TSK´nın demokrasiye üçüncü müdahalesi olan 12 Eylül askeri darbesinde yaşananlar hafızalarda canlılığını koruyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980 günü gerçekleştirdiği askeri müdahale ile Süleyman Demirel´in Başbakan´ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Meclisi hükümsüz kılındı. Dokuz yıl süren bu dönemde partiler geçersiz kılındı, parti liderleri önce gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı. 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askeri dönem başladı.
Darbeyi hazırlayan gelişmeler
TSK´nın emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği darbenin en önemli gerekçesi "güvenlik" oldu.
TBMM´nin 22 Mart 1980´de ilk turunu yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimini, 114 tur oylama yaptığı halde darbe gününe kadar sonuçlandıramamasının da etkili olduğu süreçte birçok cinayet işlendi.
12 Eylül darbecilerinin ilk idamları: ?Soldan´ Necdet, ?sağdan´ Mustafa
Türkiye´nin en karanlık günlerinin başlangıcı olan 12 Eylül 1980 askeri darbesi sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişi işkencede öldü. Darbeciler idam sehpasına ilk olarak 8 Ekim 1980´de sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbenin lideri Kenan Evren´in?Şartların olgunlaşmasını bekledik?sözü ise tarihe geçti.
Gazeteci Abdi İpekçi, Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, DİSK ve Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, Eski Başbakan Nihat Erim, Adalet Partisi İstanbul Milletvekili İlhan Egemen Darendelioğlu, CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok ile eşi ve kızının öldürülmesi gibi çok sayıdaki siyasi cinayet, darbeci generallerin gerekçeleri olarak tarihe geçti.
19 Aralık 1979 günü bir sinemanın bombalanması ve biri ağır yedi kişinin yaralanması ile başlayan olaylarda 105 kişi öldü.
28 Mayıs 1980 günü Çorum´da başlayan olaylarda 57 kişi öldü.
6 Eylül´de Konya´da düzenlenen "Kudüs Mitingi" de darbe yönetimi tarafından "şeriatçı girişim" olarak gösterilmişti.
Özellikle 1977´de Taksim´de yüzbinlerce emekçinin katıldığı coşkulu 1 Mayıs kutlamasına The Marmara Oteli´nden sıkılan kurşunlar, 1978 Yılının Aralık ayında Kahramanmaraş´ta ve 1980 yılında Çorum´da gerçekleştirilen katliam günlerce sürmüş ancak olaylara ısrarla müdahale edilmedi.
Maraş katliamı sonrasında verilen Sıkıyönetim kararı katliamın amacına ulaştığının bir kanıtıydı. 26 Aralık´a kadar süren saldırılarda resmi rakamlara göre 105 kişi öldürüldü, yüzlerce kişi yaralandı.
Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren
Dönemin ABD Başkanı Carter
ABD´nin çocukları başardı
Darbenin dış bağlantıları ise yine hazırlık dönemi konusunda net fikir verecektir. Afganistan ve İran´da sorun yaşayan ABD ve NATO´nun Türkiye´yi de kaybetmekten korktuğu ve darbeye her türlü desteği verdiği biliniyor. Dönemin ABD Başkanı Carter´a Ankara´daki Amerikan diplomatik kaynaklarından geçilen "Bizim çocuklar başardı" cümlesi Kenan Evren ve arkadaşlarından böyle bir darbenin dört gözle beklendiğinin bir kanıtı niteliğindeydi.
Görsel editör: Emir Ece
Türkiye 12 Eylül´e tank sesleriyle uyandı
Askeri darbenin hazırlıkları, Haziran 1980´den itibaren Genelkurmay Karargahı´nda yapılmaya başlandı.
Kod adı "Bayrak Harekatı" olan darbe, ilk olarak bütün ordu komutanlarına gönderilen emirle 11 Temmuz saat 04.00´te hayata geçirilmek istendi ancak 2 Temmuz´da Süleyman Demirel´in başbakanlığındaki hükümetin güvenoyu almasıyla plan ertelendi.
Ordu Genel Kurmay Kenan Evren Başkanlığı´nda yönetime el koydu.
Aynı plan, yine aynı isimle 12 Eylül sabaha karşı uygulamaya konuldu, artık sokaklara palet ve postal sesleri hakimdi.
Mustafa Pehlivanoğlu
Emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen bu darbe, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi olarak tarihteki yerini aldı.
Necdet Adalı
12 Eylül 1980 Cuma günü saat 03.59´da Türkiye radyoları (TRT) İstiklal Marşı´nın çalınmasıyla birlikte yayına geçti. Daha sonra anons yapılmadan Harbiye Marşı çalındı. Marşın bitiminde Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi´nin bir numaralı bildirisi okunmaya başlandı. Bu bildiriyi 5 bildiri daha izledi.
12 Eylül´ün ilk idamları
Yönetime el koyan cuntacı askerler, acısı yıllarca sürecek idamların kararını da verdi.
Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.
Önce Necdet´i astılar
Necdet Adalı, bir kahvehanenin taranması olayına karıştığı gerekçesiyle 1977 yılında hapishaneye atıldı. Adalı, o dönemde Yıldırım Beyazıt Lisesi´nde öğrenciydi. Ankara´nın İsmetpaşa Semti´nde bulunan kahvehanein taranmasıyla, içeride bulunan kişilerden ikisi öldü. Ölenlerin MİT mensubu olduğu iddia edildi.
Necdet Adalı bu olaydan kısa bir süre sonra yakalandı ve kahvehanenin taranmasından sorumlu tutuldu. İdam talebiyle yargılanmaya başlandı. Dava devam ederken 12 Eylül darbesi gerçekleşti. Bu defa Adalı´nın davası askeri mahkemede görülmeye başlandı.
Adalı cezaevinde bulunduğu sırada gerçekleştirilen bir firar eylemine "nasıl olsa suçsuzluğunun anlaşılacağını" düşünerek katılmadı. Kendisini yargılayan mahkeme başkanı Albay Hamdi Sevinç´in Adalı´nın suçsuz olduğunu ileri sürmesine karşın, mahkeme heyeti tarafından suçlu bulundu. Karara şerh koyan Sevinç bu tutumu nedeniyle ceza aldı ve daha sonra ordudan istifa etti. Adalı 8 Ekim 1980 tarihinde Ulucanlar Cezaevi´nde asılarak idam edildi. Bu infaz 12 Eylül´ün ilk idamı olarak kayıtlara geçti.
Evren, darbeden 25 yıl sonra da, idamlar konusunda elinin hiç titremediğini söyledi.
Pehlivanoğlu´nun ailesi idamı üç gün sonra öğrendi
Mustafa Pehlivanoğlu, 12 Eylül Darbesi´nden sonra idam edilen ilk ülkücü. Balgat´ta, 10 Ağustos 1978 gecesi, teravih vakti, mahalledeki 5 kahvehane, kimliği belirsiz kişilerce tabancalarla tarandı, 5 kişi yaşamını yitirdi.
Tarihe ´Balgat katliamı´ olarak geçen bu olayda, sol görüşlülere ait üç kahvehanede 3, ülkücülere ait iki kahvehanede de 2 kişi yaşamını yitirdi. Olaydan sonra operasyona başlayan polis, 3 kilometre uzakta, Ülkücülerin yoğun olarak oturduğu Karapınar Mahallesi´ne baskın düzenledi ve bir grup genci gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında, 22 yaşındaki Mustafa Pehlivanoğlu da vardı. 12 Eylül 1980 askerî darbesinden önce yapılan yargılama sonunda idam cezasına çarptırılmıştı. 2 yıl kadar hapis yatan Mustafa Pehlivanoğlu ile aynı davadan yargılanan İsa Armağan, yatmakta oldukları ve çok sıkı korunan Mamak Askerî Cezaevi´nden kaçtılar. Planları yurtdışına kaçmaktı. Ancak aynı günlerde 12 Eylül darbesi yapıldı, sıkıyönetim ilan edildi. Mustafa Pehlivanoğlu ile İsa armağan, 18 Ağustos 1980´de Kütahya´da saklandıkları bağ evinde yakalanarak tekrar cezaevine kondular.
7 Ekim 1980 tarihinde idamı onaylanan Mustafa Pehlivanoğlu, 7 Ekim´i 8 Ekim´e bağlayan gece yarısından sonra, solcu Necdet Adalı´dan birkaç saat sonra, Mamak Cezaevi´nde asıldı. Pehlivanoğlu, Ankara Karşıyaka Mezarlığı´na gömüldü. Mustafa Pehlivanoğlu mahkeme süresi boyunca polis ifadesinin işkence zoruyla alındığını ve kendisinin masum olduğunu söyledi. İdam kararını veren Sıkıyönetim Mahkemesi Hâkimi Ali Fahir Kayacan daha sonra anlattığı anılarında, Mustafa Pehlivanoğlu´nun asılan solcu Necdet Adalı´ya denge olsun diye idam edildiğini belirtti. Ailesi idamı ancak infazdan 3 gün sonra çocuklarını ziyarete geldiklerinde öğrenebildi.
12 Eylül 1980 darbesini Ankara Radyosu´nda duyuran bir dönemin ünlü TRT Haber Spikeri Mesut Mertcan.
Askeri müdahalenin sonuçları
12 Eylül askeri darbesi ile Süleyman Demirel´in başbakanı olduğu hükümet görevden alındı, TBMM lağvedildi. 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı askeri dönem başladı.
Cuntacılar, 13 generali ülke genelinde ilan ettikleri 13 sıkıyönetim bölgesine komutan olarak atarken Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetleri de durduruldu.
Necmettin Erbakan Uzunada´ya sürgüne gönderildi.
Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit Hamzakoy´a sürgün edildi.
Alparslan Türkeş Uzunada´ya sürgüne gönderdi.
'Şartların olgunlaşmasını bekledik!'
Siyasi partileri de lağveden askeri yönetim, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit´i Hamzakoy´a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş´i ise Uzunada´ya sürgüne gönderdi. Siyasi yasaklar geldi.
Darbeye liderlik eden 5 generalin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu´ya kurdurulan hükümet, 21 Eylül´de göreve başladı.
Günde 15-20 kişinin öldürüldüğü cinayetler, çok sayıda insanın hayatına mal olan katliamlar bıçak gibi kesildi. Evren´in ?Şartların olgunlaşmasını bekledik!? sözü tarihe geçti.
TBMM kapatıldı, 1961 Anayasası ortadan kaldırıldı. Ülke 13 sıkıyönetim bölgesine ayrıldı. 13 general sıkıyönetim komutanı olarak atandı. Belediye başkanlıklarına askerler getirildi. Darbenin ardından geçen 3 yıl içinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan 1982 Anayasası, yapılan "güdümlü" referandumla yüzde 92´lik "Evet" oyu aldı.
Görsel editör: Tunç Çevik
"Asmayalım da besleyelim mi?"
Yönetime el koyan cuntacı askerler, acısı yıllarca sürecek idamların kararını da verdi.
Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren, 19 Mart 1980´ta idama mahkum edildi.
Darbeci Kenan Evren´in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü ise yıllarca unutulmadı. Yargıtay tarafından Eren´in idam kararı, iki kere iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980´de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi´nde infaz edildi.
Milyonların hayatı etkilendi
Milyonlarca kişinin hayatını etkileyen kararların altına imza atan askeri yönetim yıllar sürecek travmalara neden oldu. Darbe sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi. Bunlardan 517 kişiye idam kararı verilirken kararların 50´si uygulandı.
Yiten hayatlar: 12 Eylül Yargılamalar
12 Eylül darbesiyle ülkedeki anarşi ortamı durdurulmuş, alınan sert tedbirlerle güvenlik sağlanmıştı. Bu durum insanların birçoğunda 12 Eylül yönetimine güveni oluştursa da gerçek daha sonra orta çıkacaktı. 12 Eylül rejimi darbeden kısa süre sonra başlattığı yargılamaları bir cadı avına dönüştürecek yüzbinlerce insanı gözaltına alacaktı. Ülkedeki bir çok insanın yakından etkilendiği yargılamalar Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçti. 12 Eylül mahkemeleri yiten hayatlara, hayallere ve acılara sahne olacaktı...
Hapishanelerde işkencelerin yaşandığı dönemde bine yakın film yine sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 4 bine yakın öğretmen, çok sayıda üniversite görevlisinin işine son verildi. Yüzlerce gazeteci için de binlerce yıla varan hapis cezaları istendi.
Halk oylamasında, Kenan Evren cumhurbaşkanı seçilirken askeri yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde, 2010´daki Anayasa değişikliği referandumuna kadar yürürlükte kaldı.
Yargılama yolu yine 12 Eylül´de açıldı
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yürürlüğe giren, "Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı"na dair Anayasa´nın geçici 15. maddesi, 12 Eylül 2010'daki referandumun ardından kaldırıldı.
12 Eylül darbesinin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkındaki suç duyurularının ardından, darbe döneminin Genelkurmay Başkanı, Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya 4 Nisan 2012´de, darbeden 32 yıl sonra yargılanmaya başlandı. Yargıtayda temyiz istemi görüşülen dava, iki ismin hayatını kaybetmesinin ardından düştü.