Üç ayların manevi ikliminde erken yaz günlerini yaşamaya başladık. Aynı sıcaklığı seçim alanlarında
görmek pek mümkün değil. Kastını aşan tehditler, sert çıkışlar bile toplumsal tansiyonu pek
arttırmıyor. Sanki herkes kararını çoktan vermişte oy atacağı 7 Haziran Pazar gününü bekliyor.
Bu düşük siyasi tansiyonun bir nedeni de diğer seçimlerden farklı olarak sonuçların çok net bir şekilde
belli olmasıdır. Seçimlerle ilgili HDP?nin barajı geçip geçmemesine bağlı olarak iki ana sonucun dışında
kimse pek büyük bir sürpriz beklemiyor.
HDP?nin seçimlerle ilgili ?Büyük İnsanlık? sloganlı söyleminin toplumsal bazda zayıf kaldığını belirtmek
gerekir. Daha çok soyut ilkeler çerçevesinde şekillenen muhalif söylemin toplumsal karşılığı yok.
Ülkeyi nasıl ve hangi projelerle yöneteceğiniz, eğitim, sağlık, işsizlik, kalkınma vb. alanlarla ilgili çözüm
önerileriniz, gelecek vizyonunuzun ne olduğuna dair söylediğiniz pek fazla bir sözünüzün olmaması
toplumsal beklentileri karşılıksız bırakıyor.
Seçim tarihi yaklaştıkça sertleşen ve tehditler içeren HDP söyleminin geçmişte de kullanılan bir taktik
olarak görmek gerekir. İmralı heyetini Kandil ziyaretinde net bir mesajın çıkmaması, Öcalan?ın bu
süreçteki sessizliği bu yönüyle çok hayra alemet değil. Hala şiddet ve tehdit dilinin terkedilmemesi
HDP söylemi üzerinden barajı geçememeyi bir şantaj olarak kullanılması çözüm sürecinin seçim
sonrası belirsizliğini besliyor. Bu durumun çözüm sürecini olumsuz etkileyeceğini görmek gerekir.
Özellikle Kürdistan coğrafyasındaki illerde seçim güvenliği ve diğer partiler üzerinde kurulan PKK
baskısının şimdiden kendini hissettiren bir olumsuzluk olarak not etmek gerekir. Basına yansıyan HDP
bürolarına saldırının Dev-Sol tarafından gerçekleştirilmesini ortaya çıkması, Ekrem Dumanlı ile Gülten
Kışanak görüşmesi gibi kritik ve ilginç detayları seçim sürecindeki örtülü hesap ve manipülasyonlar
olarak görmek gerekir.
Psikolojik iklimin HDP?nin barajı geçmesi yönünde olduğu görülüyor. Çeşitli aydın ve sanatçıların
HDP?ye destek veren açıklamaları, aday profilindeki paradoksal tercihler, küçük marjinal öbekleri
ayartma noktasında işe yarayabilir. Kürdistan?da AZADİ gibi, Mazlumder gibi isalmi iklimdeki adayları
listelere alırken, batıda LGBT adayları listelerden göstermek asimetrik bir seçim ittifakı olarak
görülebilir. Amaç Kürdistan?da Ak parti küskünlerini, batıda CHP tabanını ayartmak. Bu hesap barajı
geçmede işe yarayabilir. Ancak bu heterojen ve genetik uyuşmazlığı olan yapının muhalif dahi olsa
ortak güçlü bir siyasi duruş ortaya çıkarması zayıf bir ihtimal.
Sadece Kürd sorunu ve çözüm süreci üzerinden geliştirilen rijit ideolojik söylemin artık siyaset üretme
gücü kalmamıştır. Bu bağlamda HDP?nin en çok ihtiyacı olan çözüm süreci üzerinden tırmandırdığı
siyasi gücün daha geniş bir siyasal perspektifte toplumun tüm kesimlerine açılım sağlayacak değişim
ve dönüşüm gerçekleştirmesidir. HDP, PKK?nın Truva atı olmaktan kurtulmak istiyorsa bu değişimi
gerçekleştirmek zorunda.
HDP?nin barajı geçmesi durumunda, Ak Parti milletvekili sayısı azalsa da 2762nın altına düşmeyecek
gibi. Yani ak Parti HDP barajı geçse bile tek başına hükümeti kuracak güçte olma ihtimali yüksek. Bu
durumda siyasal dengelerin büyük ölçüde korunacağının kısmen güç kaybetmiş Ak parti ile yola
devam edilecek. Yani mecliste siyasi dengeler büyük oranda korunacak.
HDP?nin barajı aşamaması durumunda HDP oyları ile milletvekillerini meclise en çok Ak parti
taşıyacak. Milletvekili sayısı büyük ihtimalle 367?yi geçecek. Buda referandumsuz anayasa çıkarma
gücüne sahip olmak demek. Bu durumda Başkanlık sistemi süreci kaçınılmaz olarak erken seçimi
beraberinde getirecek. Olası erken seçime kadar HDP?siz Meclis süreci en tehlikeli ve riskli dönem
olarak karşımıza çıkacak. Bu süreci çok büyük bir hassasiyetle yönetmek gerekecek.
Bu kritik süreçte özellikle küresel güçlerin reflekslerini izlemenin önemini de ayrıca belirtelim. Dış
basında Türkiye?deki seçimlerle ilgili küresel güçlerin tekelindeki medyanın analizlerini ve yapmaya
çalıştığı algı operasyonlarına ayrıca dikkate almak gerekir. Bu operasyonun en güçlü aracı ise maalesef
paralel yapı beyinleri. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan?ın otoriterliği, diktatörlüğü üzerinden
yürütülen algı operasyonu Türkiye?nin geleceğinde Ak Parti ve R.T Erdoğan?ın küresel düzen açısından
en büyük tehdit olduğu propagandasını her zeminde yapıyorlar. Bu bağlamda küresel medya
güçlerinin kapıları da ardına kadar bunlara açılıyor.
Ak partiye destek amaçlı aralarında Memur-sen, Hak-İş, İlim Yayma, İHH, ASKON Ensar Vakfı gibi
STK?ların bulunduğu 203 sivil kuruluş ?Ortak Akıl Platformu? adı altında bir açıklama yaptı.
Açıklamadaki vurgular, Ak partinin seçim propagandasında gündeme getirdiği konularla büyük oranda
örtüşüyordu. Temelde sivil toplum kuruluşlarının muhalif karakterini korumalarının zorunlu olduğunu
düşünüyorum. İktidardan yana bir destek açıklama refleksinin sivil toplum kuruluşlarının kimyasını
bozacağının altını çizmek gerekir.
Bu bildiri de daha farklı tarafsız ve ilkesel bir dil kullanılsaydı toplumsal bazda daha etkili ve kuşatıcı
olurdu. Bu bağlamda yeni anayasa talebi, çözüm sürecine dönük sahiplenme ve adil, şeffaf, insan
merkezli, evrensel hak ve özgürlükleri merkeze alan çağrıların olduğu güçlü objektif bir ortak metin
toplumsal vicdanın şahitliği bağlamında yerinde olurdu.
Sonuç olarak tarihi seçimlerde kritik eşiğe girmiş bulunmaktayız. Ulusal ve küresel bazda çok karmaşık
kirli hesap ve ilişkilerin her geçen gün kendini daha etkili bir şekilde hissettirdiği günlerden geçiyoruz.
Toplumsal feraset ve basiretin tüm kirli hesapları boşa çıkaracağı ve kendi geleceğine dair en doğru
tercihleri sandığa yansıtacağı inanç ve umuduyla tarihi seçimlerin barış ve adalet getirmesini
diliyorum.