Sait Alioğlu’un, kitaphaber.com.tr’nin, “Kitabın geleceğinin mahiyeti ile ilgili” dosya çerçevesinde yayınlanan yazısı…
Kitap, bir nesne olmakla birlikte, onu oluşturan düşünce, duygu dünyası, yaşanılan zaman, üzerinde durulan zemin ile birlikte onları bir araya getirme uğraşısı veren yazarının emekleri sonucu oluşur.
Ona, onun uğuna yapılan çalışmalara bakıldığında "iki kapak arası" bir nesne olarak da tavsif edilme durumu hâsıl olur. Kitaplar konusuna göre değişiklik gösterir.. Her kitabın mutlaka bir konusu, ele aldığı bir mes'elesi, ilgi alanı vardır. Keza olmalıdır da! Zira kitap sayfalar arasında kalsa da bir dünyayı anlatmakta, onu tanıtmakta, onunla bir meramı dile getirmektedir.
Kitapsız bir hayat, meyvesiz bir ağaca benzer. Öyle bir ağaç ne kadar meyve vermez ise, kitapsız hayatta, insana ancak o kadar bir şeyler verebilir. Kitaba ilgisi olmayan bir kişinin, "kitap dışında mutlaka bir bilgilenme yolu ve yöntemi vardır diyecek olsa da, o yol ve yöntemlerin içeriğinin doğru bilgiyle dolması da ancak kitabın yol göstericiliğiyle mümkün olabilir. Zira kitapsız bilgi rasyonaliteyi değil de, irrasyonaliteyi baz almış demektir.
"İyi ki kitaplar var!"
Bir muhafazakâr yayınevinin, yıllardır yayımlamakta olduğu kendi kitapları ile ilgili olarak, yayımladığı eserlerinin kendine has bir özelliğe sahip olduğunu vurgulamak adına, arka kapakta reklam sadedinde şöyle bir ifade bulunmaktaydı; "iyi ki kitaplar var". Spot cümledeki 'ki' ekini siz kitap kelimesinin ilk hecesi olarak da okuyabilirdiniz; "İyi kitaplar var!" Bu sayede yayıncının, hem bu "ki" ekiyle kitap olgusunu öne çıkarmakta olduğu ve hem de yayınladığı kitaplar için iyi bir satış stratejisi izlediği gözlemlenebilmektedir. Bu satış stratejisi, ülke insanının, sanat, tiyatro gibi pek bir ilgi alanına girmeyen konulardan ziyade kitaba ve kültüre aşırı derecede ilgisiz kalmasını izaleye yönelik bir çaba olarak okunabilir. Zira bu ülkede kitaba ve dolayısıyla kültüre karşı asırlar boyu süregelen kayıtsızlık ve ilgisizliğe rağmen birileri hâlâ kitap okuyor, bir diğeri de kitaba değer veriyor ise, bu strateji, o önem verişi resmediyor sayılabilirdi.
Görünen ilgisizlik ne idi…
İnsanımızın büyük oranda okumayışı, okumaktan hazzetmeyişi, hatta 'yer yer' ondan nefret edişi kendi bağlamı içerisinde ontolojik açıdan ele alınabilir. Bu da, büyük oranda, insanımızın hayatını şekillendirmiş olan ve "mekânsal açıdan" bunca yerleşik bir hayatın sürdürülmesine rağmen, içe nüfuz etmiş bulunan göçebelik olgusu ile izah edilebilir. Bu tarihî ve tarihî olduğu kadar da sosyolojik olan, yani kitaba yönelik ilgisizlik durumuna ve birçok olumsuz saike rağmen kitap bir nesne ve anlam olarak varlığını sürdürmektedir.
Kitaba ilginin azalacağı düşüncesinin temeli…
Kitabın değerinin düşeceği hep dile getirilip söylenir, ama kitap bunca söyleme, yaşanan maddi ve manevi daralmaya rağmen, az buçuk sarsıntı geçirmiş olsa da kendi değerini korumaktadır. Okuma kültürü ve gerek bilgi sahibi olmak ve gerekse de onunla birlikte kitaplı bir hayattan uzaklaşmamak için kitap bir nesneden ziyade olgu olarak kendine belli bir yer bulur. Onun değerinin düşeceğini söyleyenlere gelince, onlar, genel itibarıyla kitaplı anlayıştan yoksun insanlar olup onu kendi hayatı anlama açısından varlık sebebi bağlamında değer kazanacağını idrak edemeyenlerdir. Kabul edelim ki, oluşan hayat pahalılığı, birçok ekstra yük vs. Kitap okumayı belli bir oranda azaltacak olsa da, değerini düşürmez, bilakis arttırır. Bu durum, kitabında insan hayatında bayağı yer ettiği bu modern süreçlerde oluşan ekonomik krizlere rağmen devam etmektedir.
Var olan krizlere rağmen kitaba olan ilgiyi arttıran bir unsurda, "merkezden taşraya" hemen her yerleşim biriminde çeşitli kamu, tüzel, özel kuruluşlar ile insan açısından okuma eyleminin ilk evresi olan okullar vasıtasıyla ilgilisine düzenlenen fuarla vasıtasıyla ulaştırılma çabaları da kitaba ilgiyi azaltmak ne kelime, bilakis arttırmaktadır. Ekonomik krizlere binaen oluşan maddi daralma neticesinde kitaba yönelik ilgimin düşeceği savının yanında, giderek kendini, kitabı da kapsayacak bir şekilde devasa boyutlara ulaşan dijitalleşme durumu da önem arz etmektedir. Dijitalleşme görünen bir hakikat olmakla ve birçok alanı kapsamakla birlikte, kitabın alanını da kapsayacak ve kendine "ihtiyaçlar listesinde" en son sıralarda bulacak olsa da, toprağı zorlayan filiz misali tekrardan yeryüzüne "merhaba" diyecektir. Demek ki, neymiş, kitaptan kurtuluş olası değilmiş!
Kaynak: kitaphaber.com.tr