Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Zamanı Anlamlandırmak

Ali Haydar Haksal - 03.11.2017

Zaman, soyut bir kavram, ama gerçek. Her insan tekinin bir süreliğine içinde var olduğu, yaşadığı, zamanı gelince vedalaştığı bir durum. Zaman akıp gider bir nehir gibi. Dün bugün değildir, bugün de yarın olmayacak. Zamanın her kesiti kendi anıyla sınırlı.

İnsan sorumluluk makamında, konumunda. Düşünerek var olan bir varlık. İnsan hemen her şeye karşı sorumlu. Başta kendine, çevresine, doğaya, yaratılan her nesneye. Soyut olanlara karşı da. Zaman gibi, hava gibi.

Her insan; güç, yetenek ve birikimleri kadar sorumlu. Allah, gücünü aşanı insana yüklemez. Her insan gücü kadar sorumludur. Yapamayacaklarından sorumlu tutulmaz ama yapabilecekleri varsa onun hesabı elbette sorulur. İnsanlığa verilenlerin bir karşılığı olmalı. Hiçbir şey karşılıksız değil.

Tarımla uğraşan toprağın hakkını vermeli. Atölyede, fabrikada her hangi meslek grubunda olan sorumluluğunun hakkını yerine getirmeli. Bunlar elbette ki hak ve adalet ile olmalı. Emek kutsaldır, bunun hakkı zamanında ve tam olarak karşılanmalı.

 

Kalem kutsaldır, ondan yansıyanlar da hakkaniyete uymalı. Çünkü kalem sahibi sadece kendinden sorumlu değil ki. Yazılan her sözcük artık kalıcı olur. Bir eser hiçbir zaman, tamamı imha edilmedikten sonra var olduğu sürece okunur. Varlığı bile önemli. Çünkü o artık kültür ve düşünce tarihinde yerini alır.

Müslüman´ın sorumluluğu çok daha fazla. Çünkü bu, bir bilinç dünyası. Hemen her anın, her davranış ve durumun muhasebesi yapılır hesabı sorulur. Yüce makam bunların tamamını sorgular.

Zaman, sürekli yenilenir. Sürekli bir başka şeyi içinde barındırır.

Dönemlerde insanlar zamana renk verirler. Peygamber dönemi ile diğerleri elbette ki birbirinden farklı. Çünkü o zaman Kutlu Varlık zamanın rengi, ışığı ve ruhu oldu. Dünyayı değiştiren bir süreç oldu. O ruh hâli üzere olanlar aynı rengi ve ruhu vermeye devam ediyorlar. Ne yazı ki bu zamandan, yani zamanın insanından çok da iyimser olamıyoruz. İyileri bir yana bırakırsak genel durum iç karartıcı.

Dünyaya egemen olanlar giderek karartıyorlar. Zulmün, işkencenin, insan kırımının bu denli yaşandığı bir zaman olmasa gerek. Çünkü geçmiş zamanın silahlarının etkisi sınırlıydı. Bugün bir kimyasal patlatıldığında sadece insanları yok etmiyor onunla birlikte toprağı, bitkiyi, hayvanları ve geleceği de karartıyor.

Tarih ilerledikçe insanlar geçmişe bakarak bir tasnifte bulunuyorlar. Dönemlerin oluşu o an belirlenmiyor. Karanlık çağ, orta çağ, yeni çağ, modern zaman tanımlamaları tamamen sonradan oluş halleri üzere tasnife tabi tutuluyor.

Batı, kendi dönemlerini tasnif ediyor. Geçmiş zamanlarından yakındıklarından. Karanlık Çağ, Orta Çağ, yeni Çağ gibi. Zamanı ve şartları değiştirmeye yeltendiklerinde daha iyiye gideceklerine daha kötüye gidiyorlar. Zamanın ruhunu karartıyorlar. Modern çağ en kanlı, en karanlık ve en bunalımlı çağ. Geçmiş dönemlerin zulümleri kısmi idi, yani lokaldi. Etkisi belli bir yerle sınırlıydı. Oysa şimdi bir bölgede işlenen zulüm ve soy kırım bütün dünyayı etkisine alıyor. İnsan duyarlığı, bilinci ve sorumluluğu olan her insan etkileniyor. Kanıksamışları ve zulüm yanlılarını ayrı tutuyoruz elbette. Ne ki dünyaya egemen olan bu karanlık insan, soyunu ve geleceğini de tüketiyor. Ürettikleri kimyasal silâhlar sadece saldırdıkları insanların ve kesimlerin canlarını yakmayacak. Bu, gelecekte onlar için de bir tehlike. Bu acımasızlık ve zulüm elbette başlarına belâ olacak.

Zamanı anlamlandıracak olan gene de Müslümanlardan başkası değil. çünkü, insanlığa haram kılınan şeylerin tamamı insanlık zararına. Sakınmak ise insanlığın kurtuluşuna neden. İnsanı öldürmek, zulüm etmek, işkencede bulunmak haram ve yasak. Batı ruhu için ise bunlar sıradan şeyler. Zamanı anlamlandıracak olanlar gene de sahih Müslüman´dan başkası olamaz.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER