Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Nevzat KAYA


SON FİRAVUN

Nevzat KAYA; Bu ilk değil son da değildir.


Hak ile Batıl durmadan savaşıyor. 

Mazlum ile zalim kendi serüvenlerinde akıp gidiyorlar. 
Habil ile Kabil´in, Nemrut ile İbrahim´in, Firavun ile Musa´nın kavgası hep aynı kavgaydı.

Aslında başı, ortası ve sonu belli olan bir tiyatroda, sadece drama oynuyor gibiyiz. 
Ama sonucun belli olduğu bir tiyatro bu. 
Sonra sevgili sevgiliye, dost dosta kavuşacak; zalim helâk olacak, mazlum ise iktidar.

Dünya kurulduğundan beri bu filmi izliyoruz.
Doğrusu kör nokta nasıl anlaşılmaz, bunu anlamak en zor iş.

Tarih omurgalı insanların hakperest mücadelelerini yazmıştır. 
Omurgasız işler tutanlar ise yok olup gitmiştir.

Talut´un ordusu pek az bir kısmı hariç yasaklandıkları sudan içerken, aslında giden susuzlukları değildi; bilakis kaybedecekleri şeref, haysiyet ve zaferleriydi. 
Daha doğrusu onlar kalplerindeki eğrilikten dolayı mahrum bırakılmışlardı.

Doğrusu insan bazen geri kalmaz, geri bıraktırılır.
Bu kalbinde taşıdığı arzuların ne olduğuyla alakalı bir denklem. 
Eğriyse eğriye, doğruysa doğruya götüren bir orantı işte.

Zayıf düşmek, az olmak, güçsüz kalmak ise; yenilginin, yenilmenin sebebi değil. 
Asıl yenilgi, iş ve hareketlerimizin Allah´ın emrine uygun olup olmaması ile alakalıydı.

Amaç ise; gerçekten iman edenlerle, imanları sadece bir iddiadan ibaret olanları birbirinden ayırt etmektir. 
Cihat eden ve bu uğurda sebat edenlerle, topuklarının üzerinde gerisin geriye dönenlerin ne olduklarını besbelli ortaya çıkarmak için, imtihan dediğimiz değişmez ve vazgeçilmez bir kural var.
Bundan sıyrılmak mümkün değildir.

Sisi´nin, Ramses´den eksik yanı yok. 
Hatta fazlası var. 
Ramses, İsrailoğullarının erkeklerini öldürüp, kızlarını sağ bırakıyordu. 
Sisi ise, ne kadın biliyor ne de erkek. 
Hürmetler ayak altı edilmiş. 
Gelen işkence haberleri ve görüntüleri korkunç boyutta. 
İnsanlık dışı baskı, zulüm ve tutuklamaların haddi hesabı yok. 
Anlayacağınız, Mısır´da değişen bir şey yok. 
Zindanlar hala Yusuf dolu.

Bu yüzden "yeryüzünde kesin bir zafer elde etmeden" küresel hegomenyanın mankurtlarına verilen bir toleransın, bumeranga dönüşmesi her zaman an meselesidir.

Hakperest bir devrimle elde edilmiş zafer, kalleşçe darbelere heba edilmemeliydi. 
Çünkü halkın devrimi meşrudur, fakat baskın erklerin darbesi gayrı meşru ve gayrı ahlakidir.

Firavun, Mısır´da çok üstün ve güçlü idi. 
Ve kesinlikle aşırıya giden taşkın bir tağuttu. 
O kadar ki kendilerini belaya uğratacağından dolayı, Musa´ya kendi kavminin bir oymağından başka kimse iman etmemişti.

Fakat bilmedikleri ve anlamadıkları bir hakikat vardı. 
O da, Allah´ın kudretinin herşeyin üzerinde olduğunu ve ezelde takdir edilen "firavun düzenlerinin hep boşa çıkacağı" ile ilgili, Allah´ın değişmez ve sarsılmaz bir kanununun var olduğuydu.

Evet, Allahu Teala herşeye galiptir. 
O´nun muradı, sadece kullarının nasıl bir duruş ortaya koyacaklarını ölçmek ya da yarın kendilerine şahit tutacağı davranışlarını kullarına göstermek için, yaptığı bir sınavdan başka bir şey değil.

Yoksa Allah´ın müminlerin gayretlerine ve mücadelelerine ihtiyacı yoktur. 
O bir şeye ol dedi mi, o şey hemen oluverir.
Bizim geri durmamız O´ndan hiçbir şey eksiltmeyeceği gibi bizim öne atılmamız da haşa O´na bir şey katmayacaktır. 
Allah(cc) bundan münezzehtir.

Biz sadece gayretten, mücadeleden, O´nun hoşnut olacağı amelleri işlemekle sorumluyuz.
Zafer ise mutlaka O´nun takdirindedir.

Korkmayın!
Nemrutlarını, Firavunlarını, Allah tanımaz hükümdarlarını ve zalimlerini alaşağı eden Allah´ın vaadi ve sünneti değişmiş değil.
Ezelde takdir edilenin önünde hiç bir şey duramaz. 
Kaderin pençesinden hiç kimse kurtulamaz. 
Herşey ve herkes kendi mecrasında dönüp gidiyor. 
Kontrol dışı hiçbir şey yok. 
Haşa Allah(cc) bizi bırakmış ya da unutmuş değildir. 
Herkes ve herşey kendi eceline doğru amansız koşuyor. 
Kaçtığımızı zannettiğimiz yön aslında bize yazılana koştuğumuz yer olabilir. 
Görülmeyen, bilinmeyen, kayıt altına alınmayan hiç bir şey yok. 
Sinelerde sakladıklarımızdan tutun da, yerin derinliklerindeki daneye kadar hiçbir şey unutulmuş değildir. 
Allah´ın sarmalının dışında hiçbir şey yoktur.
O´nun için daha büyüğü ile daha küçüğü arasında hiçbir fark yoktur. 
Hepsi bir bir tespit edilmiş ve kayıt altına alınmıştır. 
Allah´ın bize yazdığının dışında hiçbir şey bize dokunmaz. 
Belki kendi ellerimizle işlediklerimizin bir kısmından dolayı erkene ya da tehirine karar verilmiş bir karar vardır. 
Biz bilmeyiz, Allah(cc) bilir. 
Hüküm yalnızca O´nundur. 
O´nun hükmünün dışında hiçbir şey gerçekleşmez.

O halde ne gam!

Hangi keder bizi üzebilir. 
Hangi acı bizi perişan edebilir. 
Hangi yıkım bizi yıkabilir. 
Hangi ölüm bizi korkutabilir...

Hakikat ki; Sisi, Mısır´ın bütün gençlerini öldürse de, bir "Musa" mutlaka kalacak. 
Zalimler, Filistin´in, Yemen´in, Suriye´nin, Doğu Türkistan´ın bütün çocuklarını da öldürseler bir "İbrahim" mutlaka çıkacak. 
Bu sünnete inanmayan hiçbir şey anlamamıştır.

Konu çok basit değil mi? 
Sadece çıkmış sorulardan soruluyoruz. 
Cevaplar hep aynı. 
Sonuç ise hepten aynı...

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR