İnsanların yaşamları farklı coğrafya, toplumlarda ve tarihin farklı evrelerinde farklılık gösterebilir. İlk insanların çoğunlukla çok sayıda tanrıları vardı, daha sonraları medenileştikçe tek Tanrılı inanca döndüler. Geldiğimiz modern dönemde ise Aristocu yaklaşım insanların hayatlarında etili olmaktadır, yani oturan Tanrı inancı. Kısaca insanların inançları yaşadıkları toplumla alakalıdır, yani Sosyoloji ile. Bazen toplumsal olarak insanlar bazı saplantılara yönelebilirler, insan sağlığı için tamamen zararlı olan bir yaşam biçimi normal kabul edilebilir. İşte lezbiyenlik ve homoseksüellik böyle bir durumdur. Bu saplantılı durum için en son söylemem gerekeni başta söylemek istiyorum. Hayır, livata, lezbiyenlik bir insan hakkı değildir. Nedenleri;
a. Genetiksel açıdan temeli yoktur.
b. Biyolojik açıdan insan sağlığına zarar vermektedir.
c. Evrensel İnsan Hakları Beyannemesine aykırıdır.
a. Genetiksel açıdan incelediğimizde insan ve diğer canlılarda her karakter, her özellik kesin olarak genetiksel bir arkaplanı vardır. İnsan türü için konuşacak olursak her hastalık ya da karakter insanın genetiğinde direkt ya da dolaylı olarak kodlanmıştır, yani kontrol edilmektedir. İnsanın obezite sorunundan tutun asabi olmasına kadar her karakterin arka planında genetik (genomik) yapısı ile ilişkili ve bağlıdır. Toplumda, insanlar arasında şöyle bir algı söz konusudur; Homoculuk ya da lezbiyenlik bir hastalık olup ırsidir. Hayır, bu tip sapkınlıkların genetikle alakası yoktur ve bir hastalık çeşidi değildir. Tamamen sosyopatolojik/sosyopsikolojik bir olgu olup bireylerin yaşadığı çevre ya da toplumun mahalle baskısı altında yöneldiği bir saplantıdır, aynen eroin kullanmak gibi, sigara kullanmak gibi. Aşağıda verdiğim bilimsel araştırmalar da bu sonucu ortaya koymaktadır. Bazı çalışmalar aşağıda verilmiştir.
Massachusetts Genel Hastanesi Genetiği Birimi'nde Ben Neale, “Eşcinsel bir gen yok ve aynı cinsiyetten bir ilişkiye girecekseniz için genetik bir test işe yaramayacak. Bir bireyin cinsel davranışını genomlarından tahmin etmek etkili bir şekilde imkansızdır. MIT ve Harvard Enstitüsü ve Helsinki Üniversitesi'nde de genetikçi olan Ganna birinin aynı cinsiyetten partnerleri (ortak) olup olmadığını belirleyen bir “eşcinsel gen” yoktur ”dedi. Bilim, eşcinsel insanların 'bu şekilde doğmadığını' kanıtlıyor. "Eşcinsel" bir gen yok. Rapor 29 Ağustos 2019'ta "Science" dergisinde yayınlandı.
Yine Genetikçi olan David Curtis, yaptığı çalışmada açıkça “eşcinsel gen ”diye bir genin olmadığını gösteriyor. Popülasyonda cinsel yönelim üzerinde önemli bir etkisi olan genetik bir değişken yoktur. Yaklaşık yarım milyon insanın genetik analizi, aynı cinsiyet yönelimi üzerinde küçük bir etkisi olan bazı genetik faktörler buldu - ancak 'eşcinsel gen' olmadığı sonucuna varmıştır. Daha önceki küçük ölçekli araştırmalar benzer sonuçlara yol açmıştır. X ve Y kromozom çiftleri insan cinsiyetini belirler. İnsan dişi sıradan bir insan hücresindeki 23 kromozom çiftinden biri olarak bir XX kromozom çiftine ve bir XY kromozom çiftine sahiptir. Bu çalışma 'eşcinsel' gen olmadığı sonucuna vardı.
Andrea Ganna, kişilik gibi diğer davranışsal özelliklerde olduğu gibi tek bir “eşcinsel gen” olmadığını belirtti. Araştırmada eşcinsel insanların yeni deneyimlere daha açık, esrar kullanma olasılığının daha yüksek olduğunu ve depresyon gibi akıl hastalıkları için daha yüksek risk altında olduğunu keşfettiler. Harvard ve MIT'den bilim adamları tarafından yapılan bir araştırma, yaklaşık yarım milyon insanın yaptığı bu büyük çalışma, genetik faktörlerin aynı cinsiyetten cinsel davranışa katkıda bulunup bulunmadığını belirlemeye çalıştı. Bu ve bu önceki çalışmalar Eşcinselliğin genetiksel olmadığını belirttiler. Steven Reilly Eşcinsellik bir hastalık olmadığını belirtmiştir.
b. Biyolojik açıdan incelediğimizde özellikle homoseksüellik (livata) tamamen insan sağlığına zarar vermektedir. Özellikle Rektum organının deformasyonuna neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak bağırsaklardaki dışkının atılmasında sibop gibi görev yapan kaslar zedelenmekte ve zamanla elastikiyetini kaybetmektedir. Bunun sonucu olarak ta istem dışı dışkının dışarıya akmasına neden olmaktadır. Ayrıca yırtılan Rektum kaslarında mikropların enfeksiyonunu kolaylaştırmaktadır ve tüm patojenik mikroplara karşı duyarlı hale gelmektedir. Sonuç olarak enfeksiyon oranı artmaktadır. Rektumun livata sonucu ortaya çıkan zararları ve sonuçları bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuştur.
Feces anal kanala zorladıkça ve peristaltik dalgalar dışkıyı rektumdan ittikçe rektum kısalır. Puborektalis kası ile birlikte iç ve dış anal sfinkterler dışkıyı dışarı çıkartmak için Rektumu çıkan dışkıların üzerine çekerek kaslardan geçirir. Bununla birlikte, insanlar anal seks ağrılı, bazen aşırı derecede ağrılı olur. Çoğu cinsel aktivite biçiminde olduğu gibi, anal seks katılımcıları cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara (CYBE) yakalanma riskiyle karşı karşıyadır. Anal seks, rektumun savunmasızlığı nedeniyle yüksek riskli bir cinsel uygulama olarak kabul edilir. Anal ve rektal dokular hassastır ve vajina gibi yağlama sağlamaz, bu nedenle özellikle kişisel bir yağlayıcı kullanılmazsa hastalık bulaşmasını kolayca yırtıp enfeksiyona izin verebilirler. Prezervatifi korumasız anal seks en riskli cinsel aktivite biçimi olarak kabul edilir ve bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi sağlık yetkilileri anal seks için güvenli seks uygulaması olmadığını belirtmektedirler.
c. İnsan hakları açısından baktığımızda İnsan Hakları Evrensel Beyanemesinin 16 maddesinin 1. Fıkrasında evlilik olayının erkek ve dişi arasında gerçekleşmesi gerektiğini ve 3. Fıkrada ise ailenin cemiyetin temel unsuru olduğunu belirtmektedir. Ve ailenin devlet tarafından korunması gerektiğini belirtmektedir.
Sadece İstanbul Sözleşmesi ile aile kavramının altına dinamit konulmuştur. Dolayısı ile bu sözleşmenin derhal iptal edilmesi gerekir. Aksi halde bir nesil sonra aile kalmayacağı gibi livata yapmayanlar dışlanacaktır ve hatta aile sahibi olmak isteyenler dışlanacaktır, aynen Lut A.S. kavminde olduğu gibi. Gelecekte insanlar bağımlılık madde kullanımı artınca buna da insan hakkı deyip müsaade mi edeceğiz? Yine yazmakta bir zorlandığım ensest ilişki insan hakkı olarak savunmak mümkün mü? Kısaca insan sağlığına zarar veren bir durum insan hakkı olamaz. Yine genetiksel alt yapısı olmayan bir karakter insan hakkı olarak savunmak mümkün değildir.
Allah bizi ve tüm insanlığı bu sapkın ve çağdışı afetten korusun.