Umran Dergisi’nin Kasım 2024/363. Sayısında, “din dilinin bugünkü meseleleri üzerine” fikriyat, ilahiyat ve ihtilaf ahlakını içeren konulara yer verilmiş bulunmaktadır.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, T24’te Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtladı
Metin Karabaşoğlu, Osmanlı son dönemine damgasını vuran istibdada karşı, ilan edilen Meşrutiyet fikri kılıç ve güce dayanan bir yönetimin yerine, ilime ve fikre dayanan yönetimlerin olmasını gerektirdiğini belirtiyor.
Prof. Dr. Zekiye Demir “‘Bir kadının iyi yönetici olabileceği fikri hala kabul görmüyor!’” başlıklı yazısı ekrangazetesi.com’da yayınlandı
Vahap Coşkun, altılı masa’nın gayretine rağmen, ilan ettiği metnin neredeyse bir düşünce kuruluşunun fikri egzersizleri olarak karşılık bulduğunu, etkisinin de ancak o kadar olduğunu belirtiyor.
Siyasetçi ve yazar Mehmet Metiner, cumhuriyet tartışmaları üzerinden İslami aidiyetin yerine ikame edilen ulusçuluk fikri bağlamında Türklüğün ve Kürtlüğün vs. Bir ayrımcılığa yol açmaması gerektiğini belirtiyor.
Ali Fikri Işık, dışarıda “tek başına yemek yiyen” baba figüründen hareketle, Kürt toplumunun, tarih boyunda belli bir aidiyet bilincinden ve “iyi, kötü” bir otorite anlayışından mahrum olduklarını belirtiyor.
İş insanı ve yazar Ali Fikri Işık, Diyarbakır’da tekstil konusu ile ilgili bir toplantıya atıf yaparken, işveren tarafından “öteki” olarak tanımlanagelen işçilerin var olan haklarının korunması gerektiğini belirtiyor.
Ali Fikri Işık, Diyarbakır’daki üretim örneği üzerinden Kürt modernitesinin lokomotifin tekstil olacağını, başrolde olacağını ve onun Kürtler adına sosyal hayatı da değiştireceğini belirtiyor.
Ali Fikri Işık Yazdı;
Ali Fikri Işık, muhalefetin toptan “Erdoğan gitsin” söylemi içerisinde olduğunu; kendisinin ise bunlardan ziyade Kürtçenin siyasi alana girmeden de anayasal bir zemine kavuşturmanın Kürtler için çok önemli olduğunu vurguluyor.
Ali Fikri Işık, ATV’de yayınlanan “Yalnız Kurt” dizisinin son bölümünde yasal bir statüye sahip bulunan Irak Federe Kürt Yönetimi’ne yönelik aşağılayıcı, tahrik edici dilin İttihatçı bir dil olduğunu belirtiyor.
İbrahim Kiras, dinin toplumları geri bıraktığı fikrinin yanlış olduğunu; bunun yerine dinden hareketle, ona yönelik doğru ya da yanlış yorumların üzerine düşünülmesi gerektiğini belirtiyor.
Roni Margulies yazdı;
Ali Fikri Işık, altı siyasi partinin kamuoyuna deklare ettiği mutabakat metininde, Kürtler ve Kür sorunu ile ilgili bir cümlenin dahi bulunmayışı üzerinden bir değerlendirmede bulunuyor.
Ali Fikri Işık yazdı;
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, milletvekilliği seçimleri için üçüncü ittifak çalışmalarının bulunduğunu ancak cumhurbaşkanlığı seçimi için, “Mutabakat oluşursa muhalefetin ortak aday fikrine açığız” dedi.
Toplamda bir çığ misaliyle daha iyi izah edilebilecek bu tablo neredeyse bütün yüz yıl ve kuşakları yutmuştur. İslam düşünce ve siyasetinin bütün cevvaliyetini imha etmiştir. Şimdi söz konusu olan bir yarma harekâtıdır.
Ali Fikri Işık, Kürt siyasetinin Türkiye’nin giderek daralan siyasi alanda, yanlış metodları es geçerek, birçok meşru yol ve yönteme başvurarak kendini yenilemesi ve toplumsallaşabilmesinin gerekliğinden bahsediyor.
Ali Fikri Işık, tekstilin, üretimde, Türkiye’deki kalbi konumunda bulunan İstanbul’dan, “gelişmişlik,az gelişmişlik ilişkisi “içerisinde, Diyarbakır/Bismil gibi ücra yerlere konumlanışına işaret ediyor.
İslam Dünyası söyleminin seküler bir kavram olduğu bunun en önemli kanıtı olarak, bu söylemin İslam aktivisleri ve reformcuları arasında tepkisellik bağlamında retorik bir söylem olarak kullanıldığına işaret ediliyor.
Umran Dergisi, Ekim 2021 sayısında, “İslam Dünyası Fikrini Nasıl Okumalı?” manşeti ışığı altında “dünya sistemi, büyüyen sorunlar ve olası bir çıkış yolu” üzerinde duruyor.
“Ankara da Yaban gibi Yakup Kadri’nin Kadro dergisini çıkarttığı dönemin ürünüdür; Yaban 1932’de, Ankara 1934’te yayınlanır. Her iki roman da Kadro’nun fikriyatını yansıtır
Ali Fikri Işık, HDP’nin deklare ettiği metni önemsediğini, ama Erdoğan rejiminin gidiciliğine ayarlanmış ve Kürt sorununu öncelemeyen bir metnin eksik kalacağını belirtiyor.
Ali Fikri Işık, 12 Eylül döneminde tutuklu kaldığı Diyarbakır zindanlarında, tutuklu kaldığı süre içerisinde sadece bir günlüğüne dahi olsa, kendi bedeni ve ruhu ile yaşadığı duyguları okuyucularıyla paylaşıyor.
Limbik kapitalizmin gövdesini serbestiyet oluştursa da, işleyişi incelikle tanımlanmış bir “yasak fikri”ne bağlıdır. “Yasak” kavramını hem formel (kanunlar) hem de informel (gelenek, görenekler) bağlamda düşünebiliriz.
Ali Fikri Işık, kurdistan24.net’te “Muhalefet Kürtlere ne vaat ediyor?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.
Sol ve sağ fikriyatın ortak niteliği kâhir ekseriyeti orta sınıftan gelen mütefekkirler tarafından meydana getirilmiş olmalarıdır. Bu insanlar aslında birer hikâye anlatıcıdırlar.