Afrin´e düzenlenen Zeytin Dalı Harekâtı için ?işgal´ diyenler var. Bu kimseler fetih ile işgal arasındaki farkı bilmiyor olabilir mi? Sanmıyoruz.
Gerçi bu operasyon ne işgal girişimi ne fetih teşebbüsüdür. Temizlik yapılıyor. Kurulmak istenen terör devletinin önü kesiliyor. İşgalciler etkisiz hale getiriliyor. Beldeler sakinlerine, gerçek sahiplerine kavuşuyor.
Birkaç gündür fetih ile işgal arasındaki farkı düşünüyorum. Notlar alıyorum.
Fetih, Allah´ın rızasını kazanmak için yapılır. İşgal ise dünya menfaatleriyle ilgilidir.
Fetih şenlendirir, hayat verir. İşgal yok eder, öldürür. Biri yapıcı, diğeri yıkıcıdır.
Türklerin Anadolu´yu fethinden sonra neler yaşanmıştır? Coğrafyanın Rum ve Ermeni ahalisi, asırlar boyunca varlıklarını ve kültürlerini sürdürmüş, inançlarını korumuşlardır. Kıyım veya büyük ölçekli yerinden edilme olayı olmamıştır. Birinci Cihan Harbi´ndeki ihanete ve Millî Mücadele´nin ardından gerçekleşen mübadeleye kadar müşterek bir yaşam devam etmiştir. Hatta misyonerlik çalışmalarına bile izin verilmiştir. Evet, özgüven.
Türkler Anadolu´da imar faaliyetlerine girişmiş, hayatı kolaylaştıran eserleri en ücra yerlere kadar taşımışlardır. Emniyet sağlanmıştır.
Balkan topraklarındaki durum ise neredeyse emsalsizdir. Bir din başka bir dine, bir dil başka bir dile, bir kültür başka bir kültüre beş asır boyunca hükmetmiştir. Böyle bir hakikat hiç yaşanmamış gibi, beş asır sonra o milletler tekrar ayağa kalkmıştır. Felakete uğramadıkları, kayda değer bir şey kaybetmedikleri görülmüştür.
Osmanlı devleti asimile etme, kendine benzetme, yurdundan uzaklaştırma siyaseti takip etseydi, sonuç böyle mi olurdu? Dünyada bunun başka bir örneği var mıdır? Beş yüz yıldan, yani elli kuşaktan bahsediyoruz.
Buna karşılık batı dünyası ne yapmıştır? İşgal ettiği yerlerdeki inanç, kültür ve nüfus yapısını hızlı bir şekilde değiştirmiştir. İşgalin adı bazen keşif olmuştur, bazen uygarlığa kavuşturma. Daima kan ve gözyaşı getirmiş, toplu kıyımlara imza atmışlardır. Bugün İnka, Aztek, Maya medeniyetlerine arkeolojik bir bulgu olarak rastlanıyor. Batı, mezalim demektir. Güncellersek, Amerikan işgaline maruz kalan Afganistan ve Irak´ın vaziyeti ortadadır. Cinnet haline varan siyonist yayılmacılığı, Filistin topraklarını cehenneme çevirmiştir. Rusların Kırım ve Kafkaslarda neler yaptığı da aşikârdır.
Terör örgütünün uyguladığı korku salma ve beldelerin nüfus yapısını değiştirme politikası, batı zihniyetinin kirli yöntemlerine uygundur. Sadece bu bile onları ve olan biteni anlamak için yeterlidir. Buraya, bu kültüre ait değiller.
Fetih ile işgal arasındaki farklar saymakla bitmez. Biri yaşatan, diğeri öldürendir. Yeşillik ile kuraklık.
Konumuzu ilgilendiren örneklerle devam edelim: Osmanlı devleti, kaynaklarını Balkanlar için seferber etmiştir. Yatırımlar büyük ölçüde buraya yapılmıştır. Beldeler bayındır kılınmıştır. Batı dünyası ise ele geçirdiği yerlerin kaynaklarını, imkânlarını ve insan gücünü insafsızca sömürmüştür. Birçok Afrika ülkesinin durumu malumdur.
Fetih ile işgal bahsinde Endülüs tecrübesini mutlaka anmamız gerekiyor.
Müslümanların bu coğrafyayı fethinden sonra adeta iklim değişmiştir. Üç dinin mensupları barış içinde yaşamıştır. Astronomiden tıbba kadar ilim, sanat ve mimari zirve yapmıştır. Gayrimüslimlerden nice idareci çıkmıştır. Zorla din değiştirme vakaları, bildiğimiz kadarıyla pek olmamıştır. Bu bereketli çağdan herkes nasibini almıştır.
Sonrasını da yazalım. Tahammül sınırını aşan ağır baskılar, yasaklar, işkenceler, toplu cinayetler, zorla din değiştirmeler ve engizisyon mahkemeleri. Böylelikle bölge Müslümanlardan tamamen arındırılmıştır. Yahudiler de bu akıbetten kurtulamamıştır. Onlara yaptığımız iyiliği önlerine getirmek istemeyiz.
Endülüs örneğinden ilk anladığımız şudur: Fetih kuşatıcıdır. İşgal ise tek tip olmayı dayatır. Buraya bir ayrıntı ekleyelim: İstanbul´un başkent yıllarındaki nüfus yapısına bakılması halinde, ne demek istediğimiz daha kesin anlaşılacaktır.
***
Fetih görgüsüne sahip bir milletiz. Hâkim olma terbiyesini iyi biliriz. Bir yeri aldıktan, bir şeyi kazandıktan sonra galip tarafta genel bir şımarıklık yaşanır. İşte o şımarıklık bizde görülmez.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Fırat Kalkanı Harekâtı ile belli bir bölgeyi işgalcilerden kurtarmış, teröristlerden temizlemiştir. İnsanlar evlerine dönmüştür. Bugün oralarda hayat vardır, huzur vardır, kardeşlik vardır. Aziz milletimiz almıyor, veriyor. Toprak kazanmıyor, gönül kazanıyoruz. Rabbimizin izniyle yine öyle olacaktır.
Meselenin esası şudur: Zeytin Dalı Harekâtı, işgal yahut fetih değil, kurtarma operasyonudur. Yaşatırsak yaşarız. Böylece biz de kurtulmuş oluyoruz.