Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

MAHFİ EĞİLMEZ’İN DOĞUŞU VE YASAKLANIŞI YAZISINA İSTİNADEN…

İktisatçı yazar İbrahim Halil SUGÖZÜ’ÜN “KONUYA DAİR” ANALİZİ…

MAHFİ EĞİLMEZ’İN DOĞUŞU VE YASAKLANIŞI YAZISINA İSTİNADEN…

İktisatçı yazar İbrahim Halil SUGÖZÜ’ÜN(*) “KONUYA DAİR” ANALİZİ…  

İnsanların mallarının muhafazası için tapınaklarda önce hizmet ücreti karşılığında, sonraları ise hizmet ücretine ek olarak ayrı bir bedel karşılığında hizmet verme şeklinde faizin uygulanmasına başlandığını iddia eden yazara göre daha sonra tefecilerin bu ek bedele (faize) göz koyması ve kendilerine ait korumalı silolar yapmasıyla tapınakların bu kazançları ellerinden alınmıştır. Eğilmez’in yazısında “Tapınak rahipleriyle başlayan faize karşı yaklaşım tek tanrılı dinlerde güçlenerek devam etti.” şeklindeki ifadeyle tapınaklara rakip olarak ortaya çıkan bu tefecilerle baş edilemediğinden dolayı dinlerde faiz yasaklanmıştır iması yapılmaktadır.

Öncelikle faizin tapınaklarla başladığı iddiası, daha en başında faiz üzerinden din ile çatışma çabasında olunduğunun öncü göstergesidir. Zaten yazı kendi içerisinde çelişkiler de barındırmaktadır. Örneğin ilk cümlede faizin (Hz. Adem’i yok sayarak veya inanmayarak) tek tanrılı dinlerden bile önce olduğunu ifade eden yazar, sonraki paragrafta faizin tapınaklarda başladığını ifade etmektedir. Dini konularda oldukça çok sayıda hatalı ifadelerine rastlanmasına karşın bir iktisatçıdan dini bilmesi beklenmeyerek burada o konulara değinilmeyecektir. Ancak yazıda ağırlıklı olarak dinden bahsedilmesi ve yazının altındaki yorumlarda da ana konunun din olması, kaynakların çok zayıf ve az sayıda olması –ki seçilmiş kaynaklar demek yetmez- bu yazının aslında iktisat bilimine katkı sunmaktan çok faiz üzerinden dine karşı olumsuz önyargıların sergilendiği bir yazı haline, ilgili blog yazısının bulunduğu web sayfasının ise dine hakaret platformuna dönüştüğünün açık bir tezahürüdür.

Uzun uzun yazmaya gerek yok zira yukarıda belirtildiği gibi söz konusu yazı bilimsel bir metin olmaktan çok uzaktır. Zaten yazarın kendisi bir bilim adamından ziyade oldukça nazik kişiliğe sahip üst düzey eski bir bürokrattır. Doktora yapmış olması bu gerçeği değiştirmemektedir. Yazdığı iktisat kitabında özellikle siyasilerin kullandığı “rantçı” ifadesini doğal kaynakların karşılığı olarak analiz etmesi buna en güzel örnektir. Buna rağmen bu satırlarda iktisat biliminin dışına çıkmamaya gayret edilerek cevap verilecektir.

Faizin ortaya çıkışı ile ilgili çok farklı kaynaklarda çok farklı bilgiler bulunmaktadır. Bunlardan yoğunlukta olanlar, insanların mallarını muhafazada güçlük çekmeleri nedeniyle ihtiyacından fazlasını birbirlerine borç vermeleri ve zamanla verdikleri borçların karşılığında bir fazlalık istemeleridir. Bu uygulama ise insanlık tarihi kadar eskidir. Yani tapınaklarda faiz uygulamasına rastlanmış olabilir ama buralarda ortaya çıkmamıştır.

Faizin ortaya çıkışının insanlık tarihinin ilk dönemine kadar uzanmasına karşın söz konusu dönemden beri hemen hemen bütün dinler şu veya bu şekilde faize karşı çıkmışlardır. İslam inancına göre ise insanlığın atası ve ilk peygamber olan Hz. Adem’den başlayarak (ilk indirildikleri şekliyle) Hristiyanlık ve Yahudilik dinlerinde ve son din olan İslam’da faiz yasaklanmıştır. Yani bazılarının tek tanrılı dinler dedikleri Müslümanların ise başından sonuna kadar İslam olarak ifade ettiği dinde faiz şiddetli bir şekilde yasaktır. Öyle ki, Kuran’da, faiz alanlar Allah ve Resulüne harp ilan etmiştir, denilmektedir.

İlgili yazıda Yahudilerin kendi aralarında faizi yasak, diğer dinlerden olan insanlara borç verdiklerinde ise faizin serbest olduğu bilgisi verilerek Yahudilerin bu yüzden zengin oldukları ifade edilmektedir. Bununla birlikte Hristiyanların da zamanla İncil’i yeniden yorumlayıp yasağı esnetmeleriyle piyasada yer almaya başladıkları söylenerek bir anlamda faizin aslında zenginliğin ve gelişmişliğin anahtarı olduğu iması yapılmaktadır. Hatta daha da ileri gidilerek Osmanlı’nın veya Müslümanların faizi esnetmekte ve yazara göre bankalardan hiçbir farkı olmayan katılım bankacılığına geçmekte geç kalmaları sonucunda piyasada yer alma fırsatını kaçırdıkları vurgulanmıştır.

İlk çağ filozoflarından çağımız iktisatçılarına kadar hiçbir bilim adamının faiz hakkında olumlu düşüncelere sahip olduğu bilgisi bulunmamaktadır. Eski Yunan Filozoflarından olan Eflatun’un (Platon M.Ö. 427-347) ve Aristo’nun (Aristotales M.Ö. 384-322) faiz ile ilgili oldukça sert ve karşıt düşüncelere sahip olduğu bilinmektedir. Onlara göre faiz iktisadi bozulmaya neden olmakla birlikte ahlaka da aykırıdır. Aynı zamanda Romalı düşünürler de faizi sakıncalı görmüşlerdir. İlk çağ Hint düşüncesinde de faiz iyi karşılanmamaktadır. Sümerler döneminde ise faiz sınırlandırılmaya çalışılmış buna rağmen zenginler kredi vermeye ve daha zengin olmaya devam etmiş, yoksullar ise daha da yoksullaşmıştır. Yani ilk çağlardan beri faiz aslında zenginliğin değil yoksulluğun sebebidir.

İbranilerde, Hz. Musa’ya inen Kitap olan Tevrat’taki ayetler aracılığı ile faiz yasaklanmıştır. Ancak bugünkü Tevrat’ta bulunan ayetlerden anlaşılan, faizin Yahudiler arasında yasak olduğu fakat yabancılara faizle borç vermenin serbest olduğu şeklindedir. Aynı olmasa da benzer durum Hristiyanlıkta da geçerlidir. Jean Bodin gibi Merkantilist ve Hristiyan iktisatçılardan faize karşı çıkanlar olmuştur. Ancak Kapitalist iktisadi düşüncenin oluşumunda etkili olan Protestanlık Mezhebinin kurulmasında aktif rol oynayan iki düşünür Jean Calvin ve Martin Luther ile birlikte faiz Hristiyanlıkta meşru görülmeye başlanmıştır. Bu iki düşünüre göre faiz bir dünya gerçeğidir ve haram olan faiz belli bir oranın altındaki piyasa faizi değil tefecilerin uyguladıkları yüksek faizlerdir. Sombart gibi düşünürler ise Kapitalist iktisadi düşüncenin oluşumunu Yahudiliğe dayandırmaktadır.

(*) Prof. Dr.

Devamı >>>



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER