Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

ANALİZ/ ABDULBAKİ ÇAĞATAY: "SON ZAMANLARDA İSLAMİ CAMİALARA YAPILAN SALDIRILARIN ARKA PLANI "

Abdulbaki Çağatay; "Evet, bu mesele 28 Şubat öncesinde derin bazı güçlerin İslami camialara uyguladıkları baskı, itibarsızlaştırma ve fişlemelere benzemektedir. Ne hazindir ki; naşize olan kadının durumunu konuşan bir toplum, birbirine karşı nuşüz eden b

ANALİZ/ ABDULBAKİ ÇAĞATAY:

Son zamanlarda Naşize/sorumsuz/serkeş kadının durumu ile alakalı İslam âlimleri ve mütefekkirler tarafından bir takım tartışmalar ve farklı yorumlar söz konusu olmaktadır. Tabi bu arada şeytan da boş durmamaktadır. Bir kısım modernistler, bazı oryantalistler, kimi siyasetçiler ve haddini aşan bazı feministler de olaya karışınca kelimenin tam anlamıyla fikirsel bir bunalım, toplumsal bir kırılma zemini oluşturulmaya çalışılmaktadır.  

Altı yedi yıl önce Nureddin Yıldız Hoca tarafından yapılan bir konuşmanın; kırpılarak, çarpıtılarak, saptırılarak gündeme getirilmesi ve bunun için tercih edilen zamanın ?Dünya Kadınlar Günü? olması derin bazı güçlerin siyasal hesaplaşma sürecine girdiğinin bir tezahürü ve ispatıdır. Yüzünü göstermese de bu el, yabancı ve tanınmayan bir el değildir. Biz bu eli 28 Şubat günlerinden tanıyoruz. Bunlar kuşatıcı ve sinsi bir operasyonun ayak sesleridir.

Evet, bu mesele 28 Şubat öncesinde derin bazı güçlerin İslami camialara uyguladıkları baskı, itibarsızlaştırma ve fişlemelere benzemektedir. Ne hazindir ki;  naşize olan kadının durumunu konuşan bir toplum, birbirine karşı nuşüz eden bir topluma dönüşüyor!

Meş´um ve gaddar olan gizli servislerin elinde sopa olup Müslümanları dövmeye çalışan siyasetçiler ise nasıl avlandıklarını fark etmiyorlar. 28 Şubat sürecinde yaşananların mağduru sadece İslami camialar değil, aynı zamanda ben Allah´a inanıyorum diyen siyasetçilerin ta kendisiydi. Bugün de oynanan oyun aynı? Anlayanlara?

Son zamanlarda yaşanan olayların arkasında derin, dinsiz, gizli servislerin olduğu anlaşılmaktadır.

Kanaatimce bu operasyonların, nihai derecede hedefinde sadece İslami vakıf ve dernekler değil, Milli görüş camiasından gelen ve İslami bir kimliği olan Cumhurbaşkanı Erdoğan da vardır.  Hatta esas hedefin kendisi olduğunu, 2019´da yapılan seçimlerde Tayyip Erdoğan´ı bertaraf etmek olduğunu söylemek daha isabetli olacaktır.

Cumhurbaşkanının etrafı tamamen kuşatılmış durumdadır. Çocuklarının dahi onunla görüşmekte ve ona ulaşmakta zorluk çektiğini, geçen günlerde Bilal Erdoğan´ın dile getirdiği ?Cumhurbaşkanımıza ulaşamıyoruz? cümlesinden anlıyoruz.

Öte yandan bir konuşmasında Vatan Partisi genel başkanı Doğu Perinçek´in ?Birkaç yıl içinde hem cemaatlerden hem de Erdoğan´dan tamamen kurtulacağız? cümlesini kullanması, pervasızlıkta ulaştıkları noktayı göstermektedir. Adamlar niyetlerini ve hedeflerini gizlemeden haykırıyorlar.

Geldiğimiz noktada şöyle acayip bir durum söz konusudur: Gezi olaylarında ve 15 Temmuz gecesinde bu ülke üzerinde oynanan oyunları bozanlar, zulme ve istibdada karşı duranlar, çok basit ve gülünç gerekçelerle tek tek içeri alınıyor veya itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor, içerde olması gerekenler ise dışarı çıkarılıyorlar. Bunun tek bir şekilde izahı mümkündür: 15 Temmuzda başarısız olan güçler çok sinsi bir yöntemle, 15 Temmuz´un devamını getirmek istemektedirler.

Naşize kadın, asansörde halvet, yastık, yorgan ve battaniye meseleleri birer bahanedir. Esas mesele kadın meselesi değil, esas mesele İslam´ın topyekûn karalanması meselesidir! Esas mesele; İslam´a ve Müslümanlara bir itibar suikastı tertiplemektir! Yani ortada bir İslamofobik tutum söz konusudur.

Bu meseleye bir de  ?Bir aylık mesafeden düşmanın kalbine korku salarım? hadisi şerifi üzerinden bakmak gerekir.

Evet, bir aylık, bin aylık mesafeden kâfirler İslam´ın gelişinden korkarlar. Avrupa´da İslam´ın ayak sesleri uzaktan duyulduğunda Avrupa´nın her tarafında bombalar patlamaya başladı? Terör eylemleri tertiplendi. İslam´ın cazibeli karizması çizilmeye başlandı. Batı toplumları İslam´dan nefret ettirilmeye çalışıldı. DAEŞ tarzı yapılanmalar ile İslam dini şiddet ve terörizm ile özdeşleştirilmeye çalışıldı.

Verilmek istenen mesaj şuydu: Ey Avrupalılar! Sizin İslam´a meyil ettiğinizi görüyoruz. Meylettiğiniz din kafa keser, kol keser, bomba patlatır, kadına şiddet gösterir vs? Bu din size göre bir din değildir. Kaçınmanız hatta engellemeniz gereken bir dindir! Avrupa´ya sokmamanız gereken bir dindir!... İslam´dan korkun, sakının!

Son zamanlarda Türkiye´de yaşanan olayların temelinde de benzer bir durum söz konusudur. Zira bazı seküler çevreler Türkiye´nin hızla İslam´a doğru gittiğine inanıyorlar. Onun için İslam´ın aleyhinde kara propaganda yapmaya başladılar. İşte, İslam altı yaşındaki kız çocuğunu evlendirir, gelin eder, ana kılar! Kadın döver, kol, bacak keser, kan döker vs.

Son olaylardan çıkarmamız gereken ders şudur: Ne meselenin muhatabı Nureddin Yıldız´dır, ne de bu olayları gündeme taşıyanların derdi kadınlara merhamettir! Mesele İslam´ı imha etmektir! İslam´ı itibarsızlaştırmak, bu memlekette fitne ve fesat çıkarmak, kaotik bir zemin hazırlamaktır!...

Naşize/serkeşlik eden kadın ile alakalı olarak; söz söyleme hakkı ve ehliyeti olanlar da konuştular, hiç ehliyeti ve icazeti olmayanlar da?

Dini devlete karıştırmadıkları halde devleti dine karıştıranlar da konuştular, içi boş bir çürük ceviz kabuğuna benzeyen laikler de konuştular?

Dini alet edenler de konuştular, dini konuşmayı kendine adet edenler de?

Bu konuda samimi olup Rabbine hicret edenler de konuştular, Rabbinden hicret edenler de?

Siyasetin kendisini bozduğu hocalar da konuştular, içtihadın kendisini basitleştirdiği siyasetçiler de konuştular.

Sözü bilip sözden anlayanlar da konuştular, ne sözü bilen ne de sözden anlayanlar da fikirler beyan ettiler?

Galiba sahipsiz ve savunmasız buldular bu Din-i Mubin-i İslam´ı?

Ucuz gördüler?

Bilsinler ki bu dinin sahibi; Rububiyette, Uluhiyette ve hâkimiyette hiçbir ortağı olmayan Allah Teâlâ´dır. Bu dini koruyacak olan da yine O´dur.

Hülasa-i kelam; bu rüzgara kapılarak bu arenada söz söyleyen siyasilere sözüm şudur ki; 2019´da yapılacak seçimlere sadece siz hazırlık yapmıyorsunuz! Gizli servisler sizden daha fazla hazırlık yapıyorlar. Ve maalesef anlaşılan şudur ki; siz de farkında olmadan onların değirmenine su taşıyorsunuz? Onların tüm saldırılarına karşı göğüs geren tabanınızın uzaklaşmasına neden olacak söz ve işlerle kendi kuyunuzu kazıyorsunuz!

Bu halk; hilali gösterip kendilerine zulmedenlerin kim olduklarını bildikleri için hilale düşmanlık etmez. Ancak hilal uğruna mücadele ettiğini söyleyip haçı kastedenleri siz görebiliyor musunuz?  

Bizden söylemesi!

Abdulbaki ÇAĞATAY

 



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER