TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun dediği; “Yürüyüş haktır. Baro başkanlarına izin verilmelidir.” destek cümlesi bile olsa yanlıştır. Zira; yürüyüş hakkı Anayasa da yazılıdır. İzne tabi değildir. Yapılan kesinlikle hukuksuz bir müdahaledir. En basit bir gösteri hakkını bile kullanamazsa insanlar, demokrasiden özgürlükten ferahtan bahsedebilir miyiz?
Ankara'ya girişte yasak, hak aramakta yasak, yürümekte yasak... Yasak hemşehrim yasak.
Neden? İşte öyle...
iktidar gölgesinden korkar oldu. Yürümelerine izin verilse, bu kadar ses olmazdı, inanın.
Gün gelecek bugünler ayıplanır olacak. Ne deli saçması engellemeler olmuş diye diye yad edeceğiz bu anları...
İktidar tedirginlikle hareket edip, gerginlikten nasipleniyor olabilir fakat kendi iktidarına zarar verdiğinin farkında değil mi acaba? En fazla zarar Cumhur İttifakınadır. Yazın bu sıcağında baro başkanlarına avukatlara sıfatları titrleri geçtim, insanınıza vatandaşınıza yapılan eziyettir, zorbalıktır, zulümdür, günahtır.
Dün attığım twitte şunları yazdım:
“Türkiye’de kavga edilmedik kurum kaldı mı..?
Ülkede hava hep puslu, hep gri, hep gergin, hep kirli...
Kokuyu almayalım diye maske mecburiyeti geldi.
#SavunmaDurdurulamaz”
Standart insan hakkını, özellikle de devlet gücüyle engellemek, demokrasi değildir. Onun adı başka bir şeydir. Adalet herkese lazımdır. İktidarda olmanın yaşattığı haz ve rehavet sizi adaletten uzaklaştırmamalı. O “hak hukuk adalet” dediğimiz şey, dinin ta kendisidir.
Allah aşkına bir devlet kendi vatandaşıyla bu kadar kavga eder mi? Vatandaşın verdiği reylerle Başkan oldunuz, İçişleri Bakanı oldunuz. Fakat bu size, bu gerginlikleri yaşatın, azarlayın, bağırın diye hediye edilen bir görevlendirme değildir.
Kendi sözünüzdür.
“Biz milletimizin efendisi olmaya değil, hizmetkârı olmaya geldik.” dediniz. Fakat vatandaş ne hikmetse hep azarlanan, yürüyüşüne tahammül edlemeyen, protesto hakkı elinden alınan, kelam edecekse sadece olumlu kelam etmesine izin verilen bir hale devşirildi.
Yapılanlar kasti faule benziyor. Fakat hakemde kendisi olunca, kartın rengi ne kırmızı ne sarı oluyor. Çünkü oyunun kurallarını da devamlı değiştiren bir iktidar var.
Gün gelecek iktidar da özeleştiri yapacak. “Yav biz neler yapmışız böyle. Halk birbirinden kopmuş.” diyecektir kanaatimce.
Barolarda ikilik ya da paralellik; mahkemelerde eşitsizliğe neden olacaktır. 58 Baro Başkanı yürüyüşte, 15 Baro Başkanı Anıtkabir’de. Bunların hepsi de, hukuk eğitimi almış, tecrübe edinmiş, eksiği gediği bilen, sitemi tıkayacak yaralara parmak basan ve bunu feveran ederek dile getirenlerden müteşekkiller. Fakat bunların da arasına nifak soktuk. Siyasete bulaştırdık. Velhasıl nurtopu gibi; “Paralel Barolarımız Oldu”
Eskiden asır 100 yıldan ibaretti. Şimdi 10 yılda bir asır değişir oldu. Fakat biz hala yayayız, hala yaya... Uğraşlarımız hep fuzuli leb-i derya...
Bu konular uzadıkça bayıyor. İşkence filmi çekmeye niyetlenirsiniz ya. Filmi çekmenin kendisi işkence olur adeta. Yaşadıklarımızda o misal.
Çağlayan adliyesinin girişinde iki adet elinde terazi olan Themis heykeli var. O terazi adaletin tesisinin simgesidir. Fakat bu terazide yargılananlar için, adaleti tartmayan kararlar verilecek. Zira barolar da içten içe ikiye bölündü.
Barolar Birliğini bile bozdular. Daha ne diyeyim?
Yazık gerçekten yazık...
Veysi Dündar