Yazının başlığındaki sorunun cevabını vererek başlayalım. İletişimin bu kadar yaygın ve etkin olduğu, cepleşmenin iyice netleştiği, herkesin gardını alıp açıktan hamle yaptığı böyle bir dönemde, kesinlikle hiçbir şey tesadüf değildir. Kaldı ki, hiçbir ülke veya uluslar arası kurum işini tesadüflere bırakmaz, bırakamaz.
ABD DOĞRUDAN SAHAYA İNDİ
ABD´nin BOP yolunda kendini gizlemesi, vekalet yoluyla kanlı planlarını hayata geçirmesi imkanı artık kalmamıştır. Doğrudan sahaya inmiştir. İstihbarat operasyonlarına, sahadaki kepazelikler eklenmiştir. DEAŞ bir operasyon örgütlenmesidir ve asıl sahibinin ABD olduğu kesin, net ve açık şekilde ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde PKK bu alçak planın diğer parçasıdır. Türkiye yıllardır verdiği olağanüstü mücadeleye ve PKK denilen kahpeliği 5 defa bitme noktasına getirmesine rağmen, hala terör devam ediyorsa, bunun tek sebebi ABD´den aldıkları yardım ve destektir. Avrupa ve hatta bölge ülkelerinin de bu işte masum olduklarını elbette söyleyemeyiz, ama terörün asıl patronu ABD´dir. O kadar ki, PKK´ya yetinmemiş türevlerini ve uzantılarını da hazırlamış, piyasaya sürmüş ve kullanmaya başlamışlardır. PYD denilen kanlı örgüt bu alçaklığın mahsulüdür ve artık gizleme gereği dahi duymuyorlar. PYD´yi sözde DEAŞ´la mücadele etmek için besledi ve ordu kuracak kadar silahlandırdılar. Ama bu iki örgüt şimdi bütün dünyanın ibretle izlediği biçimde işbirliği yapıyor, birbirlerine yol veriyor ve hatta taşımacılıklarını yapıyorlar. ABD´de koordinasyonu sağlıyor ve yeni kanlı eylemler için nerelerde konuşlanacaklarını tayin ediyor.
15 TEMMUZ´U PLANLAMIŞLAR
Kalleşliğin, kahpeliğin, kepazeliğin ne kadar ileri gittiğinin bir başka boyutunu da FETÖ´de görüyoruz. Artık çok iyi biliyor ve anlıyoruz ki, FETÖ denilen alçaklar yıllar öncesinden, yine ABD eliyle hazırlanmış, örgütlenmiş, mevzilendirilmiş, yol verilmiş ve günü geldiği düşünülerek de 15 Temmuz´da harekete geçirilmiş. Daha da vahim olanı FETÖ´nün PKK başta olmak üzere diğer terör örgütleriyle ilgisi ve ilişkisi de her zaman devam etmiş. Türkiye´nin yıllardır PKK ile mücadele etmesine rağmen, kesin sonuç alınamamasının bir sebebi de bu kalleşlerin içerideki ihanetleridir. Devletin içine, hatta kılcal damarlarına kadar sızıp, ihanetin en büyüğünü yaptıklarını, sahip oldukları bilgi ve belgeleri terör örgütleriyle ve Türk düşmanlarıyla paylaştıklarını bugün çok daha net görüyoruz.
SÖZ KONUSU OLAN VATANDIR
Hain hainliğini yapıyor da, peki biz ne yapıyoruz? İhanetin ve terörün bugüne gelmesinde akıl almaz yanlışların, içimizi sızlatan teslimiyetlerin rolü olduğu ayrı bir gerçektir. Yıllarca bunları yazdık, anlattık ve bu yüzden de başımıza gelmeyen kalmadı. Tamamında haklı çıktık. Bugün iktidar sahiplerinin nihayet doğruyu görmüş ve anlamış olmaları elbette büyük bir tesellidir. Yanlış yapılırken hangi kararlılıkta ve neleri göze alarak karşı çıkıp direndiysek, bugün yapılan doğrulara da aynı keskinlikte, aynı ciddiyet de, hatta çok daha kararlı şekilde ve her türlü bedeli göze alarak destek oluyoruz ve olacağız. Bizi eleştiren ve meseleyi başka yere çekerek en azından moralimizi bozmaya çalışan güruh, boşuna heveslenmesin. Doğru bir tanedir. Dün ne söylediysek bugün de onu söylüyor, dün nerede duruyorsak bugün de orayı savunuyoruz. Söz konusu vatandır ve gerisi teferruattır.
YENİ PLANLAR DEVREDE
Vazgeçmiyorlar ve yeni planlarını devreye sokuyorlar. Gözümüzün içine bakarak Muavenet gemimizi kahpece vururken de, askerimizin kafasına kalleş bir planla çuval geçirirken masat Türkiye´yi sindirmekti. Sonuç vermeyince yeniden teröre sarıldılar. PKK´lı teröristleri üzerimize salıp kan döktürdüler. PYD ile ortak olup sınırlarımız da tehdidi arttırdılar. Yine olmadı, FETÖ düğmesine bastılar. 15 Temmuz gibi dünyada eşi-emsali olmayan bir kalleşlik yaşadık. Bundan da sonuç alamadılar. Özellikle Türkiye´nin karşı refleksler geliştirmesi, yeni bloklar oluşturması, birliğini bütünlüğünü sağlamanın yanında, iddialı ve kararlı olması karşısında çılgına dönmüş durumdalar. Fırat Kalkanı Operasyonu, İdlib´in kontrole alınması, S-400 füze anlaşması, İran ve Rusya ile birlikte özellikle Irak planlarının boşa çıkarılması ABD´nin bütün hesapların alt-üst etmiştir.
EKONOMİ ÜZERİNDEN SALDIRIYORLAR
Ellerindeki son kozlarını oynuyorlar. Bu defa ekonomi üzerinden denemeler yapacakları kesinleşmiştir. ABD´de sürmekte olan davadan gelen pis kokular, artık ortalığı kaplamış durumdadır. Sonucu şimdiden belli sözde bir hukuk sürece yürütülmektedir. Mahkemeden Türkiye´yi uluslar arası alanda zor durumda bırakacak ve özellikle ekonomik olarak köşeye sıkıştıracak bir kararın çıkacağı şimdiden bellidir. Hatta Türkiye ile kalmayıp İran´ı da, belki Rusya´yı da içine alacak bir mahiyet kazanması da yüksek ihtimaldir. Bu ihtimal aynı zamanda durduk yerde dövizin neden arttığının, piyasaların neden bu kadar tedirgin olduğunun da izahını kolaylaştırıyor.
NATO BİZE NE VERDİ?
NATO´da patlak veren skandalın tam da bu aşamaya denk gelmesi nasıl girift bir oyunla karşı karşıya olduğumuzu başka bir göstergesidir. Her taraftan saldırıyor, hiç boşluk bırakmıyorlar. Türk milletinin bu kepazelik karşındaki direnci muhteşemdir ve yeni bir 15 Temmuz destanı yazılmaktadır. Biz böyle sağlam durdukça sonuç almaları asla mümkün olmadığı gibi, çırpındıkça batmaları kaçınılmazdır. Bizim artık korkacak, kaybedecek bir şeyimiz kalmamıştır. Kaldı ki, ABD ile stratejik ortaklık ve müttefiklikle birlikte NATO üyeliğinin bize ne kazandırdığı da ayrıca tartışılmalıdır. Bugüne kadar bedel ödeme dışında ABD ve NATO´dan hangi faydayı gördüğümüzü birisi çıksın bize anlatsın da öğrenelim. Bizim gördüğümüz ve bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Sayın Devlet Bahçeli´nin belirttiği gibi, yarım asrı geçen süreden beri ayağımıza dolaşan, faydasından çok zararını çektiğimiz askeri veya sivil küresel organizasyonların milli gerçeklere uygun, milletimizin beklentilerine müzahir şekilde tekrar yorumlanması kaçınılmazdır. NATO yokken biz vardık, şayet ve gerekirse biz bu yapının içinde olmazsak da dünyanın sonu değildir.
Kaynak: Ortadoğu Gazetesi