Sığınmacıların ilk ayak bastıkları Avrupa Birliği ülkesinde iltica başvurusunda bulunmalarını düzenleyenDublin Sözleşmesi´nin uygulanabilirliği, Avrupa´da son dönemde yaşanan sığınmacı krizi nedeniyle sorgulanıyor.
Dublin Sözleşmesi´yle sığınmacının giriş yaptığı AB ülkesinin belirlenmesi ve bu ülkeye transfer edilmesi amaçlanıyor. Bir sığınmacının birden fazla AB ülkesine sığınma talebinde bulunmasını da önleyen sözleşmeyle ayrıca sığınmacıların bir ülkeden diğerine sürekli seyahat etmelerinin önüne geçilmesi hedefleniyor. Genellikle sığınmacının giriş yaptığı ülkeye sığınma hakkı bulunuyor ve bu talebi reddedilirse sığınmacının konuyu yargıya taşıma hakkı doğuyor.
İrlanda´nın başkenti Dublin´de 1990 yılında imzalanan Dublin Sözleşmesi, 1 Eylül 1997 tarihinde yürürlüğe girdi. İlk önce 12 Avrupa ülkesi (Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, İspanya ve Birleşik Krallık) tarafından imzalanan sözleşmeye, aynı yıl Avusturya ve İsveç, 1998 yılında ise Finlandiya imza koydu.
AB Komisyonu, 2008 yılında sözleşmenin genişletilmesini önerdi. Böylece sözleşmenin yeni hali Danimarka dışındaki tüm AB ülkelerini kapsayacak şekilde 2013 yılında kabul edildi. Buna göre, Danimarka dışındaki tüm AB ülkelerinin sözleşmeye uyma yükümlülükleri bulunuyor.
Dublin Sözleşmesi´ne göre, bir AB ülkesine iltica başvurusunda bulunmuş sığınmacı başka bir AB ülkesine yasa dışı yollarla geçerse başvuru yaptığı ülkeye geri gönderiliyor.
Almanya veMacaristan sözleşmeyi askıya aldı
Bu yıl Avrupa´da yaşanan sığınmacı krizi, Dublin Sözleşmesi´nin uygulanabilirliğini gündeme taşıdı. Çok sayıda sığınmacının genellikle Yunanistan ve İtalya gibi ülkelerden Avrupa´ya giriş yapması, bu ülkelerinsığınmacı sorununun altından kalkmasını ve Dublin Sözleşmesi´nin uygulanmasını zorlaştırdı. Macaristan, çok fazla sığınmacının ülkeye gelmesi üzerine 23 Haziran´da iltica başvurusu kabul etmeme kararı aldı. Bu karar, birçok sığınmacının başka Avrupa ülkelerine kaçmaya çalışmasına ve bu ülkelerde gözaltına alınmasına neden oldu.
Sığınmayı önlemek amacıyla Sırbistan sınırına tel örgülerden oluşan bir duvarın inşa edileceğini duyuran Macar hükümeti, göçmenlerin ilk ayak bastıkları AB ülkesine geri gönderilmesini öngören DublinSözleşmesi´ni de askıya aldı.
Dublin Sözleşmesi´ni askıya alan bir diğer ülke Almanya ise Macaristan´dan farklı yol izleyerek Suriyeli sığınmacıların başvurularını değerlendireceğini açıkladı. 2 Eylül´de ise Çek Cumhuriyeti, DublinSözleşmesi´ne karşı çıkarak başvuruların ülkede değerlendirileceğini bildirdi.
Ülkeler kendi önlemlerini alıyor
Bu sözleşme AB içinde ilk kez gerilime neden olmuyor. Nitekim Finlandiya ve Almanya gibi ülkeler, sığınma başvurularını "kaldıramayacak" noktaya gelen Yunanistan´a göçmenleri geri göndermeyi durdurmuştu.
AB, mevcut sığınmacı kriziyle ilgili sistemin yeniden yapılandırılması gerektiği görüşünde. AB´nin, sığınmacıyasasını yeniden gözden geçirmeden önce ülkeler kendi önlemlerini almaya başladı. Macaristan ve Bulgaristan gibi ülkeler, sınırlarına ördükleri tellerle sığınmacı krizine çözüm bulmaya çalışıyor.
Uluslararası Göç Örgütü´nün (IOM) verilerine göre, geçen yıl Akdeniz´i geçerek Avrupa´ya gelen kaçak ve sığınmacı sayısı yaklaşık 219 bin iken bu yıl 364 binden fazla kişi Avrupa´ya ulaştı.