Metin Karabaşoğlu, Türkiye toplumunun çeşitli katmanlarıyla büyük oranda muhafazakâr olduğunu; ama bunun yanında muhafazakârlık kalıbına girmeyen bir dindarlığın ise kabul görmediğini belirtiyor.
Mustafa Çağrıcı, insan için olmazsa olmaz bir yöne sahip bulunan ahlak konusunda, ilk dönem sonrası süreçte,birçok önemli âlimin dahi konuyu sal “güzellik(tahsiniyat) kalıbı içerisinde değerlendirmeye başladıklarını belirtiyor.
Ayşe Böhürler, bir üniversite tarafından açıklamam rapora göre; Türkiye’de ne dindarlığın düşüşe geçtiği ve ne de sekülerleşmenin o çok iddia edildiği gibi olmadığını, araştırma raporuna bakarak değerlendiriyor.
Yusuf Ziya Cömert, seküler anlamda değil, ama yaşanan dindarlığın, bir nevi “din ayrı, hayat ayrı” söylemi ile şekillenen ve “şizofren laiklik” denilebilecek bir hâle evrildiğine dikkat çekiyor.
?Yeni dindarlık, bizi rahmete götürmez... Rahmete götürecek dindarlık, sünneti ihya ederek yapılabilir?