Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Suud ekseninde kurumsallaşan tehdit!

Özcan YENİÇERİ

Suud ekseninde kurumsallaşan tehdit!

Arap Baharı´ndan öncesi İran liderliğindeki Şii "direniş ekseni" ile Suudi Arabistan liderliğindeki "Vehhabi/fanatik" eksen arasında yoğun rekabete sahne olmuştu.

Şii direniş ekseni sonuç itibarıyla ABD ve İsrail tarafından öngörülen statükoya karşı bir strateji yürütmekteydi. Suudi Arabistan liderliğindeki blok ise ABD ve İsrail´in öngördüğü statükoyu ontolojik/beka sorunu olarak görmüş ve savunmuştu.

BOP ve Arap Baharı sürecinde ise "Şii İslam´la Sünni İslam´ın" çatıştırılması, stratejisi devreye sokuldu. Irak/İran ve Yemen savaşı emperyal odaklar tarafından Şii İslam´la Sünni İslam´ın savaşı biçiminde kurgulanmıştır.

Süreçte gelinen aşama "İslam´a karşı İslam stratejisi" aşamasıdır. Suriye´deki iç savaşın geldiği bu aşamada da İslam´a karşı İslam kullanılmaktadır.

Suriye ihtilafı, gerçek manada İslam ülkelerini kutuplaştırarak çatıştıran bir araçtır. Suriye sorunu, bir yanda BAE/Mısır/Suud/Bahreyn ekseni diğer yanda ise Türkiye/İran/Katar ekseni olmak üzere İslam ülkelerinin bölgede birbirlerine karşı mevzilenmelerine neden olmuştur.

 ABD ve İsrail´in teşvik, tahrik ve yönlendirmesiyle BAE/Suud ekseni Suriye rejimini (Esad´ı) yanına çekmeye çalışmaktadır. Arap Baharı sürecinde Suudi liderliği, olayların Suriye´ye sıçradığı ilk günlerde siyasi ve silahlı muhalefete destek vererek Suriye´de İran yanlısı Esad rejimini devirmek için tüm imkanlarını seferber etmişti.

Suudiler, Şam rejimine karşı, Suriye´nin Arap Birliği´nden çıkarılması, ülkedeki büyükelçiliklerin kapatılarak diplomatik ilişkilerin askıya alınması, Suriye´de rejimi devirmeye yönelik uluslararası müdahale çağrılarının yapılması gibi birçok diplomatik baskı uygulamıştı.

Akılcı strateji!

Suud bloku gelinen aşamada daha önce yürüttüğü politikaya tamamen zıt bir siyaset izleyerek Esad´ı güçlendirici bir stratejiyi devreye sokmuştur. Esad rejimini güçlendirici ve meşrulaştırıcı adımlar ABD/İsrail koordinatörlüğünde birbiri peşi sıra atılmaktadır.

Suriye´de iç savaşın başlamasından bu yana Şam´ı dışlayan ve Araplararası toplantılara çağırmayan ülkeler, Türkiye´nin Fırat´ın doğusuna müdahale kararı üzerine Şam´ı ziyaret etmeye başlamışlardır.

17 Aralık´ta Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir Şam´ı ziyaret etmiştir.

 Ardından Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn, Şam´daki büyükelçiliklerini yedi yıl aradan sonra yeniden açmıştır.

2019 yılının ilk günlerinde Moritanya Cumhurbaşkanı Velid Abdülaziz, Şam´a resmî bir ziyaret gerçekleştireceğini açıklamıştır.

Arap Baharı´nın başladığı dönemde Arap Birliği´nden çıkarılan Suriye´nin yeniden Arap Birliği´ne alınacağına dair açıklamalar yapılmıştır.

Suud/BAE/Mısır blokunun bütün gayretleri bölgede İran´ın etkisinin sınırlandırılması ve Türkiye´nin ABD´nin çekilmesiyle oluşan boşluğu doldurma ihtimaline karşı bir tutumdur.

Diğer yandan Trump´ın ABD´nin çekileceği bölgelere Arap ülkelerinin askerlerini konuşlandırmak istediği bilinmektedir. Trump´ın, Suriye´nin kuzeydoğusundaki Amerikan askerlerinin yerine Mısır ve Körfez Arap krallıklarının askerlerinin konuşlanması için temaslar yürüttüğü haberleri dünya kamuoyunun malumudur.

ABD Başkanı Trump´ın, bir süre önce Suudi Arabistan´ın Suriye´nin yeniden inşasına destek olacağını ilan etmesi bu alanda Suriye rejimi ile Suudi liderliğindeki blok arasında bir fikir birliğinin olduğunu da göstermektedir.

Bu durum Suud ekseninde bölgede Türkiye´ye karşı ciddi bir tehdit oluştuğunun kanıtıdır. Bu bağlamda Suud blokunun uyguladığı strateji akılcı ve pragmatiktir. Buna karşın Türkiye, Suriye konusunda Astana/Soçi´de müttefik olduğu İran ve Rusya´nın hilafına Esad rejimiyle doğrudan ilişki kurmamaktadır.

Halbuki Suriye´nin toprak bütünlüğünü savunan Türkiye´nin Şam´la kuracağı doğrudan ilişki bölgede gücüne güç katacaktır. Ankara´nın Şam´la ilişkilerinin düzelmesi Rusya ve İran´la daha etkili ilişkilerin kurulması anlamına gelecektir.

Bu durum ABD/İsrail/Suud/Mısır/BAE blokunun Türkiye´ye karşı kurmaya çalıştığı çerçeveleme stratejisini etkisiz kılacaktır.

Türkiye´nin çıkarlarını daha güçlü biçimde koruması, diğer bölge ülkeleriyle de kuracağı sağlam ve köklü ilişkilere bağlıdır.

İktidar Suriye´yle doğrudan ilişki kurmak için daha fazla gecikmemelidir.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER