Amerika, Türkiye ile Yunanistan arasında en modern silâhlarıyla muhtemel bir Türkiye- Yunanistan kapışmasında kimi koruyacağını açıklayıp; Fransa da savaş gemilerini 1 yıl aradan sonra tekrar Yunanistan limanlarına gönderip, Türkiye'yi aklınca korkutmaya çalışırken.
*
Putin de Ukrayna'da 8'inci ayına giren saldırganlığının sonucunu almak için, Ukrayna ülkesinin toprak bütünlüğü ve istiklâlini hiçe sayarak, Dinyeper Nehri'nin doğusundaki zorla girdiği topraklarda yaptırdığı illegal referandumun sonuçlarını esas alarak, Rusya'ya sınır olan bölgeleri kendisine bağlamış bulunmaktadır. Bu bölge, Ukrayna'nın yüzde 15'ini geçiyor.
Ancak, emperial güçlerin zâten hiç terk etmedikleri bu zorbalık yöntemlerinin, bir gün Putin'in ülkesine de uygulandığı gibi bir durum olursa; 'Kazdığı kuyuya düştü!' denilmez mi?
'Her şeyi halka sorarak yapıyoruz' dese de, Kayzer'lerin yöntemidir, yaptıkları..
Her hâlûkârda, Putin diplomatik oyunlardaki gizli hesaplar yerine, ne yapacağını pervasızca alenîleştiriyor. Zâten, Ukrayna'ya saldırıyı başlatırken, 'Ukrayna diye bir devlet tarihte hiç olmamıştı.' dememiş miydi. Halbuki o bakış açısına göre, 'Moldavia ve 'Belarus/ (Beyaz Rusya) gibi devletlerle, Baltık Cumhuriyetleri denilen 'Litvanya, Letonya ve Estonya' ile Kafkasya'daki Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan gibi devletler de olmamıştı. 150 yıl kadar öncelerde de Balkan'lardaki ve hakezâ, Orta Asya'daki Müslüman coğrafyalarında bugün var olan devletlerin hiç birisi de olmamıştı; (kısa dönemli Buhara Emîrliği gibi örnekler hariç.) O halde, Putin, yarınlarda, o devletlerin de olmaması gerektiğini söyleyebilir.
*
Ama dünya hiç bir zaman aynı kararda kalmaz. Yarınlarda, Rusya 25-30 sene öncelerde olduğu gibi, yine tökezler ve yeniden yerlerde, yüzükoyun sürüklenecek olursa; o zaman, bazı güç odakları da Rusya'nın iç hukuk düzeninden izinsiz olarak referandum yaptırıp, onlara 'iltihak kararı aldırmaları durumu ortaya asla çıkmaz' denilebilir mi?
Evet, bu mümkündür ve her ülkenin de başına gelebilir ve 'güç caiz gösterir'.
Esasen, uluslararası hukuk, güçlülerce dikte edilmiş ve sadece güçlülerce yapılan yorumlarına itibar olunan bir kurallar manzûmesi değil midir? Ki, Sovyetler Birliği dağılırken, ortaya çıkan bütün devletler, birbirlerinin sınırlarına, toprak bütünlüklerine saygılı olacaklarına söz vermişlerdi. Ama Putin, eski Sovyetler Birliği'nden ayrılan ve bağımsızlığı olan ülkelerin her birisine -Ukrayna Savaşı'nı başlatmasında olduğu gibi-, 'Sen ancak benim müsaade ettiğim kadar bağımsız olabilirsin' havasıyla saldırmak hakkını kendi görüyor.
Putin, sonunda galib veya mağlûb olabilir. Ama her iki durumda da, Rusya İmparatorluğu hayalleri peşinde olanlarca, bir Rus Napolyonu olarak anılabilir. Napolyon da birçok yenilgiler almış olmasına rağmen, Avrupa tarihinde hâlâ da en ilginç bir figür olarak yerini almıştır. Putin'in âkıbeti de Napolyon gibi olur mu/ olmaz mı; bunu gelecek zaman gösterir.
*
200 yılı aşkın zamandır Rus ve diğer Slav halklarının ortak ideali olan 'Panislavizm'/ Slav halkları birliği, Putin'le yeniden ve fiilen gündeme gelmiştir.
Ancak emperial güçlerin kimisi, 'kazı bağırtmadan yolmak' taktiğini uygular; kimisi de, kanırta-kanırta yapar. Putin'in uslûbu, bu sonuncuyu hatırlatıyor. Hatırlayalım, Kırım'da da aynı yöntemi uygulamış; oradaki mahallî yönetimini etkileyerek, Ukrayna iç hukuk sisteminde olmayan bir yöntemle, bir dış baskı ile 2014'te referandum yaptırmış, istediği neticeyi alır almaz, onlara, Rusya'ya iltihak taleplerini de ilân ettirmiş ve Putin de bu talebi lûtfen kabul buyurup 'ilhak'ı gerçekleştirmiş, Türkiye hariç, dünya seyirci kalmıştı.
Putin, şimdi de, Dinyeper Nehri'nin doğusunda kalan yörelerinde, Kırım'dan 8 yıl sonra Herson, Zaporijia, Donetsk ve Luhanks bölgelerinde de referandum yaptırıp; neticeyi elde eder etmez, onların 'iltihak' talebine 'kabul' cevabıyla, 'ilhak' etmiş bulunduğuna göre; diğer emperial güçlere de, bu yöntemin bugünkü dünyanın gerçeği olduğunu anlatmış ve örtülü şekilde zâten var olan imparatorlukların kendilerini ortaya alenî olarak koymaları gerektiği mesajını vermiş bulunuyor.
*
Rus Kilisesi Başkanı da günahları affediyor!
Putin, yeni tip Rusya İmparatorluğu'nun temellerini atmanın heyecan ve güç gösterisini sergilerken, dâhilî müttefiklerinden iki ismin, yanında ayrı bir yeri var: Birisi, Rusya Ortodoks Kilisesi Başkanı Patrik Kirill; diğeri, Çeçenistan'da 'Putin'in adamı' olarak hükmeden Ramazan Kadirof.
Kirill, iki hafta önceki Pazar âyininde, Ukrayna'da savaşta ölen Rus askerlerini hatırlatarak, 'Kim, bir vazife duygusuyla yemin eder ve yeminini yerine getirirken ölürse, bu fedakârlığının karşılığı olarak bütün günahlarından arındığına inanırız.' dedi. Kirill ayrıca Putin'in liderliğini, 'Tanrı'nın bir nimeti' olarak da niteledi, 'Orthodox Times'a göre.
Kirill'in Pazar vaazinin, Putin'in kısmî seferberlik ilânından ve yüzbinlerce genç insanların başka ülkelere kaçmasından sonra gelmesi ilginç idi.
Kadirof ise, 'Benim için Putin'in emri, Allah ve Peygamber emrinden sonra gelir.' diyen birisi ve 'Askerlerim, Odesa'yı alabilir.' diyor ve bazı Rus TV kanallarında Müslüman çeçen askerlerinin 'Allah'u Ekber'li gösterilerine ve ilâhîlerine yer veriliyor.
Kirill'in görüşüdür, bir şey diyemeyiz. Kadirof'a gelince, 'Allah akıl-fikir versin!' deriz.
*