Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


Türkiye ve Çin benzer fikirlere sahip iki ülke idi, ama?

Mao´nun ?kültür devrimi´ ile komünist(devlet kapitalizmi) bir yönetim uyguladığı, şimdide devlet kapitalizmini, vahşi kapitalist bir şekilde yeniden yürürlüğe sokan Çin´in, Türkiye ile aynı kulvarda olduğu söylenemezdi.


Meclis başkanı Binali Yıldırım, Çin´in başkenti Pekin´deki Tiananmen Meydanı´nda bulunan Büyük Halk Kongresi´nde Çin Ulusal Halk Kongresi (ÇUHK) Daimi Komitesi Başkanı (Meclis Başkanı) Li Canşu ile heyetler arası toplantıda şu ifadeleri kullanmıştı: ?Türkiye ve Çin benzer fikirlere sahip iki ülke.?

En başta belirtelim ki mütekabiliyet esasına bağlılık içerisinde ve diplomatik nezakete sadık kalarak, bir yetkilinin, resmi ziyarette bulunduğu bir ülkede, o ülkeye yönelik yanlış ve kışkırtıcı bir ifade kullanması, normal şartlarda ondan beklenmezdi.

Binali Yıldırım´ın da, tecrübeli bir siyasetçi ve ?devlet adamı´ sıfatıyla, gittiği ülke Çin dahi olsa, yanlış bir ifade kullanması hiç beklenmezdi ve öylede olmuştu?

Ama Çin´in, dünyaya yönelik politik, ekonomik, kültürel, askeri vb. konularda ortaya koyduğu, koymaya çalıştığı uygulamaları bir an sarf-ı nazar ettiğimizde, Çin´in kendi ?işgal ettiği- yönetiminde bulunan Doğu Türkistan´da Müslüman Uygur halkına reva gördüğü insanlık dışı uygulamalara dahi bakıldığında, Çin´in Türkiye ile aynı paralelde olduğu düşünülemezdi.

Mao´nun ?kültür devrimi´ ile komünist(devlet kapitalizmi) bir yönetim uyguladığı, şimdide devlet kapitalizmini, vahşi kapitalist bir şekilde yeniden yürürlüğe sokan Çin´in, Türkiye ile aynı kulvarda olduğu söylenemezdi.

Yine, Çin´in, buna rağmen her ne kadar ABD kadar dünya genelinde bir yer tutmadığı halde, sömürgecilik çağında batı tarafından başlatılan kara Kıta Afrika´nın yer altı ve yer üstü kaynaklarının sömürülme işine, sözde kara kıtanın kötü talihini, yine ?onlar adına´ onlar için değiştirme düşüncesinin dahi başlı başına Türkiye´nin Afrika´ya bal-kışı ile hiçbir paralellik içermediği düşünüldüğünde, ?Türkiye ve Çin aynı kulvarda´ sözü diplomatik ve işi geçiştirme olarak değerlendirilebilirdi oysa?

Yukarıda belirtmeye çalıştığımız üzere, Çin´in ?çift kutuplu dünyanın´, bir yanılsama eseri olarak olsa dahi, tek kutuplu dünya görüntüsü içerisinde, vahşi kapitalist mantığa uygun olarak teknoloji alanında, akla, hayale gelmeyen işlerle iştigal etmesi, işe yarayan, ama tabiri caizse bir atımlık üretim yapması; bunun yanında nüfusunun çok oluşundan dolayı ucuz iş gücü sayesinde dünyaya hizmet sunması(!) da Türkiye ile aynı paralelde olmadığını gösterirdi.

Konu ile ilgili olarak, hemen herkesin aklına, fenomen anlamda birçok konu net bir şekilde gelirdi.

İster mizah, ironi ve isterse de ?reel planda´ kalsın ?Çin işi, Japon işi?? kabilinden olaya, olguya bakıldığında, Çin´in ?Japonya´ya rahmet okutacak şekilde- teknolojik bir felaketinde sahibi olduğu, olacağı bizim Çin ile benzer fikirlere sahip olmadığımızı gösterirdi.

Türkiye´nin Çin ile ilişkilerinde, dünyaya birlikte poz vermesinin yanında, bir Doğu Türkistan/Uygur politikası yoksa ya da çok cılızsa, bu politikanın, gerek Türk ve gerekse de, iktidar tarafından def´atle deklare edilen ?Dünya 5´ten büyüktür!´ ile başta Müslüman coğrafyalarla birlikte, diğer mazlum halkların(Afrika, Asya, Latin Amerika vs.) reel değil, ama mantıklı, vicdanlı ve adil bir ?ideal politika´ sürdürmesi, onun şanına, şerefine artı değer katacak ve geçmişten gelen adalet çizgisine de uygun düşecekti.

Reel politika, salt düşünüldüğünde akılcı ve pozitifti. Geleceğe yönelik ?akıllı ve mantıklı´ yatırım demek olup günüde kurtarır bir özelliği vardı. Ama reel politika, kısa sürede kâr getirecek olsa dahi, uzun erimli olmayacak, bir gün onun gölgesine sığınan tüm güçlerin, devletlerin ayaklarına dolanan bir engel görevine dönüşecekti.

Şimdiden anlaşılmayacağı halde, esas olan ise, ideal politika ve ideal politik durum ve durumlardı.

Sayın Binali Yıldırım, anlaşılacağı üzere, mütekabiliyet ve diplomatik nezaket açısından bir ifade kullanmıştı. Bu bir açıdan gerçeği yansıttığı gibi, bir açıdan da ilişkiler bazında söylenmesi gerekeni zamana bırakma olarak değerlendirilebilirdi.

Geçmiş zaman olsaydı, sayın Binali Yıldırım´ın, mütekabiliyet esası ve diplomatik nezaket gereği sarfettiği o ifadeler, eğer Maocu, üç dünyacı(Aydınlıkçı) zevat ?eski Türkiye´nin de etkisiyle şişim işim şişinecekler; iktidarda zahiren İslamcı olan, ama esasında muhafazakâr politikaları uygulayan bir iktidarın, alışıldık ifade ile ?bakın, sayın Binali beyde gerçeği teyit etti!´ Türkiyenin ´yegâne´ dostunun ´Cia´ ve ABD değil de, Çin olduğunu söylenip duracaklardı.

Şükür ki Aydınlıkçı zevat, bazı muhafazakâr kalemin ilgi alanına girmiş olmamsına rağmen, AK Parti iktidarınca makbul görülmemekteydi. Keza her ne kadar da ?AK Parti´de bizim sözümüze geldi ve Kemalist oldu´ bir ifade-i galatı söyleme imkânını da kaybetmiş olacaktı.

Gerçi, Çin´in Kemalist Maocuları tanıdığını, bildiğini ve onları dikkate aldığını ne bilen vardı ve ne de böyle bir şey vaki olmuştu. Sadece Leninist Rusya´ya kızıp üç dünyacı olmuşlardı.

Bununla birlikte Çin, din anlamda olmasa dahi, teknolojik olarak Ye´cüc ve Me´cüclüğü kimseye kaptırmayı düşünmüyordu.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR