneleştiren, aşağılık birer yaratık olarak gören faşist, bu yolla yabancılaşma sürecini de tamamlar.

En kötüsü de kişinin celladına aşık olmasıdır.

Celladına aşık olan kendisini inkar eder.

Öyle bir inkardır ki düşmanının diliyle konuşmayı, celladının aşağılamasıyla kendisini aşağılamayı marifet sayar.

Onunkisi özeleştiri değildir artık; doğrudan kendinden kendisine ait ne varsa her şeyden nefret etmektir.

Sanırım bu durumu en güzel Frantz Fanon özetler.  
 

fanon_blackskin_grove68_pb.jpg


Fanon Siyah Deri Beyaz Maske’de şöyle der:

Siyahlar aşağılanmayı, küçük görülmeyi ve ezilmeyi bilinçaltında değil, her gün, bilinç düzeyinde ve bir dram olarak yaşarlar.

Zenci, Beyaz adamın kolektif bilincinde fobi yaratan bir nesnedir. Modern iletişim araçları ile de bu kolektif bilinçaltı ve Beyaz-Zenci karşıtlığı yeniden üretilir.

Öteki olan Zencinin sınırlarını çizen ve ona anlamını veren Beyaz adamdır. Batı aklı ve tekniğinin ilerlemesine taş koyan, onun yüksek ideallerini sekteye uğratan günah keçisi Zencidir.

 

7169659970.jpg

 

Adalet, ahlak, bekaret ve gerçeğin, tüm bu iyi kavramların Beyazla; kötünün ve çirkinin ise Siyahla özdeşleştirilmesi bir rastlantı değil, Beyaz adam tarafından kurgulanmış bir olgudur.

Siyah, Beyaz toplum için günah keçisidir, paranoyaların aktarılabileceği bir bütündür, günah ve suçluluk duyguları ona boşaltılabilir.

Avrupa kültüründe Zenci, kişiliğin kötü ve olumsuz yanını sergiler. Batılı insan kendinde gördüğü tüm kötülüklerin yükünden kurtulmak için bunları Zencilere atfederek rahatlamak istemiştir.

İlginç olan, örneğin bir Antilli de, Avrupalı ile aynı kolektif bilinçaltını paylaşır ve bir Senegalliyi zenci olarak görerek tüm kötü özellikleri ona atfeder.

Bu durumda kendisi zenci olan Antilli de bir negrofob durumuna düşer. O kendi varlığını küçük görerek tiksinir ve kafaca Beyaz olarak görür kendisini.

Ancak dramatik olan, onun da derisi siyahtır ve siyah olarak kalacaktır, Beyaz adamın gözünde bu değişmeyecektir.


Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri’nde de Batı karşıtlığında Siyah karşıtlığı ile İslamofobi’nin aynileştiğini de anlatır.

O yüzden Fanon’un yukarıdaki tespitlerindeki Siyah yerine Müslüman kelimesini de yerleştirebiliriz.

Bu kadar sözü neden ettim?

1939’a gelene kadar işte tam da bu faşizm psikolojisi kıvama getirildi.

Faşizm genellemelerle kitleleri düşmanlaştırır.

1945’te en büyük iktidar fırsatını yitirmişse de kısa süre içerisinde Deleuze’ün dediği gibi mikto-faşizmler şeklinde geri döndü.

Günümüzde ise tüm dünyada karşımıza göçmen düşmanlığı ve İslamofobia şeklinde tezahür ediyor. 

Bir de Fanon’un bahsettiği gibi içimizde Beyaz Maske takanlar var.

Tıpkı Nazi Almanyası'nda Varşova Gettosu'nda Yahudilerin başında görev yapan Hitlerîn Yahudi Polisi gibi...
 

Varşova gettosu- Nazi Yahudi Poli -.jpg

Varşova gettosu, Nazi Yahudi Polisi / Fotoğraf: Wikipedia


Fanon’un ‘Antilli’si kimi zaman politikacı kimi zaman köşe yazarı kimi zaman TV programcısı olarak karşımıza çıkıyor.

Mesela biri TV programına bağlanan bir izleyici Zazaca konuşunca telefonu yüzüne kapatabiliyor.

Mesela bir köşe yazarı açıkça “Müslümanlar çocuk üretme fabrikalarıdır; bu fabrikalar savaşta bile çalışır!” diye başlık atabiliyor.

“Ülkemizde çok sayıda Suriyeli bebek doğar hale geldi” diye yakınabiliyor.

Sanki karşısındaki insan değil de sığırmış gibi nüfus tartışması yapma cüretini kendinde hak görebiliyor. 

Müslümanlar dediği 2 milyar nüfuslu çok farklı kültürden çok çeşitli yapıdan geniş bir kitle.

Ama doğrudan 2 milyar insanın tümünün sadece çocuk doğurma makinası olduğunu iddia ederek kullandığı aşağılayıcı hakaretamiz dille şu soruyu akla getiriyor Antilli:

Siz kimin çocuğusunuz bayım?

Sizi hangi fabrika üretti?


Müslümanların sadece çocuk yapmadığını elbette biliyoruz.

Bunun karşısında Ateistlerin, Şintoistlerin vb.lerinin de sadece bilim üretmediklerini de. 

Elbette Müslümanların eleştirilecek pek çok zaaf noktası var.

Ve elbette bunların içeriden ıslah edici bir dil ve tavırla çözmeye çalışmalıyız.

Ama böyle aşağılık kompleksiyle kullanılan genellemeler, Suriyelilerin nüfusuna kafayı takan yerli sömürgeci dili anımsatıyor.

Bu siyah derili beyaz maskeliler dünya nüfusunu sömüren sermayenin kuzey yarımkürede toplaştığını, asıl sorunun nüfus artışı değil dünyadaki paylaşım adaletsizliği olduğunu ya bilmez ya görmek istemez.

Suriye’yi yerle bir eden diktatöre, onu ayakta tutan Rusya-İran emperyalizmlerine, o vahşiye çıkarı gereği göz yuman ABD’ye tek laf etmeden, başka bir ülkeye kaçan insanları yargılamak bir de utanmadan kaç çocuk yaptıkları üzerinden sigaya çekmek işte tam bir siyah deri beyaz maske durumudur.

Cellattan önce kurbanı sorgulamak hem de onunla alay etmek tam da celladına aşıklara yakışıyor.
Ülkesini terk etmek zorunda kalan insanlardan sığındıkları ülkelerde köle olmaları mı bekleniyor?

Gündelik hayat devam ederken hayatın eğlencesinden, hüznünden, doğal akışından koparak birer ceset gibi bir yerlerde mi beklemeliler?

Tek ayak üstünde de durmalılar mı?

Suriyelilerin de diğer insanlar gibi çocuk yapması neden rahatsız eder ki bir köşe yazarını? 
Mağduru suçlamadan önce mağduriyet sebeplerini tartışmak gerek.

Bu mağdurun hiç suçu yok demek değil elbet.

'Ama hırsızın hiç mi suçu yok' diye sormak hakkımız.

Müslümanların toprakları 200 yıldır zihinsel ve fiziksel işgal altındayken emperyalizme karşı mağdurun yanında mağdurdan yana bir dil kullanmak yerine onu hem de haksız genellemelerle aşağılamanın bir yararı yok.  

Fanon gibi, Ali Şeriati gibi mağdurun ezilmişin travma yaşayanın yanında durarak özeleştiri yapmaktır doğru olan.

O yüzden düşünce özgürlüğünü mutlaka cinsiyet ayrımcılığından, İslamofobiden, göçmen düşmanlığından, antisemitizmden vb. nefret söylemi suçlarından arındırmalıyız.

Bu tip saygısızlıkların yüz kızartıcı suçlar olduğunu hiç unutmadan… 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkis



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER