Bu yıl ana teması "İlim Membaı Maveraünnehir" olarak belirlenen "5. Uluslararası Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri" etkinliği kapsamında, farklı ülkelerden isimlerin katılımıyla "Maveraünnehir'de Fıkıh İlmi" tartışıldı.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında çevrim içi düzenlenen etkinlik,
Arapça Kitap ve Kültür Günleri'nin YouTube hesabından katılımcılarla buluştu.
Fuarın İçerik Koordinatörü Ali Sözer'in başkanlığını üstlendiği oturumda, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Yıldız, "Maveraünnehir Müslüman Toplumu Mayalayan Tefakkuh Anlayışı ve İbadetlerin Birlikte İhya Edilişinde Tezahürü" başlıklı konuşma yaptı.
Yıldız, konuşmasında Hz. Ömer döneminde yoğunlaşan İran fetihlerinin, Hz. Osman döneminde tamamlandığını ve Maveraünnehir bölgesinin sınırlarına kadar olan toprakların Horasan Valiliği altında toplandığını anlattı.
- "Maveraünnehir'de nice alim ve müminler Allah'ın dinini tebliğ etmeye gayret etti"
Bu bölgeye daha sonra birçok sahabe ve tabiinin aileleriyle birlikte yerleştiğini aktaran Yıldız, şöyle devam etti:
"Maveraünnehir bölgesine yapılan fetihler Horasan topraklarına yapılmıştır. Devletler ve ordular arasında yapılan bu savaşlar, maalesef kuvvetlilerin zayıfları yenmesiyle sonuçlanır. Bölgedeki kuvvetler arasında olan bu siyasi çatışmalar, Hicri 90-100 yıllarına kadar devam etti. Arkasından Emeviler ve daha sonra da Abbasiler döneminde de bu süreç devam etti. Fakat bu seferler esnasında bölgeye yerleşen bazı Müslümanlar, hayatlarını sürdürürken yerli halkla iç içe yaşayarak dinlerini tebliğ etme derdine düştü. Bu insanlar, Müslümanların ordularıyla birlikte gelen ama Müslüman emirlerin haksızlıklarını asla kabul etmeyen, zulümlere müsamaha göstermeyen, her insanı Hz. Adem'in kardeşi kabul eden, Allah'ın son dinini tebliğ etmek için canını bile vermeye hazır olan fedakar Müslümanlardır. Mesela Dahhak bin Müzahim, o bölgede 3 binin üzerinde talebe yetiştirip, köy köy dolaşıp, Allah'ın dinini tebliğ etmiştir. O bölgede, Müzahim gibi halkla gönül gönüle veren nice sahabe, sahabe evladı, nice tabiin, nice Allah aşığı, alim ve müminler Allah'ın dinini tebliğ etmeye gayret ettiler."
Yıldız, Hz. Muhammed'in İslam'ı anlayıp yaşamasına fıkıh denildiğine işaret ederek, "Bu dinde Hz. Muhammed'in anladığı ve yaşadığı Müslümanlıktır. Hem itikatta hem amelde hem de ahlaktadır. Peygamber Efendimizin bu fıkhını, anlayışını, yaşayışını bizzat onunla birlikte bulunup, yaşayarak almaya da 'tefakkuh fiddin' denmiştir. Hanefi fakihlerinden İmam Serahsi, dinde fıkıh sahibi olmanın tamamlanabilmesi için 3 şartın bulunması gerektiğini ve bu 3 şart bulunmadığında da fıkıhtan söz edilemeyeceğini ifade eder. Bunların ilki teşrih edilen hükmü öğrenmektir, ikincisi o hükmü, o nasları usül ve furkanlarıyla itkan seviyesinde bilmektir, üçüncüsü ise onu bilfiil tecrübeli olarak hayatında tatbik etmek ve yaşamaktır." diye konuştu.