Ali Bayramoğlu, Erdoğan’la ilgili olarak, batı basınında, onun otoriterliği ile modernleştirmeci politikaları üzerinden bir paradoks düşüncesinin hâkim olduğunu; onun bu iki zıt kutbu bir arada tutabilme becerisine dikkat çekiyor.
Kılıçdaroğlu, genel başkanlığı döneminde, partisinin, Suriye’de savaşın başladığı ilk dönemlerde, kalıcın barışa yönelik olarak taraflara önermiş olduğu Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nın (OBİT) önemine dikkat çekiyor.
İndependent Türkçe'den Mehmet Mazlum Çelik, dini bir anlamından ziyade politik açıdan Emevilerden Osmanlıya, oradan da günümüze kadarki süreçte Emevi Camii’nin anlam ve önemine dikkat çekiyor.
Osman Atalay, Rusya, Suriye ve Ukrayna süreçlerini toparlamadığında Berlin Duvarı’ın yıkılmasına benzer bir durumun var olabileceğine ve İran’ın da daha ciddi kopuşları yaşayabileceğine dikkat çekiyor.
Ali Bayramoğlu, analizinde BAAS sonrası Suriye’sinde nasıl bir yol, yöntem izlenebileceğini; İran ve Rusya’nın güç kaybını, Türkiye’nin söz sahibi olabilirliğini ve dahası işin içerisine Kürtlerin girmesi durumuna dikkat çekiyor.
Mehmet Ocaktan, Azeri petrolünün Türkiye üzerinden İsrail’e ulaştırılmasına itiraz eden gençlerin tutuklamalarına yönelik uygulamaların 28 Şubat uygulamalarından ne tür bir farkı olduğuna dikkat çekiyor.
Akif Beki, TRT Word programında İsrail’e karşı yapılan barışçıl eyleme yönelik orantısız ve hukuka uymayan uygulamalara ve HTŞ’nin Halep’i ele geçirmesine dair hükümetin tavrına dikkat çekiyor.
Yıldıray Oğur, kendi ülkesine muhalif olan sözde özgürlükçü tiplerin birtakım mezhebi ve ideolojik vs. saiklerle otoriterliğin ve diktatörlüğün hüküm sürdüğü Suriye’deki rejimi desteklemelerinin tuhaflığına dikkat çekiyor.
Mehmet Göktaş, toplumda çok kullanılan “babasının kemiklerini sızlattı” sözünün, yanlışı ve doğrusuyla hiçbir parti ve lider farkı gözetmeksizin, onlara yönelik kullanılmasının anlamsızlığına dikkat çekiyor.
İktisatçı yazar Yaşar Süngü, doğallığı yakalamak ve onunla birlikte yaşamak için, Ankara’nın şirin ve küçük bir ilçesi olan Güldül’de, şifalı bitkilerle ilgili olarak yapılan bir çalışmaya dikkat çekiyor.
Mustafa Çağrıcı, Ramazan Yazıları’nın bu bölümünde, zekât konusunda Kur’an ışığında ve Hz. Ömer’in uygulamalarına, daha sonrada bu uygulamanın lafızcı gelenekle sınırlandırıldığına dikkat çekiyor.
Yasin Aktay, L. A Fallers ile Margaret Fallers’in 60’lı yıllarda Türkiye’de Ramazan üzerine yaptıkları antropolojik bir çalışmaya atfen, yerli antropologların, bu çalışmaya dair hayret ve ilgisizliğine dikkat çekiyor.
Mücahit Gültekin, güncelden hareketle sosyal medya üzerinden yayılan haberlerin yalan olup olmadıkların dair kişinin uyanık olmasının önemine ve haberin kaynağının araştırılması gerektiğine dikkat çekiyor.
Abdullah Muradoğlu, Irak’ın nükleer silah yalanıyla işgal eden ABD’nin, kendi döneminde çeşitli ülkeleri birçok yalanvari gerekçelerle işgal eden Rom ile birebir örtüşen tutum ve davranışlarına dikkat çekiyor.
Ammar Kılıç, ülkelerindeki olumsuz durumlardan dolayı Türkiye’ye ve oradan da Batı’ya ulaşmak isteyen göçmenlerin bir müddet alıkonulduğu Geri Gönderme Merkezlerinde(GGM var olan bazı durumlara dikkat çekiyor.
Sinema yönetmeni ve film eleştirmeni Abdülhamit Güler, “Her Şey Her Yerde Aynı Anda” filmi üzerinden değiştiğini ima edip sözde dezavantajlı grupları öne çıkaran Oskar’ın verdiği ödüllere yönelik pozisyonuna dikkat çekiyor.
Taha Akyol, geçmişte de bazı konuların komplo teorileri ile açıklanma yönetiminin birçok çevre tarafından şimdide ayakta tutulduğunu belirtip bunun yanlışlığına dikkat çekiyor.
Tarihçi yazar Dursun Gürlek, kültür tarihçiliğimize vurgu yaptıktan sonra, bu tarihçilerden A. Ragıp Akyavaş’ın yaşadığı Adapazarı merkezli bir depreme ve Hz. Peygamber’in(s) depremle ilgili yaklaşımına dikkat çekiyor.
Mustafa Kaya, bir Karayipler ülkesi olan Haiti’de 2010 yılında çok yıkıcı sonuçları bilinen yaşanmış depreme rağmen, yerel, ulusal ve başkanlık bazında seçimlerin zamanında yapıldığına dikkat çekiyor.
Fehmi Koru, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, şimdiki sistemi oturtmaya çalışırken, devleti “anonim şirket” tarzında yönetilmesi düşüncesinin bugün apaçık görülen yanlış taraflarına dikkat çekiyor.
Fehmi Koru, dünyada birçok örneği olduğu halde bizde, iktidarda olduğu süreçlerde, siyasilerin, istifalarını gerektirecek olaylar karşısındaki nötr tavırlarına dikkat çekiyor.
Adnan Öksüz, 12 Eylül’e giden süreçte, ülkeyi kasıp kavuran sağ-sol çatışması dönemde, sağcılar tarafından katledilen Metin Yüksel’in şehadetine ve yaşamına dikkat çekiyor.
Süleyman Seyfi Öğün, palavra ile yalan arasındaki farka dikkat çekiyor; ilkinin az, çok masumiyet, ikincisinin ise kaos ürettiğini; bundan hareketle geldiğimiz noktada, maddi ve hakikat alanında savrulma yaşandığını belirtiyor.
Fehmi Koru, “Gerçek dışı” veya “Yalan” diye birbiri ardına sıralanan tezviratların AK Parti sözcüleri ve AK Parti’nin itibar ettiği yazarlarla yorumcular tarafından yaygınlaştırılmasının yanlışlığına dikkat çekiyor.
Yaşar Süngü, deprem hadisesinden de önce gündeme getirdiği “yata ev/dikey ev” konusunda, birçok Avrupalı uzman ile merhum Turgut Cansever’in, yatay eve dair “olumlu” yaklaşımlarının önemine dikkat çekiyor.
Abdülaziz Tantik, modern anlayışa sığınıp Müslüman kalma düşüncesinin muhafazakarlık, siyasetten arınmışlığın ise dindarlık olarak tanımlandığı bir vasatta İslamcılığın işinin zorluğuna dikkat çekiyor.
Taha Kılınç, Tahran Büyükelçiliğinde işlenen cinayet sonrası, Azerbaycan ve İran arasındaki duruma ve İran’ın Şiilik üzerinden uygulamaya çalıştığı yayılmacı politikalarına ve bunların olası bölgesel yansımalarına dikkat çekiyor.
Doğru Haber Gazetesi yazarı Ayşe Sülün, Aile Bakanının, topluma yönelik ifsat edici işler konusunda dert yandığını, ama çözüm konusunda “elimizden bir şey de gelmiyor” yaklaşımının yanlışlığına dikkat çekiyor.
Dr. Abdülkadir Turan, milliyetçilik söyleminin ucuz bir politik yönü bulunduğundan ötürü Batı’da buna iltifat edilmediği halde bu politikanın İslam dünyasında yüksek değerler atfedilmesine yönelik sebeplere dikkat çekiyor.
Mikdat Karaalioğlu, Kur’an yakma eylemi sadedinde, yüzlerce yıl mezhepçi yaklaşımlarla Avrupa’da ve Amerika’da kutsal kitaplar dahil, genel anlamda içerik açısından “tehlikeli bulunan” kitaplara yönelik saldırılara dikkat çekiyor.