Arada bir sosyal medyaya Türkmenistan’dan bir video düşüyor. Videoda tek tip pankartlar ve bayraklarla donatılmış bir salonu doldurmuş Türkmenler görülüyor.
Tek tek kürsüye çıkan çeşitli kesim ve meslek gruplarının temsilcileri olduğu anlaşılan insanlar Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhammedov’u süslü cümlelerle övmek ve şükranlarını sunmak için birbirleriyle yarışıyor.
Her övgü cümlesinden sonra salondan büyük bir disiplin içinde sloganlar ve alkışlar yükseliyor.
Bir anda kalkıp indirilen pankartlar dahi tek tip, alkışlar zoraki...
Video aslında güncel değil. 25 Eylül 2018 gününe ait.
Bu kadar hararetle Berdimuhammedov’a şükranlarını sunanlar
Türkmenistan’ın parlamentosu olan Halk Maslahatı’nın üyeleri.
Maslahat gibi güzel bir kelimeyle adlandırılan Türkmen meclisinde her kesimin ve mesleğin temsilcileri bulunuyor. Din adamları, çiftçiler, askerler, gençler...
Peki neden durup dururken her mesleğin ve grubun temsilcisi çıkıp Berdimuhammedov’u övgülere boğuyor ve şükranlarını sunuyor.
25 Eylül 2018 günkü bu toplantının özel bir gündemi var.
Türkmenistan’ın devlet başkanının bir kararını kutluyorlar.
Bir gün önce Berdimuhammedov yayınlandığı bir kararnameyle Türkmenistan’da halka elektrik, doğalgaz, su ve tuzun bedava verilmesi uygulamasına son verdi.
Evet bir yanlışlık yok.
Artık elektrik, doğal gaz, su ve tuz ücretli olacağı için coşkulu övgüler alıyor Türkmen lider, Halk Maslahatı da bu kararı kutluyor.
1992 yılında kurulan Türkmenistan’da ülkenin kurucu Cumhurbaşkanı Niyazov (Saparmurat Türkmenbaşı) elektrik, doğalgaz, su ve tuzu halka bedava yapmıştı.
Önce karar 10 yıl için alınmış ama 10 yıl dolunca süre 2030 yılına kadar uzatılmıştı.
Ama 2018 yılında bir anda bu karardan vazgeçildi.
25 Eylül 2018’deki Halk Maslahatı toplantısında konuşan Berdimuhammedov bu kararı neden aldıklarını kendisini hayranlıkla izleyen meclis üyelerine şöyle açıklamış:
“Zaman değişiyor. Yeni bir ekonomik şartlarda yaşıyoruz ... Şu anda, nüfusun gelirleri önemli ölçüde arttı, her ailenin kazanma için büyük fırsatları var. Aynı zamanda, ülkenin doğal kaynakları sadece mevcut değil, aynı zamanda gelecek nesillere de hizmet etmeli. Bu bağlamda, ücretsiz tüketim için sağlanan kaynaklar -gaz, elektrik, içme suyu, konut ve kamu hizmetleri için makul bir ödeme sistemi getirilmeli.”
Halbuki, bu bir tercih değil, bir zorunluluktu.
Çünkü ülkenin tek gelir kalemi olan doğal gazdan elde edilen gelirlerde büyük bir düşüş yaşanmaktaydı. Ülke 25 yıllık tarihinin en kötü krizi içindeydi. Pek çok temel gıda ürünü bulunamıyordu. 1 dolar, resmi olarak 3.5 Türkmen manatı ediyordu ama karaborsada bu 10 manata kadar çıkıyordu.
Peki neden doğal gaz, elektrik, su ve tuzu artık ücretli hale getirdiği için kendini Halk Maslahatı’na övdürmüştü?
Sorunun çok basit bir cevabı var: Çünkü bu karar nedeniyle gelebilecek tepkilerden çekinmişti.
25 yıldır doğal gaza, elektriğe, suya ve tuza para vermemiş zor geçinen Türkmenler için radikal bir karardı bu.
Ayrıca ekonomik krize, yiyecek kıtlığına rağmen ülkenin kısıtlı parası dev ve görkemli inşaat projelerine yatırılıyordu. Mermer seven Berdimuhammedov Aşkabat’ı dev beyaz mermerden binalarla donatmıştı. Ekonomi allak bullakken bile 350 milyon dolara görkemli bir otel inşaatına girişmişti. Ama artık kaynaklar tükendiği için devletin büyüklüğünü ve ülkenin modernliğini dosta düşmana gösteren bu görkemli inşaat projelerinin için para halktan toplanacaktı.
Ülkede herkes yoksullukla mücadele ederken yükselen inşaatlar halkın tepkisini iyice çekebilirdi.
O yüzden bu kararı övgülere boğulduğu ve toplumun farklı kesimlerinin şükranlıklarını bildirdiği bir törenle açıklamıştı.
Yazdığı kitabın okula giden çocukların çantalarında bulunmasını zorunlu tutan, beyaz dışında araba rengine izin vermeyen, sigarayı yasaklattıran, sağlık konusunda aşırı titiz olduğu için ülkeyi sabunlarla yıkattıran, alışveriş merkezlerini kapattırıp sterilize ettiren bir Orta Asya diktatörü bile halkın cebine, ekmeğine dokununca ürkmüştü ve tedbirini almıştı.
Çünkü, kimse bundan bahsetmese de Gurbanguli Berdimuhammedov biliyordu ki bugün kendisini alkışlayanların en azından yaşı müsait olanları bundan 15 yıl önceye kadar aynı hararetle selefi Saparmurat Türkmenbaşı’nı alkışlıyorlardı.
Çünkü o en hararetli alkışlayanlardan biri Türkmenabaşı’nın sağlık bakanı olan bizzat Berdimuhammedov’un kendisiydi.
Bundan 15 yıl önce onun yazdığı Ruhname okullarda zorunlu kitaptı, düğünlerde okunuyor, meydanlara heykelleri dikiliyordu. O meclisin üyeleri Türkmenbaşı’nın kitabına kutsal kitap muamelesi yapıyordu.
Türkmenbaşı, 1993’den 2006’ya kadar ülkeyi öylesine bir paralel evrene çevirmişti ki 2006 yılında bir anda öldüğünde kimse ne yapacağını bilememişti.
Eski SSCB’den kalma bir gelenekle halefliğin nişanesi olarak ulu liderin cenaze komitesinin başkanlığına seçilmeyi başaran (ya da Rusya tarafından seçilmeyi başaran) Başbakan Yardımcısı ve Sağlık Bakanı Berdimuhammedov, daha cenaze kalkmadan liderlikte rakibi olan Meclis Başkanı’nı, Dışişleri Bakanı’nı ipe sapa gelmez iddialarla tutuklatıp tasfiye etmişti.
Berdimuhammedov, ilk birkaç yıl liderinin adını ağzından düşürmemiş, kitabına kutsal kitap muamelesi yapmış, hatta lideri için duvarlarında kitabından sözlerin yer aldığı bir cami ve türbe bile yaptırmıştı.
Önce Ruhname’nin yenileceği duyurulmuş, devlet televizyonunda sık sık dönen tanıtımları durdurulmuş, sonra kitap okul müfredatından kaldırttı. Bunu Saparmurat Türkmenbaşı’nın heykelleri izledi, Türkmenbaşı kültünün ideoloğunu görevden aldı. İktidarının beşinci yılında artık kimse Türkmenbaşı’ndan bahsetmiyordu.
Sonra diş hekimi olan Berdimuhammedov’un kitapları gelmeye başladı. Sağlık, iyi beslenme, atlar, müzik üzerine kitaplar yazdı. O kitaplar okullarda ders kitabı oldu.
Halbuki Türkmen anayasasını açıp okuyunca hiç de böyle bir ülkeymiş gibi durmuyor.
Anayasanın ikinci ve üçüncü maddeleri şöyle:
“Madde 2: Türkmenistan’da egemenlik halka aittir. Türkmenistan Halkı, Devlet hâkimiyetinin tek kaynağıdır. Halk, bu hâkimiyeti, doğrudan veya temsili organlar aracılığıyla kullanır. Halkın hiçbir bölümü, hiçbir kurum veya kişi hâkimiyeti ele geçirme hakkına sahip değildir.
Madde 3: Türkmenistan’da toplumun ve devletin en kıymetli hazinesi insandır. Devlet, vatandaşa karşı sorumludur ve şahsiyetin serbestçe gelişmesi için gerekli şartları sağlar; vatandaşın canını, namusunu, saygınlığını ve özgürlüğünü, şahsi dokunulmazlığını, doğal ve vazgeçilmez haklarını korur. Her vatandaş, Anayasanın ve kanunun kendine yüklediği ödevleri yerine yetirmek üzere, devlet önünde sorumludur.”
Anayasanın 18. maddesi ise göz yaşartacak kadar güzel kaleme alınmış:
“İnsan hak ve özgürlükleri dokunulmaz ve devredilmezdir. Anayasa ve kanunlar uyarınca yapılanlar hariç, hiç kimse hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılamaz, hiç kimsenin hak ve özgürlükleri sınırlandırılamaz. Anayasa ve kanunlarda yer alan hak ve özgürlükler, başkalarının hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırmak veya kısıtlamak için kullanılamaz.”
Zaten Gurbanguli Berdimuhammedov’un o videodaki salona da asılan ana şiarı “Döwlet adam üçındır.”
Yani “devlet insan içindir.”
Ama galiba sözün orijinali derdi daha iyi anlatıyor.
Devlet adam içindir. Hatta devlet bir adam içindir.
Öyle olunca da bir gün o adam çıkıp “artık sizden doğal gaz, elektrik ve su için para alacağım” dediğinde bile onu alkışlayıp, övmekten başka yapabileceğiniz bir şey yoktur.
Türkiye’deki ulusalcıların, İslamcıların, milliyetçilerin hep zannettiği gibi demokrasi Batılı bir fantezi, yabancı menşeli bir ideolojik lüks değildir.
Evet demokrasiler ulvi amaçlara, kutsal davalara göre değildir. Bütün fikirleri, yönetime talip olanları eşitler. Bir demokraside herkes fanidir, iktidar top gibi elden ele dolaşır. İktidarlar diken üstünde oturur. Demokratik toplum liderlerin karizmasını çizdirir. Lider ne kadar karizmatik olursa olsun, hırpalanır, hakaret işitir, yerden yere vurulur. Patırtısı, gürültüsü, krizi çoktur demokrasilerin. Mutlak hakikatlerden çok dünyevi, basit meseleler tartışılır.
Ama demokrasi bir toplumun ahlakını ve şerefini korumasının da bulunmuş en iyi yoludur.
O halde bundan sonra arada önümüze Türkmenistan’dan videolar düştükçe oradaki insanların bitmez ve çaresiz acıları için gülüp, eğlenmeyi bırakıp, sahip olduklarımızın kıymetini daha fazla bilelim, artık sahip olmadıklarımız için ise endişelenelim.
Çünkü bir kere “Döwlet adam üçındır” olduğunda artık hiçbir şey insan için olmaz.