TÜRKİYE’Yİ ASKERİ VESAYETTEN KURTARDIK DİYENLER, 'HER TÜRK ASKER DOĞAR' MOTTOSUNA SIĞINDI
Ben şahsen otoriter bir yönetimin çözüm sürecini başlatamayacağını ve bir ilerleme kaydedemeyeceğini düşünüyorum ama sahadan gelen haberler böyle bir arayış olduğunu gösteriyor. HDP bir yana, merkez muhalefete bile nefes aldırmayan Cumhur İttifakı'nın kafasında nasıl bir çözüm süreci var sizce?
Tam da MHP liderinin dolaysız olarak AKP’yi hem de yönetim katından eleştirmesine baktığımızda oyun içindeki oyun ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bir taraftan HDP’yi kapatıp diğer taraftan çözüm süreci aramak sol kulağımızı sağ ayağımızla göstermek değilse ne olabilir? Partiyi kapattığınızda HDP seçmenini kapatamayacağınıza göre bu seçmen sandıkta MHP’yi ve kayyum ile özleşen AKP’yi seçmeyeceğine göre seçenekler neler olabilir? Bu kadar çok soruyu bir cevap niyetine sıralamak çelişki gibi görünse de bence değil. MHP ile HDP yüzünden bozuşmaya razı gelecek bir AKP belki de kendisini Kürt seçmene affettirmeyi deneyecek diye düşünebiliriz. Bunun tersine kapatmayı göze alıp HDP seçmeninin boykotundan medet umabilir. HÜDA PAR ile yapılan saray görüşmesi akla başka alternatifler de getiriyor ama bu ne kadar olası tartışılır.
Sonuçta AKP’nin güvenlikçi politikalarının ana damarında Kürt sorununun istismarı var. Bu, bir anahtar gibi tüm kapıları açıyor. Ya da sindirme aracı olarak kullanılıyor. Askeri vesayetten ülkeyi kurtardık diyenler “Her Türk asker doğar” mottosuna sığındı.
Bu çelişkili yapının ana nedeni tabii ki iktisadi olarak bağımlılık modelinin hâlâ geçerli olması. Yardım/Sadaka ekonomisi üzerine vatan millet Sakarya ile hâlâ Sakarya’nın ilçelerinde oy alabiliyorsunuz.
Soruya tam bir yanıt veremedim. Çünkü tam bir yanıtı yok. AKP 7 Haziran 2015’ten beri Amerikan deyimiyle topal ördek. Koltuk değneği olmasa düşecek. Ve bu değnek varlık sebebini klasik bir soğuk savaş stratejisinde bulmuş. Ya sev ya terk et. Marx’ın uzlaşmaz çelişki dediği durum.
LİDERİ, BELEDİYE BAŞKANLARI, 10 BİN ÜYESİ HAPSE ATILMIŞ BİR HDP HÂLÂ DİRENİYORSA SAYGI DUYMAK LAZIM
AKP-MHP koalisyonu HDP’yi devre dışı bırakıp başka aktörlerle bir çözüm süreci düşünüyor olabilir mi?
Mümkün mü? Bence değil. HDP fazlasıyla enerjik. “10 bin üyesi hapse atılmış bir parti hâlâ nefes alıyorsa kusura bakmayın ceketinizi ilikleyeceksiniz.” HDP’yi kapatmak bir çözüm gibi görülebilir. Yeni bir partinin tanınırlığının az olmasına sığınılabilir ya da kanunla seçimden uzak tutulması mümkün olabilir. Peki HDP’liler zeka özürlü mü? Zamanında SHP ile yaptıkları bir ortaklığı CHP ile de facto yapıp CHP’yi birinci parti yaparlarsa o zaman ne olacak? AKP ateşle değil nükleer başlıkla oynadığı bir sürece girebilir. İyi düşünmeli.
AKP’Lİ VEKİLLER SEÇİLİRKEN TAM BİAT İSTENDİ, BİAT ETMEME İHTİMALİ OLANLARIN ÜSTÜ ÇİZİLDİ
Yakın zamanda ortaya çıkan, AKP’de 50-60 civarında DEVA ve Gelecek partilerine geçmeyi bekleyen vekillerin durumu nedir? Ne zaman geçecekler?
AKP’de Ahmet Hamdi Çamlı ekolünün dışında kalan kaç vekil var? Soru bu. AKP vekilleri seçilirken ciddi elemeden geçti. Biat etmeyecek vekillerin kendilerini aşikâr etmeme becerileri şapka çıkarılacak seviyede. Hepsi birebir Reis tarafından seçilmişler. Ancak burada özellikle Anadolu illerine iyi bakmak lazım. Büyük şehirlerdeki kozmopolitlikten uzak bu illerde ciddi bir bağımsızlık istidadı var. AKP’nin MHP’ye yenildiği illere iyi bakmak lazım. Buradaki vekillerin koltuğu sallantıda. Bunlar doğru bir zamanlama ile gemi değiştirebilir. Ama bu kadar sağlamcı bir kadronun karşı tarafta da güven yaratmama riski var. Yani belki bu efsane hiçbir zaman hayata geçmeyecek. Reisten kopmadan devam edecekler. Şanslarını yeni döneme bırakacaklar. Son treni bekleyenleri ise karşı taraf da benimsemez kanaatindeyim.
AKP AYAKTA KALMAK İÇİN YOKSULLARA, ONLARI BESLEMEK İÇİN DE KENDİSİNE OY VERMEYEN ÜRETİCİ KESİMLERE MUHTAÇ
Veysi Dündar, Gazeteci yazar
MB döviz rezervlerinin tükenmesi başta olmak üzere birçok krizle karşı karşıya. Hükümetin sizce bunları atlatma konusunda bir planı var mı? Yurt dışından sıcak para vs.
Ekonomiye dair onlarca yazı yazdım. AKP neredeyse bürokratik sosyalizm diyebileceğimiz uygulamalara imza atıyor. Bu tabii ki iyi manada değil. Devletin ceberrutlaştığı meşum Doğu Bloku tarzında uygulamalar. Kamu bankaları ile finans alanı neredeyse devletleşti. Kamudan başka istihdam kapısı yok. Diğer tarafta adeta Gulaglar gibi bin liraya talim eden sosyal yardım bağımlısı milyonlar. Bu yapı, varlığını ülkenin vergi üreten bakiye yarısına borçlu. Seçim sonuçları bunun turnusol kağıdı. Vergi verenler AKP’ye oy vermiyor. Büyük şehirlerin, tüm büyük ilçelerin, AKP ile işi yok. Ortada çelişik bir durum var. AKP ayakta kalmak için yoksullara, yoksullara bakmak için de vergi veren ama ona oy vermeyen kitlelere muhtaç. Bir dehşet dengesi. 2002'den 2010’lara kadar getirdiği ekonomiyi kendi eliyle tarumar etmekten çekinmedi. Siyaseten var olmak için ekonomideki kazanımlardan vazgeçti. Ortadaki sorun iktisadi değil siyasi. Dolayısıyla çözümü de iktisadi ama siyasi olarak ön çözüm gerektiriyor. Çözüm için AKP’nin 2015’ten beri meşruiyetten kopuk MHP ile kurduğu tuhaf koalisyonun sorgulanması gerekiyor. Bundan sonra ister IMF ister başka kaynak Türkiye’nin önünde bir sıkıntı yok. Ama siyasi olarak bagajın boşalması gerekiyor
ERKEN SEÇİM ZORUNLULUK
Erken seçimle ilgili Ankara kulislerinde yeni bir şey var mı?
Erken seçim bir taraftan zorunluluk. Yoksa Tayyip Bey emekli oluyor. Ama her türlü siyaset oyunu yapan bir parti ve lider için kanun değiştirmek veya arkadan dolaşmak zor değil. Bu yüzden illa ki olacak. Ama bu, normal seçimden 1 ay önceki seçim dahi olabilir. Çünkü AKP var olmak için iktidara mecbur bir parti. Sorun erken seçimden ziyade gelişmelerin AKP’yi nasıl evrimleştireceğinde.
MHP’LİLEŞMİŞ BİR İYİ PARTİ’YE TÜRKİYE SİYASETİNİN İHTİYACI YOK
Sizce İYİ Parti ve Meral Akşener’e atfedilen koalisyondaki boşluğu doldurma, tamamlayamadıkları oyu tamamlama projesine onay vermesi mümkün mü? Neden?
Benim açımdan İYİ Parti MHP’nin 2015 öncesidir. Bu da AKP’ye muhalif olmak demektir. Varlık sebebi budur. O yüzden MHP’leşmiş bir İYİ Parti'ye Türk siyasetinin ihtiyacı yoktur. Varlık sebebini yitirir. Bu nüans bazen İYİ Parti bileşenleri tarafından bile unutuluyor. O yüzden bu tartışmalar gündeme geliyor. Ama benim için konu bu netlik ve sarahattedir.
BIDEN’IN TÜRKİYE KARŞITI GÖSTERİLMESİNİN NEDENİ, TÜRKİYE’DEKİ SAĞCILAŞMA
Biden döneminde AKP’nin çokça sıkıntı yaşayacağı açık. AKP’nin nabız yoklamak amacıyla ABD’ye sürekli adam gönderdiği belirtiliyor. AKP, önlem olarak Biden döneminde neler yapacak?
Açıkçası ABD öyle 4 yıllık dış politika yapmaz. ABD’nin politikaları 40 yıllık A-B-C senaryoları ile kurgulanır. AKP Trump’la sıkıntı yaşamadı mı sanki? En basiti Brunson olayını düşünün tam bir sefalettir. Bu ve benzeri bir sürü hadise. Burada detay şudur: Neticede Demokratlar kategorik olarak Türkiye’ye antipatik gelir. Ama hangi Türkiye? Sağcı Türkiye. Ötekileştirici Türkiye. Dolayısıyla ben buna böyle bakıyorum. Demokratların genel çizgisi evet AKP’ye ya da onun gibilere sorun çıkarabilir ama Türkiye’yi 70 yıldır aralıksız yöneten bu zihniyet biraz da kendine baksın.
AKP MHP’SİZ KALMASI DURUMUNDA ARINÇ’I SAHAYA SÜREBİLİR
Bülent Arınç’ın AKP içerisinde son yaşadıklarının ardından DEVA’ya geçmesi gibi bir şey söz konusu mu?
Bülent Arınç tıpkı Tayyip Bey gibi ideolojik bir siyasetçi. 70’lerden ve o günlere ait kavramlardan güç alıyor. AKP’nin başarısızlığının ana sebebi olan ideolojik duruşun da başta gelen savunucusu ve müsebbibi. Dolayısıyla kendisinden ümitli değilim. Ama burada tabii ki MHP ile AKP’nin kurduğu tuhaf koalisyonun siyaseten benimsenmesi ve sonuçları konusunda siyasetçi kimliği onun bir şekilde bu tavrı göstermesine yol açtı. Dolayısıyla Arınç’ın başka bir partiye geçmesinden çok AKP’yi kurtarma ve tekrar hikayeyi başa sarma kaygısı olabilir. Ben Arınç’tan istifade imkânının olduğu kanısında değilim. Ancak AKP’nin MHP’siz kalması durumunda Arınç’ı tekrar AKP adına sahada görürsek şaşırmayalım.
AKP’DE HERKES TEMELE BAKARAK KONUM ALMAK ZORUNDA
İhsan Aslan’ın ve Bülent Arınç’ın ifşaat gibi açıklamaları AKP içinde tepki gördü gibi lanse edildi ama öte yandan aslında gerçekleri dile getirdi diyen de çıkabilir. Bu bir yana Aslan geri adım atsa da, Arınç’ın geri adım atmaması en azından parti için dengeler açısından önemliydi.
AKP sonuçta partiden çok çocukların oynadığı lego oyunu gibi birbirine bağlı bir yapı. Bu yapının temelinde ne olduğu su götürmez. Burada aslında AKP’de herkes temele bakarak konum almak zorunda. Şu anda öyle ya da böyle bina ve yapı duruyor. Bu yüzden tüm yankılar kendi içinde kalmak zorunda. Erdoğan olmadan AKP’yi hayal edemeyiz. Erdoğan yoksa AKP de olmayacak. En azından bu haliyle olmayacak. Buna şüphe yok. Ne olacak sorusu ise yanıtsız. Şu anda herkes Erdoğan’ın şapkasından çıkacak tavşana odaklı. Evet bu aralar şapkadan tavşandan ziyade kurt çıkıyor ama neticede işe yaradı.
BELEDİYE ŞİRKETLERİNE EL KONULMAK İSTENDİ GERİ ADIM ATILDI
Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyelerine yönelik belediyeleri itibarsızlaştırma üzerine kurulu, AKP yönetiminin oldukça saldırgan bir politikası vardı. Şu an AKP bu politikaların neresinde?
AKP için politika var olma sanatı. Makyavel bunu yüzyıllar önce yazdı. Seçimlerin bizatihi kendisi bile bunun deliliydi. Tekrar edildi vs. AKP için belediyelere yönelik politikalar belirli bir sınır dahilinde kalmak zorunda. Örneğin BİT’lere el konulmak istendi ama geri adım atıldı. Başka adımlar da vardı ama sonuçlanmadı. Bunlar bir şekilde meşruiyet denilen o müthiş kavramın gücü. AKP bir şekilde meşruiyete ihtiyaç duyuyor. Sınırları çok zorlasa da buna mecbur. Tamamen zorla ilhak edilmiş iktidar ancak terör vs. gerekçesi ile mümkün ki burada bile dikkat ederseniz örneğin mecliste aynı yola gidilmiyor. Bir şekilde bütün tuşlara değil ama çoğuna basma stratejisi izleniyor.
Veysi Dündar kimdir?
Mardin Midyat'ta doğdu. Kocaeli Üniversitesi Elektronik Haberleşme mezunudur. 1998- 1999 Kanal 6’da muhabirlik, 1999-2000 Kanal 9’da Haber Müdürü olarak görev yaptı. 2007 yılında yapımcılığını yaptığı ilk filmini çekti. 2010'da Nene Hatun isimli ikinci filmi vizyona girdi. Son beş yıldır aralıksız her gün Ocak Medya ve çeşitli haber sitelerinde bin beş yüzün üzerinde makale yazdı. Yazarın “Ötekileştirme” adında yayınlanmış bir kitabı vardır.