ükümet çevrelerinin gençliğin sorunlarıyla ilgilenme adına bir takım çalışmalar yaptığını, bütün kurumlardan, bu arada isabetli bir şekilde Diyanet´ten destek istediğini görüyor ve bunu hararetle destekliyoruz.
Kim ne derse desin, bu iktidar pek çok alanda, hayalini dahi kuramadığımız başarılar gerçekleştirdi. Bunu mücamele için değil bir şükran-ı nimet olarak söylemeliyiz, teslim etmeliyiz, dile getirmeliyiz, bunun için Allah´a hamd etmeliyiz. Yoksa nimetin kadrini bilmeyenin ilk cezası, o nimetten mahrum olmak olduğunu da ayrıca bilmeliyiz.
Buna karşılık milli eğitimde, dolayısıyla gençlikte, kültürde, toplumsal ahlakta istenilen insani seviyeye ulaşılamadı eleştirilerini de hesaba katmamız ve gereği neyse onu yapmamız gerekiyor. Ama bu eleştirilere başlarken bir noktayı da görmeliyiz ki, o da şudur: Bu bozulmanın, ya da bir türlü düzelememenin ilk sebebi küresel kültür istilasıdır.
Nefsinin kulu olan insanoğlunun tarihten beri ahlaksızlıklara bu kadar kolay ulaşabildiği bir zaman hiç olmadı. Arsızlıklar hiçbir zaman bu kadar göz göre göre yapılmadı, mahremiyet hiçbir zaman bu kadar yara almadı. Resulüllah Efendimiz (sa) bu hali kıyamet işaretlerinden sayar. Müslim´deki bir hadisi şeriflerinde, ?o zaman gelince insanlar da merkepler gibi çarşıda pazarda (utanmadan) ilişki kuracaklardır´ der.
Ahlaki değerler hiçbir zaman bu kadar törpülenmedi. Modernleşme ile birlikte salt akılcılık değer tanımayan bilimi, değersiz bilim sekülarizmi, sekülarizm ibahiliği, yani sınırsız hazcılığı, hedonizmi sonuç verdi. Hedonizm ise küresel ölçekte başkalarının elindekini de almayı, onları da ahlaksız yapmayı, buna direnenler olursa onların inanç ve kültürlerini tahrip etmeyi, boyun eğmeyenleri öldürmeyi, imha etmeyi kısaca zulmü sonuç verdi.
İnternet ve uydu televizyonculuğu ülke sınırlarını ortadan kaldırdı, mahremiyetin bütün perdeleri yırtıldı. Bu küresel vampirlerin ülkemizdeki ajanları da içeriden onlara yardım ettiler. Din, iman ve ahlak adına neyimiz varsa ona saldırdılar, saldırıyorlar. Televizyonları ve gazeteleriyle bu küresel savaşın öncü gücü oluyorlar. Ne kadar sapık ilişkiler, ensest haberler varsa hepsini, şüyuu vukuundan beter tarzda haber yapıp reklam ediyor ve zihinlerde bunları sıradanlaştırıyorlar.
Diğer yönden küçük bir kız başörtüsü mü bağladı, bir erkek yabancı bir kadınla halvet kalmasın mı dendi, hazcılıkları ve doyma bilmeyen nefisleri adına buna olanca güçleriyle hücum ediyor ve aman bir adım mevzi kaybederiz korkusuyla cıyaklıyorlar. Çocuk istismarına karşıymış gibi görünürken bile bunu reklam edip normal görülmesine sebep oluyorlar. İffetini ve mahremiyetini bir kenara atıp soyunan ve etini pazarlayan kadınları, gazetelerinde ne cesur kadınmış diye teşvik ve tahrik ediyorlar. Tesettürlü bir kadını ise algı yayıncılığı ile öcü gibi gösteriyorlar. Namaz kılan çocuklar için, ?skandal görüntüler´ diye başlık atarken, soyulup dans ettirilen bebelere modernlik adına, Atatürkçülük adına alkış tutuyorlar.
Gerçi bu ciyaklamaların da hayra işaret eden bir yönü olabilir; demek ki ifsat alanları daralıyor, etkileri azalıyor, insanımız gerçekleri görmeye başlıyor. O halde bu cıyaklamalara prim verilmemesi ve kervanın sürekli ilerlemesi gerekiyor. Bu savaşı onlar tutuşturuyorlar, ahlaklı insanlara düşen ise böyle bir savaşta geri adım atmamak, karşı taktikler geliştirmektir.
Ayrıca dini bilinçli olarak sulandıran, kuşku üretip gençleri dinden uzaklaştıran, kadınla kızla, akla hayale gelmedik cinsel sapıklıklarla, resullükle mehdilikle, dini mal pazarlaması aracı kılmakla akideyi ve ahlakı bombalayan, bunun için dış destek alan televizyonlar var.
Gençlik için neler yapılabilir konusunda söyleyeceklerimize geçmeden şu noktaya bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. Evet, bir bozulma var, hedonizm, nihilizm, deizm, hatta ateizm belası var. Bakın, bu kavramların hiçbiri bile bizim kültürümüzün, hayat tarzımızın kelimeleri değildir. Evet, bütün bunlar var ama bunlar tamamen yönetenlerin başarısızlığından değil, şeytanların da mutasyona uğrayıp küreselleşmesinden, modern deccalların bizi hazırlıksız yakalamasından doğuyor. Belki bizim hatamız bu küresel ölçekli arsızlığa engeller oluşturamamamızdır.
Gençlik için neler yapabiliriz diye bilgisayarımın başına oturdum ama buna sıra gelmeden duygularım baskın çıktı ve sadece içimi dökmekle yetinmek zorunda kaldım. Pazar günü, inşallah, bu konuda düşündüklerimi söyleyeyim.