Bu hafta Arap dünyasının gündemindeki en önemli konu İsrail’in Gazze’ye yönelik 10 Mayıs’tan beri devam eden saldırıları ve 11 gün sonra Mısır’ın arabuluculuğunda varılan ateşkesti.
İsrail ve Gazze arasında varılan ateşkes anlaşmasına göre, ateşkes eş zamanlı ve ön koşulsuz olarak cumayı cumartesi’ye bağlayan gece saat 02.00’de başladı.
Önce Kudüs’te başlayan ve daha sonra bütün Filistin topraklarına yayılan ayaklanma, Gazze’ye yönelik şiddetli bir savaşa doğru evrilmişti. Gazze’deki örgütler, İsrail’in saldırılarına karşı Gazze’den İsrail kentlerine yönelik 4 bin füze ve roketle karşılık verildiğini açıkladı. İsrail’in saldırılarında ölen Filistinlilerin sayısı ise 240’ı geçti.
Ateşkesin sağlanmasından sonra Hamas’ın (İslami Direniş Hareketi) siyasi büro başkanı İsmail Heniyye, Filistinlilerin önemli bir zafer kazandığını söyledi. Arap gazetelerinin çoğu da ateşkesi, Filistin direnişinin zaferi olarak değerlendirdi. Arap gazetelerindeki köşe yazarlarının çoğuna göre, İsrail artık eskisi kadar güçlü değil ve Filistin direnişi karşısındaki caydırıcı gücü giderek aşınıyor.
İsrail’in saldırıları karşısında Gazze’den İsrail topraklarına atılan füze ve roketleri gerekçe göstererek “İsrail’in kendini müdafaa hakkını” savunduğunu açıklayan ve İsrail’i destekleyen Batı'lı ülkelere yönelik ise Arap medyasında öfke vardı.
Arap basının dikkat çektiği bir başka husus da, ateşkes için arabuluculuk görevini yürüten Mısır’ın en başından beri takındığı tavırdı. Bazı yazarlar, savaşın kazananları arasında Mısır’ın olduğunu da yazdı.
'GAZZE’DEKİ DİRENİŞ HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA GÜÇLENDİ'
“Şüphesiz Gazze savaşındaki son cuma günü şafak sökerken Arap-İsrail çekişmesinde yeni bir sayfa açıldı. Güç dengesinin orantısız olduğu bu tarz savaşlarda, zayıf olanın direnebilmesi büyük bir zaferdir. Güçlünün kazanmaması ise yenilgidir. Bu savaşta kurtulan tek şey, Filistin davası ruhunun tekrar canlanması olsa da, bu da yeterli. 1948 yılında işgal edilen Filistin topraklarındaki Araplar, halen Filistinli olduklarını bir kez daha gösterdiler. Bu savaş, aidiyet duygularını tekrar uyandırdı.
Bu savaş aynı zamanda Hamas ve İran ekseni arasındaki koordinasyonun niteliğinin belirginleşmesine de neden oldu. Çok açık ki, İran ve müttefikleri ilerleyen dönemlerde Filistin davasında önemli rol oynayacaklar. Buna karşın Washington ile müttefik olan Arap devletlerinin rolü gerileyecek.
İsrail’in ilki 2008’de olan Gazze’ye yönelik dört savaşından sonra Filistin direnişi en güçlü dönemine ulaştı. İsrail basını da, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaştan herhangi bir sonuç alamayacağı konusunda hemfikir. Gazze’deki direnişe yönelik başlattığı dört savaştan alamadığı gibi.” (Vail İsam/Kuds El Arabi gazetesi)
'İSRAİL ARTIK ESKİ GÜÇLÜ İSRAİL DEĞİL'
“Almanya Başbakanı Angela Merkel, Hamas’la dolaylı yoldan görüşmelere başlanması gerektiğini söylerken, bu durum diğer batılı ülkelerin Hamas ile doğrudan müzakerelere başlaması için zamanın gelmiş olabileceği anlamına gelmektedir. Yine bu durum, kapıların ilerleyen zamanlarda bir diyalog için aralandığını göstermektedir.
Almanya tarafından gelen bu açıklama birçok işaret taşıyor. Zira Almanya hem İsrail’in arkasında duruyor hem de -genel olarak İhvan’a karşı, özelde ise Hamas’a karşı- siyasal İslam’a karşı radikal tavırlar takınıyor. Bunun haricinde Almanya’nın, Holokost üzerine kurulmuş olan İsrail devletinin güvenliği konusunda ayrı bir hassasiyeti mevcut.
İsrail’in Batı’daki imajı ve konumu giderek zayıflıyor. Ancak bu durum, İsrail’in Filistinlilere karşı insan hakları ihlalleri ve Filistinlilere karşı ırkçı rejiminin tam olarak açığa çıkmasıyla alakalı değil. Aksine bu durum caydırıcı gücünün giderek aşınması, yenilmez zannedilen ordunun ve zaferlerden başka bir şey bilmeyen devletin’ giderek zayıflamasıyla alakalıdır. Bunların hepsi eskide kaldı. İsrail bugün, özellikle de Kudüs İntifadası ve Kudüs Kılıcı’ndan sonra artık eski İsrail değil.” (Oraib El Rintavi/Ürdün El Destur Gazetesi)
'İSRAİL VE ABD GAZZE’DE NEYİ BAŞARDI?'
“ABD’nin İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve hükümetine Gazze’de daha çok yıkım ve daha fazla çocuk, kadın, yaşlı ve sivil öldürmesi için yeteri kadar zaman vermesinden sonra ufukta bir ateşkes belirmeye başlamıştı.
Filistin halkına yönelik bu yıkıcı saldırılardan sonra gerek İsrail’i silahla destekleyen, onu uluslararası alanda destekleyen ve koruyan Amerika Birleşik Devletleri’ne gerekse de İsrail’e sorulacak bir soru var: Neyi başardınız?
Çok açıktır ki, Filistinlilerin birliği Gazze’deki, Batı Şeria ve 1948’de işgal edilen topraklara yönelik İsrail’e karşı direnişi kendini en güzel şekliyle gösterdi. Filistinliler, ne teslim bayrağını çektiler ne de iradeleri kırıldı.
Burada, kendi deyimleriyle ‘İsrail’in kendini savunma hakkı’ndan bahseden Biden ve Merkel ile İsrail’in saldırganlığını durdurması için ciddi bir tavır takınmayan Avrupa’ya şunu söylemek gerekir: Filistin halkı sizin işlediği savaş suçlarını desteklediğiniz İsrail’in meşru olmayan işgalinin kurbanıdır. İsrail’in Amerikan uçakları ve füzeleriyle katlettiği Gazzeli çocukları görmeniz sizin için daha doğru olurdu.” (Filistin El Kuds Gazetesi)
'GAZZE’DE KAZANAN VE KAYBEDEN'
“Gazze ve İsrail arasındaki son çatışmalardan kim kazançlı olarak çıktı? Sahaya kimin kazançlı veya kimin kaybeden olduğu şeklinde bakmak pek doğru olmaz. Bir yandan Hamas, İsrail’e yönelik 4 bin füze fırlatmayı başarırken, bir yandan da İsrail Hava Kuvvetleri, Gazze ve halkına büyük zarar verdi ve yıkım gerçekleştirdi. Ancak siyasi açıdan bakıldığında Hamas hem medya savaşını hem de uluslararası sempati kazandı.
Diplomatik açıdan bakıldığında da kazanan ve kaybeden olduğunu görüyoruz. Mısır, Sisi’nin 11 günlük şiddetten sonra ateşkesin sağlanması için oynadığı rolden sonra Arap dünyasındaki yerini geri kazanmış oldu. Biden da, BM Güvenlik Konseyi’ne gitmeden ve Rusya ile Çin’e ihtiyacı kalmadan İsrail’i bir ateşkesin sağlanmasına mecbur ederek kazananlar arasına girdi. (Semir Ataallah/Suudi Şark’ül Evsat Gazetesi)
'KAZANAN FÜZE İNTİFADASI OLDU'
“Füze intifadası kazandı ve İsrail çatışmadan yenik çıktı. Şimdi asıl mesele ilk olarak bu zaferin nasıl korunacağı, sonrasında ise bu zaferin üzerine yeni zaferlerin nasıl inşa edileceği, son olarak da zaferin kazanılmasında en büyük pay sahibi olan 4 bin füzenin telafi edilmesidir.
Çoğunluğun bilmediği husus, Gazze’nin kazandığı bu zafer, direniş ekseniyle koordinasyonla kazanıldı. İran, Hizbullah ve Yemen’deki Ensarullah Hareketi’nin bu savaşa müdahil olmaması, Gazze’deki direniş örgütlerinin talebi üzerine oldu. Bunu nedeni de, bu zaferin Filistinlilerin zaferi olmasını istemeleri ve İsrail’in dünya kamuoyunda mağdur görünmemesi ve Filistinliler’in kendilerine yönelik dünyada oluşan sempatiyi kaybetmemeleri içindi.
Birçok kişinin bu zafer kutlamalarında gözden kaçırdığı durum, burada savaş kararını Gazze’deki direniş kadroları tarafından alındı. Ve sıfır noktası belirlenip, Aştod, Aşkelon ve Tel Aviv, Demir Kubbe’yi şaşırtmak için bir anda hedef alınmaya başlandı. Bu da önemli bir kilometre taşıdır.” (Abdülbari Atvan/Rai Al Youm)