Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Hâfızasızlık ve bağsızlık

Süleyman Seyfi Öğün, modernizmin, birçok iyi yönüne rağmen, “zihinde ağırlık yapıyor” savıyla geçmişe ait bilgileri dışlamasıyla bir hafızasızlık ve bağsızlık haline sebebiyet verdiğini belirtiyor.

Hâfızasızlık ve bağsızlık

Ukrayna-Rusya savaşının başladığı ilk zamanları hatırlıyor musunuz? Dünyâ medyası muhabirlerini o coğrafyaya yığdı ve günlerce bu savaşta yaşanan gelişmeleri birinci gündem maddesi olarak, hem de en ince ayrıntısına varıncaya kadar önümüze koydu. Pekiyi sonra ne oldu? Bu soruya verilecek tek bir cevap var: Sıkıldılar ve ipin ucunu bıraktılar… Bugün, yâni çok değil, bir kaç ay sonra, orada bir savaşın, üstelik sonu belirsiz bir savaşın devâm ettiğini biliyor olsak da, çok çarpıcı bir gelişme olmazsa, Ukrayna’dan haber yok.

Aslında tabloda pek de tuhaf bir şey yok. Hâfıza sabır işidir. Modernlik hâfızaya çok ağır bir darbe vurdu. Bunun bir kaç boyutta işlediğini düşünüyorum. İlk olarak modernist çevreler, eski kültürlerin hâfızalara yaptığı büyük yatırımları hor görmekle başladı. Ezberlenmiş bilgilerin zihin faaliyetlerini lüzumsuz yere boğduğu, nakilciliğe sebebiyet verdiği iddia edildi. Yazılı -basılı kültüre geçilen modern evrede, ezber yükümlülüğü ortadan kalkacak, zihin rahatlayacak, şûbelerini daha rahat çalıştırabilecekti. Bilgiler, gerektiği zaman, stoklandığı alâkalı kitap vd âletlere müracaat edilerek tâzelenebilir, zihinsel faaliyetlerin ezber için harcadığı zaman aradan çıkarıldığı için analitik ve sentetik akıl yürütmeler, soyutlamalar üzerinden yeni ve ”yaratıcı” bilgiler elde edilebilirdi.

Bu tespitler doğruydu; lâkin kısmen.. Hiç şüphesiz yazılı ve basılı kültür araçlarının varlığı ve yaygınlaşması bir rahatlama getiriyor ve verimliliği arttırıyordu. Dahası, nakilcilikten beslenen bilgi tekellerini kırıyor, bilginin üretimini ve paylaşımını özgürleştiriyordu. Bu demokratizasyon süreçlerini kutlamamak için karanlıkçı (obskürantist) olmak gerekir. Nitekim eskinin bilgi tekelleriyle , yeni ve özgür bilgi çevreleri arasında çok sayıda gerilim yaşanmıştır. (Umberto Eco’nun “Gülün Adı” romanında bunlar ne güzel anlatılır). Bu kavgalar imtiyaz ve menfaat kaybı yaşayan çevrelerin direnciydi. Nasıl ki Luddistler (Makina Kırıcılar) kaybettiyse, onlar da kaybetti.

Ama unutmamak gerekiyor ki, târih diyalektik olarak işliyor. Târih düzlük kabûl etmiyor. Her yokuşta gizli bir eğim, her eğimde ise çetin bir yokuş gizli gizli büyür. Bilginin demokratizasyonu ve verimlilik elde etmesinin de ağır neticeleri oldu. İlk olarak, milyonlarca kitap ve onun bir kaç katı makale bilgiyi teknik mânâda ulaşılamaz hâle getirdi. Çâreyi meslekîleşme ve ihtisaslaşmada bulduk. Bu da yeni bilgi tekellerinin doğmasına sebebiyet verdi. Aydınlığın karanlığa evrilmesinde olduğu üzere, bir konuda çok şey bilen, ama diğer konularda ağır bir cehâlet sergileyen mütehassıslarla doldu ortalık. Bilgi dünyâmız istiab haddini doldurarak parçalandı; bilgiler arasında ilişki kurmak nerdeyse imkânsız hâle geldi. Bilgilerimizi taşıyamaz hâle geldik ve altında ezilmeye başladık. Genel kültür sâhibi olmak, yâni herşeyden biraz bir şeyler bilmek uçucu bir çözüm oldu. Mütehassıs bir ekâliyet ile kör câhil bir ekseriyet arasında uçurumların büyüdüğü ABD kamuoylarının hâl-i pür melâli bunun tipik bir misâlidir. Târihin cilvesi bu; epistemolojik demokratizasyon derin bir antidemokratik gelişmeyle taçlandı.

İşte tam bu noktada, epistemolojik ağların delinmesi, kopuş ve parçalanmasına başka bir şey eşlik etti: Hâfızasızlık. Hâdiseler arasında bağ kuramadığımız bir dünyâda, zâten hor gördüğümüz hâfıza iyiden iyiye açığa düştü.. Netice, bağsız ve hâtırasız bir insanlık oldu. Farkındalık geliştirme olarak türeyen plâstik bir ifâde tam da bunu anlatıyor. Demek ki farkında olmadan yaşıyoruz hayatlarımızı.

Terzilik en saygı duyduğum mesleklerden birisidir. Artık neredeyse yok olmuş bu meslek erbâbına derin bir hayranlıkla bakardım. Kumaş parçalarını nasıl da ustalıkla biraraya getirir ortaya bir elbise çıkarırlardı. Devir artık konfeksiyon devri. Bağsız ve hafızasız dünyâda bilgi de konfeksiyonculuğa taşındı. Konfeksiyon bir üretim ve tüketimin konusu oldu. Enternet epistemolojisi tam da bunun en ucuz pazarını oluşturuyor. İhtisaslaşmanın doğurduğu antidemokratik gelişmelere tepki olarak, herkesin her türlü bilgiyi yağmaladığı, kullanıp attığı bir büyük çöplük.

Aslında burada anlatılanlar kapitalizm ile uyumludur. Büyük nüfusları uysallaştırmak ve üretime koşmak için yavan bir eğitim ve öğretimi yaygınlaştırdı. Bu arada kendi çıkarına işleyen bilgi tekellerini kurmaktan geri kalmadı. Aradaki uçurumu umuruna koymadı. Daha sonraki bir aşamada ise, aynı kitleleri tüketime soktu. Disiplin öngören uysallaştırmanın yerini baştan çıkarma, kışkırtma aldı. Hâfızası olmayan, yaşadıklarını düşünümsel zihnî bir işleme sokmayan, fâsılasız anlar içinde (carpe diem) kolayca tüketen ve akabinde hemen sıkılan, kaybedince gaddarlaşan çocuklaştırılmış bir insanlık. Hemen bir not düşelim: Burada yazılanları sakın kan davâlarını kaşımak için “hafızaya çağrı yapan” entelektüel dâvetlerle karıştırmayın. Onlar da kışkırtılmış dünyânın parçası. Bağsızlık üzerinden hatırlamaktansa unutmayı ehven görürüm.



Anahtar Kelimeler: Hâfızasızlık bağsızlık

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER