Ayşe Böhürler, eski ve “yeni” uygulamalarından ve Alev Alatlı’nın “CHP komedidir” sözünden hareketle Kılıçdaroğlu çerçevesinden hareketle varv olan CHP’lerin hangisi olduğu sorusunu soruyor.
Ayşe Böhürler, Çocuk istismarını önlemeye yönelik kanunların büyük oranda 2003’ten buyana AK Parti(Erdoğan) iktidarı tarafından konulduğunu; İmamoğlu’nun mitinginin ise tuhaf olduğunu ve bir senaryo içerdiğini belirtiyor.
Ayşe Böhürler, Tanzimat dönemine kadar giden kadın hareketleriyle ilgili olarak, bu alanda çalışmalar yapan Prof. Dr. Zafer Toprak’ın çalışmalarına atfen konu ile ilgili bir değerlendirmede bulunuyor.
Ayşe Böhürler, genetik konusu üzerinden, birçok yerli ve yabancı uzmanın uyarıları ışığında çocukların istismarı konusuna ve birileri tarafından çok abartılan Z nesline dair düşüncelerini dile getiriyor.
Ayşe Böhürler, başörtüsü üzerine Mısır’da yapılan tartışmalara, İsmet Özel’in “Başını örten kızlar felsefe bilmelidir” düşüncesine atfen İsmail Kara’nın yaklaşımı bağlamında bir değinide bulunuyor.
Ayşe Böhürler, Evrensellik, küresellik, dünyalı olmak gibi liberal söylemlerin çok hızla tarih olduğunu,. Bunun yerine yeniden milli, yerli kimlikler ve de kültürel ırkçılıkların yükselen değer haline geldiğini belirtiyor..
Ayşe Böhürler, Avrupa’yı devletlerim mi, yoksa şirketlerin mi yönettiğine dair Attac adlı kuruluşun sorduğu “Başka Bir Avrupa Mümkün mü?” sorusunun cevabının “Kimin Avrupası?” adlı eserde bulunabileceğini belirtiyor.
Ayşe Böhürler, gerçekçi bir tarih yorumunun ancak iktisat tarihiyle birlikte zamanın ruhunu bilmekle mümkün olabileceğini ve ayrıca gelenekten kopuk bir İslamcılığın gelip tıkandığını belirtiyor.
Ayşe Böhürler, Danimarka ile ilgili bir dizi film üzerinden, Kuzey kutbunda buzların olası çözülmesi sonrasında, başta Çin’in yararlanacağı su yolu üzeriden birçok savaşın çıkabileceğini belirtiyor.
Ayşe Böhürler, AK Parti’nin kuruluş sürecine atıf yapıp dönemin yerel ve küresel zorlukları ile günümüzün yerel ve küresel zorlukları arasında objektif bir değerlendirme yaparak yeni bir sinerjine olan ihtiyaca vurgu yapıyor.
Ayşe Böhürler, yakında bulunan insanların şahitliğiyle, kendi nefsinde bilgi ve ahlakı mezcettiğini belirttiği Nurettin Topçu üzerinden konuya dair bir değerlendirmede bulunuyor.
Ayşe Böhürler, seçim sath-ı mailine girilen bu dönemde, kime yarayacağı, kime de yaramayacağı belli olmayan provokasyonlara ve Ege adalarının serencamına vurgu yapıyor.
Ayşe Böhürler, Batıya kıyasla gelişmeyen yerli sermayenin, devlet eliyle oluşturulan burjuva sınıfı üzerinden oluşmaya başladığını belirtiyor.
Ayşe Böhürler yazdı;
Ayşe Böhürler, akademisyen Zafer Toprak’ın “Türkiye’de Yeni Hayat - İnkılap ve Travma” adlı eserinden hareketle, Meşrutiyet’ten buyana Türkiye’nin “yeni insan” arayışının mahiyetine işaret ediyor.
Ayşe Böhürler, Batıdan devşirilip kavram dünyamıza yeni dahil edilen “post” kavramı üzerinden, batının egemenliği adına öteden beri süregelen tarih yazımına dikkat çekiyor.
Ayşe Böhürler, bir üniversite tarafından açıklamam rapora göre; Türkiye’de ne dindarlığın düşüşe geçtiği ve ne de sekülerleşmenin o çok iddia edildiği gibi olmadığını, araştırma raporuna bakarak değerlendiriyor.
Ayşe Böhürler, Alev Alatlı’nın yazdığı “Eyy Uhnem Eyy Uhnem !” adlı eserinden hareketle, Soyvet dönemi sonrasında yıkıma uğrayan Rusya’nın, şimdi geldiği duruma dikkat çekiyor.
Ayşe Böhürler, materyalist temelli ilerlemeci bir tarih anlayışına sahip solcu aydının kendisi gibi düşünmeyen, farklı davranan solcu ya da diğer cenahlara ait aydınlara yönelik üstenci tavrına işaret ediyor.
Ayşe Böhürler, Edward Said’in ve Cemil Meriç’in entelektüel sürgünlük düşüncesinden hareketle Osmanlı son dönemi ile ‘cumhuriyet’ döneminde yurt dışına sürgün edilen entelektüel kişiler üzerinden bir çıkarımda bulunuyor.
Ayşe Böhürler, günümüzde vukubulan kadın cinayetlerinin mahiyet açısından töre cinayetlerinden farklı olduğunu ve bunun sebepleri üzerine kafa yorulması gerektiğini belirtiyor.
Ayşe Böhürler, Putin’in hayran olduğu Hıristiyan ilahiyatçı filozof Berdyaev’in geliştirmeye çalıştığı barı dışı alanda ırkçılığa yer vermeyen bir muhafazakarlık olgusuna yer veriyor.
Ayşe Böhürler, CB Erdoğan’ın da katıldığı G20 Zirvesi’ne, birçok liderle birlikte özellikle Erdoğan’ın da vurguladığı sorunların çözümüne yönelik dilek ve temennilere vurgu yapıyor.
Ayşe Böhürler, yeni kurulan cumhuriyet hükümetlerinde çeşitli görevleri ifa eden, bir kısmı CHP içerisinde siyaset yapan, rejimin jakoben karakterine de karşı çıkıp farklı çalışmalarda bulunan cumhuriyetçi muhafazakarları yazdı.
Ayşe Böhürler, din’in salt bir ideoloji mi, yoksa iman mı olduğu konusunda kendi kuşağının durumu ile şimdiki kuşağın onlara yüklemeye çalıştığı anlam üzerinden bir değerlendirmede bulunuyor.
Ayşe Böhürler, tv. Kanallarında arzı-endam eden ve çarpık ilişkilerin anlatıldığı programlara yönelik olarak serbest piyasa ekonomisini konuşmadan da bunları konuşmak mümkün olmayacağını belirtiyor.
Ayşe Böhürler, Zekeiya Sertel’in tanıklığında Nazım Hikmet algısının yanlış kurgulandığı ve SSCB’nin yıkılması ile birlikte solcu PKK’nın Kürt milliyetçisi olması ve buna rağmen Rusya ile ABD’nin güdümüne girmesine değiniyor.
Ayşe Böhürler, muhafazakar ilim insanı Hilmi Ziya Ülken ve sosyal demokrat kimliği ile tanınan Talat Sait Halman’ın çabaları sonucu cumhuriyet dönemi Türk rönansı’nın temellerinin atılış serüvenine atıfta bulunuyor.
Ayşe Böhürler, büyük oranda medyanın da etkisiyle, günümüz insanının hayata dair kokuları üzerinden korkuyu yayan bir kapitalizm olgusundan bahis açıyor.