Birçok sebepten dolayı İslam’ın doğduğu çağda köleliğin kaldırılması imkânsızdı.
Fakat İslam dünyasında kölelik hiçbir zaman Batı’daki gibi kurumsal ve hukuksuz bir üretim aracı olmadı. Çünkü bütün insanları “bir tarağın dişleri gibi eşit” (hadis) sayan güçlü bir dinî öğreti vardı. İnsancıl uygulama ve hukuki statü daha Peygamber döneminde başladı. Hz. Peygamber’in yakınları ve dostları arasında, bazılarına itibarlı pozisyonlar verilmiş köle asıllı Zeyd b. Hârise, Bilâl-i Habeşî, Habbâb b. Eret gibi erkekler, Ümmü Eymen, Mâriye, Berîre gibi kadılar vardı. Bunlar her devirde saygıyla anıldılar. Sonraları köle asıllıların itibarlı görevlere getirilmelerinde; erkeklerin vezirliğe, cariyelerin hanım sultanlığa kadar yükseltilmesinde sanırım bu Peygamber uygulaması örnek alınıyordu.
Kültür tarihçisi Finlandiyalı Edward Westermarck, “L’Origine et le développement des idées morales” (çev. Robert Godet, Paris 1928) adlı önemli eserinde şöyle der: “(İslamî ilkelere göre) köleye karşı tatlılıkla muamele edilmelidir. Çünkü Peygamber ‘Kölesine karşı sert davranan biri cennete giremez’ demiştir. Efendisi kölesine, kendi yediğinden yedirmek, giydiğinden giydirmek zorundadır (hadis). Bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak, Tanrı’yı hoşnut bırakan yüksek davranışlardandır.” Yazar, bunların teoride kalmayıp uygulandığına, İslam dünyasında kölenin efendisiyle kolaylıkla iletişim kurup aile üyesi olarak muamele gördüğüne dikkat çekmektedir (I, 681-683).
Tarihçi İsmail Hami Danişmend, “Garb Menbalarına Göre Eski Türk Seciye ve Ahlâkı” adlı eserinde, Osmanlı ülkesinde Fransa adına yıllarca görev yapan Baron de Tott’un “Mémoires sur les Turcs et les Tartares” (1785) adlı kitabından aktarır: “İtiraf etmeliyiz ki, köleleriyle cariyelerine fena muamele edenler sadece Avrupalılardır. Herhalde bunun sebebi, Şarklıların köle ve câriye satın almak için para biriktirmelerine mukabil, bizim para biriktirmek için onları satın almamızdan ibaret olsa gerektir.” (Köleleri satın alıp özgürleştirmek, ‘Peygamber ve Sahabe Sünneti’ olarak her devirde uygulanmıştır.)
TDV İslam Ansiklopedisi’ndeki “Köle” maddesinde verilen bilgiye göre, Ermeni tarihçi d’Ohsson, “Tableau général de l’Empire Othoman” başlıklı meşhur eserinde, Osmanlı ülkesindeki gözlemlerine dayanarak, kölelerine Müslümanlardan daha iyi davranan bir millet bulunmadığını ifade etmiştir. Maddede, Hollandalı Snouck-Hurgronje’nin 1880’lerde Osmanlı Mekke’sinde bulunurken yazdığı “Mekka” adlı kitabından şu bilgiler aktarılır: “…Kölelerin umumiyetle hayat şartları ağır değildir... Hizmetçi köleler hemen daima yirmi yaşlarında âzat edilirler... Köle sahibi, mümkün olduğu takdirde, sadık hizmetkârını ev bark sahibi yapmak mecburiyetini hisseder. Bir esirin (kölenin) âzat edilmesi haddi zatında sevaplı bir iş telakki edilir. Âzattan sonra aile bağı da eskisi gibi kuvvetli kalır.”
***
Batılı köle tüccarları ve devletleri ise Afrikalılara asırlarca acılar yaşattılar ve halen de yaşatıyorlar. Yine de Afrika’nın o vakur insanlarının ne kadar yüce gönüllü olduklarına birkaç kez ben de hayranlıkla şahit oldum. Bir defasında, Tanzanya’nın cennet köşesi Zanzibar adasındaki bir sohbet sırasında yanımdakilere “Batılılar asırlarca sizi sömürdüler” dediğimde, içlerinden biri, “Ne yapalım! Tarihi geri çeviremiyoruz. Geçmiş geçmişte kaldı; artık geleceğe bakalım” şeklinde cevap vermiş, bu cevap karşısında söylediklerimden dolayı mahcup olmuştum.
Hatırlarsınız: 2013 yılında O zamanki Başbakanımız Sayın Erdoğan Senegal ziyareti sırasında Başkent Dakar yakınındaki Gorée adasına gitmişti. Afrika’da kölelerin gemilere ‘yüklendiği’ noktalardan biri olan bu adayı ben de gezdim. Buradaki binada sağlık kontrolü yapılan genç erkek ve kadınlar, meşhur “Dönüşü Olmayan Kapı”dan geçirilir; ‘işe yarayacaklar’ gemiye ‘yüklenir’, diğerleri okyanusa atılırdı. Adada Fransa’nın gönderdiği, köle ticaretini simgeleyen bir heykel var. Sayın Erdoğan, Senegal yetkililerine “Bunu Fransa’ya geri göndermek lazım” demişti. Nezaket icabı ses çıkarmadılar. Ama konuşsalardı herhalde benim Tanzanya’da duyduğum asîl sözlerin benzerini onlar da söylerdi. Çünkü Afrikalı mazlumlar unutmak istiyorlar; ama George Floyd olayı gösterdi ki, zalimler unutturmuyor.